Ergenekon... At izinin, it izine karıştığı bir örgüt!
Hani, “ciddi bir konu” konuşulurken; biri ortaya çıkıp konuyla hiçbir ilgisi olmayan “kel alâka” sözler sarfeder de, orada bulunanlar, “lâf söyledi, balkabağı” diye tepki gösterirler ya, dün de “Ergenekon Terör Örgütü”ne yönelik “şok gözaltı dalgası”nın ardından sarfedilen “kel alâka” demeçlere şahit olduk... Malûm, dün Ergenekon Terör Örgütü’ne yönelik, İstanbul, Ankara, İzmir, Sakarya, Sivas ve Tokat’ta geniş çaplı operasyonlar düzenlendi ve toplam 39 kişi gözaltına alındı... Gözaltına alınan “zanlı”ların ev ve bürolarında yapılan aramalarda ise, “24 adet el bombası” ile birlikte “tabanca”lar, “kaleşnikof tüfek”ler, bunlara ait “mermi”ler ve “kalem tipi suikast silahları” ele geçirildi... Ki, Sivas Valisi Veysel Dalmaz, Sivas’ta gözaltına alınan kişilerin “Türkiye’de ses getirecek suikastlar için plânlar yaptıklarını, gözaltılar ile bu amaçlarına ulaşamadıklarını” ifade etti...
Sadece bu açıklama bile, “ne büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduğumuzu” görmeye herhalde yeterlidir.
Yani, gözaltına alınan insanlar, iddia edildiği gibi pek de masum değiller!..
CHP, ERGENEKON AVUKATLIĞINA DEVAM!
Olayın “gözaltılar” boyutunu, “kimlerin gözaltına alındığı”nın ve gözaltına alınanların neler söylediklerinin ayrıntılarını haber sayfalarımızda elbette okuyacaksınız.
Ben, olayın teknik boyutundan ziyade, operasyon esnasında veya sonrasında sarfedilen “lâf söyledi, bal kabağı” cinsinden “kel alâka” demeçlere değinmek istiyorum...
Meselâ, “CHP’lilerin demeçleri”ne...
Efendim, Ankara Emniyet Müdürlüğü görevlileri, dün sabah saat 07.50’de YÖK eski Başkanı Kemal Gürüz’ün evine gelmişler, “5 saatlik arama”dan sonra hem Gürüz’ü, hem de evrakları yanlarına alarak evden ayrılmışlar.
Gözaltıdan sonra; CHP Milletvekilleri Yılmaz Ateş, Nur Serter ve Nesrin Baytok, Gürüz’ün evine gelerek, hem Gürüz’ün eşi Güniz Hanım’a “geçmiş olsun” demişler, hem de “operasyonları kınayan” demeç vermişler...
Demişler ki;
“Gözaltına alınan Kemal Gürüz, uluslararası düzeyde çok önemli bir bilim adamıdır... Dünya üniversitelerini ve üniversal sistemi onun kadar iyi bilen ikinci bir bilim adamı yoktur...
Maalesef AK Parti iktidarı, kendisine muhalefet eden herkesin üzerine Demokles’in kılıcı gibi bir Ergenekon kılıcı sallamaktadırlar!”
Bay Deniz Baykal da, MYK toplantısının arkasından akşama doğru düzenlediği basın toplantısında demiş ki;
“Çok açıktır ki; ancak rejim değişikliği yaşanan ülkelerde, rejim değişikliği dönemlerinde böyle tablolarla karşı karşıya kalınır... Artık hukuki değil siyasi bir süreçle karşı karşıyayız... Bir siyasi intikam arayışı, hesaplaşma söz konusudur.”
ASKER, BİLİM ADAMI VE SUİKASTÇILAR
Şimdi, benim anlayamadığım şu;
Tamam, “CHP’liler polise güvenmiyor” ama bu operasyonlara karar veren “polis” değil ki!..
Kararı, “savcı”lar veriyor!..
Yani, karar “bağımsız yargı”nın!..
Peki, bugüne kadar; “Şeriat’ın kestiği parmak acımaz” deyip, “bağımsız yargının kararlarına herkesin saygılı olması gerektiği”nden dem vuran CHP, şimdi niye feveran ediyor?..
Ne yani; yargı, “CHP lehinde” karar verdiğinde “saygın”dır da, CHP’nin hoşuna gitmeyecek bir karar verdiğinde “tu kaka” mıdır?..
