Yargıdan muhtıra, kurucu ilke!

Yargıdan muhtıra, kurucu ilke!

Anayasa'nın değişmez maddeleri, özellikle devletin unsurları arasında vurgulanan laiklik var oldukça, Anayasa'nın diğer maddelerinde değişikliğin, üniversiteleri başörtüsüne açamayacağı yolunda ciddi görüşler var.

Deniliyor ki; Anayasa içindeki maddeler arasında da bir hiyerarşi var. Bazı maddeler birincil, bazıları da ikincil (veya üçüncül vs.) etki ve etkinliğe sahip. Bütün maddeler yasaların ve diğer uygulamaların üstünde bağlayıcı etkinliğe de sahip olsalar, öncelikle her Anayasa maddesi, Anayasa içindeki birincil maddelere bağlı ve uygun olmak zorundadır.

Şimdi böyle bir Anayasa ve hukuk mantığı olur mu dersiniz? Eğer gerçekten Anayasal sistemin özünde yatan mantık buysa, Türban”dan daha büyük ve ciddi sorunlarımız var demektir.

Anayasa içinde kullanılan belli bir hususa mahsus hükümler, genel tabirlere tabi ve bağlı olarak yorumlanmaktadır. Oysa, hukuk mantığında, özel hükümler genel hükümlere tabi değildir ve bir hususta özel bir hüküm varsa, genel hükme değil, özel hükme bakılır. Yani bunu tam hukuk literatürüyle ifade edersek;

Eğer Anayasada –ya da yasalarda- bir hususta açık bir hüküm varsa, o hususu etkileyen genel hükümlere değil, o açık hükme bakılır. Aynen onun gibi, Anayasada başörtüsüne ilişkin bir hüküm olursa eğer, “laiklik” gibi tanımlanmaya ihtiyaç duyulan genel kavramlar yorumlanarak diğer bir Anayasa hükmü işlevsiz bırakılamaz, bilakis o hüküm, genel anlam taşıyan tabirleri o noktada kısıtlar.

Anayasa üstü güçler mi var?'
Anayasaya bağlı olmayan, Anayasa hükümlerine rağmen kendi başına varlık sayan kurum ya da güçler vardır.

Ancak, eğer böyle ise, o zaman Anayasanın ne anlamı kalır ki?

Yoksa Anayasanın da görmediğimiz, bilmediğimiz bir Anayasası var da, gördüğümüz, bildiğimiz Anayasa üstü güçler, o diğer ve daha üst Anayasaya göre mi tutum takınıyorlar?

Laiklik ilkesine yeni bir paye kazandırılıyor: Kurucu İlke…
Hemen herkes benim kişisel görüşüm diyerek ahkam kesmeye devam ediyor.
özetle; Anayasa'da kurucu ilke olarak laiklik yer aldığı müddetçe, Anayasa'ya madde de ekleseniz, bir cümlelik değişiklik de yapsanız türbanı serbest bırakmak hukuken mümkün değildir. Bunu mümkün kılmanın yegâne yolu, Anayasa Mahkemesi'nin ilk olarak 1989'da yaptığı ve daha sonra farklı gerekçelerle en az üç kez daha tekrar ettiği yorumunu değiştirmesidir. Bu yorum değişikliği de ancak Anayasa Mahkemesi üyelerinin kompozisyonunun radikal biçimde değişmesiyle sağlanabilir, deniliyor..

Kimse laiklik nasıl kurucu ilke olduğunu açıklamıyor; kimin buna kurucu ilke payesi verdiğini de izah etmiyor. Ancak, bir yandan kurucu ilkeye aykırı olması durumunda Anayasanın diğer maddelerini bile işlevsiz kılan, başka bir Anayasa maddesinin ille de bu kurucu ilkeye uygunluğunu arayan bir anlayışı seslendirirken, bir yandan da, Anayasa Mahkemesi yorumlarını Anayasa maddelerinin de üstüne çıkararak, Kurucu İlkenin bu şekilde yeniden yorumlanabileceğini ifade ediliyor.

Görüyor musunuz, hukuk mantığından yoksun bir kafa yapısının ülkenin yasal durumunu ne hale getirdiğini…

Hırsızlar, katiller, teröristler mecliste, bürokraside, iş dünyasında yargıdan ses yok, ama laiklik konusunda var

İktidarın hukuk dışı ülkeyi pazarlamasına, odacı olamayanları bürokrasiye getirmesine ses çıkarma, bir metrelik bez parçasına kükre.

Devletin bağımsızlığını Avrupa Birliğine devredenlere Cumhuriyetin temeli bağımsızlıktır anlayışını gözardı ederek ses çıkarma.

çalıp çırpanların, dokunulmazlık zırhına bürünmesine, kanun çıkarma yetkisine kavuşmasına duyarsız kal.

ABD ile gizli kapaklı ilişkileri, Cumhuriyetin temel niteliklerine devletin varlığı ve bekası için önemli görme.

Sizce inandırıcı mı? Bence değil.

Günün Sözü: Gizliliğe önem ver ama huzurlu olmak istiyorsan açık ol.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi