Bir derdim var, bin dermana değişmem
Vicdan sahibi birçok şair, internet üzerinden Gazze için şiir yazma kampanyası başlattı. Ne var ki, Filistin deyince kalem elden düşüyor. Siyonistlerin 9 Nisan 1948 tarihli Der Yasin katliamını yazmak istemiş, hatta altı ay kadar uğraşmış, fakat bir dize ancak yazabilmiştim: "Nereye bakıyorsun, orası yok ki..."
Malum, Yahudiler, Der Yasin köyünü haritadan silmişlerdi. Bugün de aynı merhametsizliği Gazze Şeridi'nde sergiliyorlar.
Der Yasin katliamının üzerinden altmış yıl geçti. O gün, dünyadaki birçok Müslüman'ın bu vahşetten haberi bile olmamıştı. Bugün ise en uzak komşumuz Venezuela, İsrail büyükelçisinin kıçına tekme vuruyor.
Bize gelince... İsrail işgal devletine karşı en sert tepkiyi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin verdiği söyleniyor. Doğrudur. Fakat milletin tepkisi ile devletin tepkisi tam olarak birbirini tutmuyor. Türk milleti bütün fertleriyle ayaktayken, gece gündüz protesto eylemi yapıp İsrail'e lanet okurken; milleti temsil edenlerin de bu hassasiyete ayak uydurmaları gerekir. Bu devletin ve milletin başbakanı, "devlet yönetmek, bakkal işletmeye benzemez" diyerek işin içinden çıkamaz, kendini kurtaramaz.
Başbakan Erdoğan'ın son çıkışlarını alkışlamak yerine, Türkiye Cumhuriyeti'nin Venezuela kadar olamamasına kızmalıyız.
Müslüman Türk milleti, "Bir derdim var, bin dermana değişmem" diyerek, Filistin konusundaki tavrını net bir şekilde ortaya koymuştur. Aynı duruşu hükümetten beklemek, en doğal hakkımızdır.
Çarşamba günkü gazetelerde, Başbakan Erdoğan'ın İsrail başbakanının telefonuna çıkmamasının haberi vardı. Hükümete yakın kimi gazeteler, bu haberi büyük bir şeymiş gibi manşetlerine taşımış. Güya Başbakan Erdoğan, "Önce barışı sağlayın, saldırıları durdurun, sonra görüşelim" diye tavır koymuş. Ayrıca İsrail'in Ankara büyükelçisine de randevu vermemiş.
Aman da aman...
Başbakan Erdoğan'ın yapması gereken şey; telefon görüşmesinden kaçmak mı, yoksa o telefona çıkıp söylemesi gerekenleri tüm açıklığıyla söylemek mi?
İsrail işgal devletinin varlık sebebi, kan dökmektir. Barışı sağlayacak olan Türkiye'dir, İslam dünyasıdır. İsrail'e, "barışı sağlayın" demek, düpedüz akıl tutulmasıdır. Yine, Avrupa'dan medet ummak ve diplomasi atağına geçmek de beyhude bir çabadır. Avrupalılar, uzun uğraşlar sonucu Yahudilerden kurtulmuş ve ondan sonra zenginleşip bugünkü seviyelerine ulaşmışlardır. Bu azgın ırka tekrar bulaşıp rahatlarının bozulmasını istemezler.
Unutmayalım ki; İsrail sorunu, Hıristiyan dünyasının değil, İslam dünyasının sorunudur.
Gerçi bu sorunu bazen "insanlık sorunu" olarak da adlandırdığımız oluyor. Fakat Batılıların ne kadar insan olduğunu Afganistan ve Irak'ta her gün görüyor; ayrıca Müslümanlara karşı uyguladıkları çifte standartları da iyi biliyoruz. Siyonist Yahudilerden aşağı kaldıkları söylenemez.
İsrail, çocukların bulunduğu okulu vuruyor da; Amerika ve destekçileri, çocukların saklandığı sığınağı es mi geçiyor?
Anne ve çocukları sadece İsrail mi katlediyor? Amerika'nın Irak'ta katlettiği sivillerin sayısını tam olarak bilen var mı? Yok!
Dolayısıyla, iş başa düşmektedir.
*
İsrail'in Gazze bombardımanı başlar başlamaz, olayın vahametini görmüş ve "Türk ordusu Gazze'ye" diye yazılar yazmıştık. Doğrusunu söylemek gerekirse, ilk birkaç gün "hayal kuruyorsunuz" diye hayli tepki aldık. Bugün ise, hükümete yakın gazetelerin köşe yazarları bile "Mehmetçik Gazze'ye" diye yazılar yazıyor; Memur-Sen "Türk ordusu Gazze'ye" diye pankart açıp slogan atıyor. Son olarak Hakan Albayrak yazdı: Suriyeliler ve orada yaşayan Filistinliler, düzenledikleri mitingde, Türkiye'nin Tel-Aviv'i vurması için dakikalarca slogan atıp dua etmişler.
Diyanet İşleri Reisimiz, saldırının onuncu gününde yaptığı açıklamada, "Sadece yarayı sarıyor olmaktan mahcubuz" dedi. Bizim söylediğimiz ise, bunun bir fazlasıydı, o kadar...
*
Bugüne kadar hep Türkiye için kurulan Haim Nahum Planı'ndan bahsettik. Lozan görüşmeleri sırasında, bir hahamın milletimiz için yaptığı fenalıklar ve kurduğu tuzaklar... Hatta Yahudilerin sıklıkla şunu söyledikleri iddia ediliyordu: "Biz yirminci yüzyılda iki tane devlet kurduk. Biri İsrail, diğeri Türkiye..."
Allah'a çok şükür... Artık Hain Nahum Planı bozulmuştur. Şu saatten sonra İsrail işgal devletine ya da Yahudilere kim selam verirse, tartışmasız bir şekilde kaybedecektir. İster sağcı olsun, ister solcu...
Yahudilerin artık Türk toprakları içinde sahaya çıkacak yüzleri ve cesaretleri kalmamıştır.
Kapalıçarşı'da bir Yahudi tüccar (bezirgân) biliyorum. Her daim dükkânının önündeki sandalyede oturur. Dün oradan geçtim. Dükkânını kapatıp çoktan inine girmiş bile...
Ankara'daki Türk Telekom ile İsrail takımı arasındaki maçı da gördük.
Şükürler olsun; bu lanetli ırkın Türkiye ile olan münasebetleri bitmiştir ya da bitmek üzeredir.
Artık onları, Gargat ağacı bile kabul etmeyecektir!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.