Hem sonra; AK Parti, madem ki bu kadar “güçlü ve etkili”dir, madem ki “muhaliflerini sindirmek için bu operasyonları düzenletmekte”dir, sormak gerekmez mi; “AK Parti’nin önünü kesmek isteyen, icraatlarına engel olan mahkemelerin üyeleri”ne yönelik niye bir operasyon düzenlenmedi?..
Demek oluyor ki;
Bu işin “siyaset”le bir ilgisi yok!..
Tabiî, “bilim”le de!..
Söyleyin Allah aşkına; “bilim adamı” sıfatlı bir kişinin, “asker”lerle veya “ses getirecek suikastlar düzenleme hazırlığındaki” kişilerle ne işi olabilir ki?..
Benim bildiğim; “bilim adamı” denilen kişi; “eli silahlı”larla değil, “eli kalemli”lerle muhatap olur!.. Ama, görüyoruz ki; “örgütün kurmay kadrosu” haricindekiler, “eli silahlı”lardan oluşuyor!.
Hem de, “suikast”lara hazırlanıyorlar!..
O halde, “bilim” nerede?..
Yoksa, birileri “bilim” kılıfı altında “filim” mi çeviriyor?!?..
GÜRÜZ, NASIL PROFESÖR OLDU?
Bunu, böylece ifade ettikten sonra, gelelim “CHP’lilerin, Gürüz’le ilgili sözleri”ne...
Ne diyorlardı;
“Gürüz, uluslararası düzeyde çok önemli bir bilim adamıdır!.. Dünya üniversitelerini ondan daha iyi bilen ikinci bir adam yoktur!”
Mu acaba?..
Doğrusu, “Gürüz’ün bilim adamlığı”nın nereden geldiğini çok merak ediyorum... Kemal Gürüz, nasıl bir “proje” hazırlamıştır, nasıl bir “buluş” gerçekleştirmiş ve uluslararası hangi “başarı”ya imza atmıştır ki, “önemli” olsun!?..
Bırakın “önemli” oluşunu, bırakın “bilim adamı” ünvanı taşımasını, benim bildiğim kadarıyla “Kemal Gürüz’ün profesörlüğü bile tartışmalı”dır!..
Kemal Gürüz’ün gözaltına alındığını ve CHP’lilerin de bu gözaltıya tepki gösterdiğini öğrenince, bir “Kemal Gürüz uzmanı” olduğuna inandığım Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu’nu aradım...
Çünkü Prof. Hatipoğlu, “Karikatür Üniversite” adlı kitabında, Gürüz’ün profesörlüğünün “şaibeli” olduğunu yazıyordu... Dahası, bu kitabından dolayı Gürüz’le “mahkemelik” bile olmuş, ama dâvâyı kazanmıştı...
Kendisine, bundan 9 yıl önceki, yani 31 Mayıs 2000 tarihli Ayna’daki bir “Gürüz portresi”ni okudum;
“ODTÜ kadrosunda kömür üzerine çalışmaları olan bir kimya mühendisi iken Kanada’ya giden Gürüz, 11 yıl bu ülkede bulunur. Daha sonra Türkiye’ye dönen Gürüz özel bir kanunla hiçbir üniversitenin profesörlük kadrosuna müracaat etmeden, YÖK tarafından profesörlüğe yükseltilip, bu yükseltmeyle birlikte Ankara Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’ne dekan yapılır.
6 ay kadar A.Ü. Eczacılık Fakültesi Dekanlığı görevini yürüten Gürüz, daha sonra görev süresi bitmeden YÖK tarafından görevden alınan KTÜ Rektörü Prof. Dr. Lami Eser’in yerine YÖK tarafından KTÜ Rektörlüğü’ne getirilir.
Mason olduğu iddiasının dışında elle tutulur hiçbir özelliği olmayan Gürüz, KTÜ gibi gelişmekte olan, Türkiye’nin sayılı üniversiteleri arasına girmeye aday olan bu üniversitenin rektörü olarak atandığında henüz 33 yaşlarında, refiklerine göre toy bir kişidir.
KTÜ Rektörü olduktan sonra hiç vakit kaybetmeden üniversitede dindar-mukaddesatçı kimlikli öğretim üyelerine yönelik baskı ve yıldırma harekâtına girişir. Bu arada; “500. Yıl Vakfı”na kurucu üye olur.”
Ayna’daki bu yazıyı okuduktan sonra da sordum Tahir Hoca’ya;
“Bir insanın profesör olabilmesi için, en az kaç yaşında olması gerekir?”
Tahir Hoca, “en az 35-36” dedi.
Ama, Kemal Gürüz, “33 yaşında” profesör olmuş!..
Acaba “nasıl” ve “kimin marifeti”yle?..
Ya da;
İhsan Doğramacı, bu işin neresinde?..
Veya “Mason locaları”nın bu işe dahli ne?
SOLCU DÜŞMANI’NA SOLCU CHP’DEN DESTEK
Tahir Hoca, Gürüz’ün profesörlüğü için “Hülle profesörlük” diyor ama hemen arkasından, “bundan da önemlisi” deyip, ekliyor:
“Asıl önemlisi, CHP gibi bir partinin, Gürüz gibi bir adama sahip çıkmasıdır...
O Gürüz ki;
‘Sol elimi bile kullanmam’ diyecek kadar sola düşman biridir!..
O Gürüz ki;
1997’de, dönemin Mersin Üniversitesi Rektörü Vural Ülkü’yü arayıp, ‘Senin üniversitende 12 Eylül artığı solcular var!.. Sen onları temizlemedin, ama ben temizleyeceğim’ deyip, temizliğe Rektör Ülkü’den başlayan bir adamdır!..
Şu garabete bakın ki, o dönemde temizlenen(!)lerden biri de, şu anda AK Parti Milletvekili olan Prof. Zafer Üskül’dür!..
Şu garabete bakın ki;
Kendisini solcu olarak tanıtan CHP gibi bir parti, Kemal Gürüz gibi sola düşman bir adama sahip çıkıyor!..
Hiç olacak şey mi?!?..”
BİR FOTOĞRAF Kİ, HERKES VAR!
Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu bunları anlatırken, ben o sözü düşünüyorum... Hani; “At izi, it izine karıştı” diye bir söz var ya, işte onu!..
Dünkü Ergenekon gözaltıları, tam da “at izinin, it izine karıştığı”nın göstergesi gibiydi!..
Şu hâle bakın;
Nihayetinde “MHP’ye yakın” biri olan Kemal Gürüz’e, kalkıp CHP sahip çıkıyor!..
Şu hâle bakın;
“MHP’ye yakın” Kemal Gürüz, terör örgütü PKK’nın elebaşı Apo’ya “Sevgili Başkanım” diye hitap edecek kadar sempati besleyen Marksist Prof. Yalçın Küçük ile “aynı kare”de!..
Şu hâle bakın;
Bir zamanlar “vatansever, milliyetçi, ulusalcı” ve “Atatürkçü” olarak bilinen “general”ler, şimdi “Türklüğümden utanç duyuyorum” diyen bir adamla, evet Yalçın Küçük’le “aynı fotoğraf”ta!..
Söyleyin Allah aşkına;
Şu “Ergenekon” ne menem bir örgüttür ki; içinde “milliyetçi”ler var, “solcu”lar var, “Türkçü”ler var, “Kürtçü”ler var, “Ulusalcı”lar var, enternasyonalci “Marksist”ler var!..
Var oğlu var!..
“Atatürkçü”ler var, “Apo’cular” var!..
“Prof”lar var, “suikastçı”lar var!..
Söyleyin Allah aşkına;
Böyle bir tablo, tam da “at izinin, it izine karıştığı” bir tablo değil midir?..
Sormak gerekmez mi CHP’lilere;
Bu “fotoğraf”taki insanları, AK Parti mi getirdi bir araya?..
Onları, bu “makam”lara kimler yükseltti?..
O makamlar, “bugünlere hazırlık için” miydi?..
Ergenekon kime düşman?
Bu, “kaç bilinmeyenli bir denklem”dir ki; aylardır kafa patlattığım halde hâlâ çözebilmiş değilim.
Bazıları; Ergenekon Terör Örgütü mensubu kişilerin, aynı zamanda “Amerikan düşmanı” olduğunu söylüyorlar!..
İyi ama, bunlar nasıl “ABD düşmanı”dırlar ki; ABD’nin Ortadoğu’daki şımarık çocuğu “Terörist İsrail ile kol kola”dırlar!..
Bırakın kol kola olmayı; hem “İsrail ile işbirliği” halindedirler, hem de Yahudiler ile “ticarî ortak”lar!..
Bunlar nasıl “ABD düşmanı”dır ki; ABD’nin, “asmamak şartı” ile teslim ettiği Apo’ya sempati beslerler?..
Bunlar nasıl “ABD düşmanı”dır ki; hem “Green Card”ları vardır, hem de bazıları “ABD vatandaşı”dır!..
Hasılı kelâm, bunların “ABD düşmanı” olup-olmadıkları tartışılır!.. Ama, “azılı birer millet düşmanı” olduklarından kuşku yok!
Evet, evet; bunlar Hakk ve Halk düşmanı!..