Aydınlanmaya gittim, kararıp çıktım

Aydınlanmaya gittim, kararıp çıktım

Sevdiğim bir arkadaşımın ricasını kıramayarak Cumartesi günü Aydınlar Ocağı’nın bir toplantısına katıldım. Toplantının yapılacağı mekan, düşünce dünyasında milli ve manevi değerler bulunan bizim neslin gözbebeği, Cağaloğlu’ndaki MTTB binasıydı.
Salona girdiğimizde eli ayağı düzgün epey insan vardı ve her birinin yaşı da hemen hemen 50 ve üzeriydi. ön kısım dolduğu için arka kısımlara geçip oturduk. Kürsüde bir adam çok öfkeli ve heyecanlı konuşuyordu, sesi tanıyordum ama yüzünü seçemiyordum.
Yanımda oturan gazeteci yazar arkadaşım Mehmet Şeker’e sordum, “Kim bu heyecanlı ihtiyar? 70’li yılların kafasıyla konuşuyor. Sesi tanıyorum ama kendisini çıkaramadım” dedim, Mehmet Şeker de “Prof. Dr. Mustafa Erkal” dedi.
Dilimi ısırdım, kalbimin üzerine elimi götürdüm, koca Mustafa Erkal, öyle öfkeli laflar ediyordu ki, hükümete öylesine sözler sarf ediyordu ki, anlamak mümkün değildi. Türkiye’nin kurtuluşunu kanlarını akıtarak bayrak yapan gençlere bağlıyor ve o mesajın çok önemli olduğunu öyle vurguluyordu ki, nefes almayı unutmuşum, kalp krizi geçirecektim.
Sayın Erkal’ın konuğu ise, bir gün dediğinin tam zıttını ertesi günü söylemekten çekinmeyen Doğu Perinçek’in has adamı, TRT’nin gediklisi, her fırsatta solcu olmakla övünen Banu Avar hanımdı.
Ben de Banu Avar’ın TRT’de yaptığı “Sınırlar Arasında” programının daimi izleyicilerindendim. Oldum olası hiçbir solcuya güvenmem ve inanmam. Bir tek Banu Avar’da zaman zaman; “Galiba yanılıyorum” derdim, sağ olsun o da şaşırtmadı.
Her iki konuşmacı izleyenleri aydınlatmaya çalışıyordu, fakat kendi kafaları son derece karışıktı. Her ikisinin de gündeminde bir siyasi parti lideri gibi hükümet ve Cumhurbaşkanı’nın eşi Hayrünnisa Hanım vardı. Oysa asıl konu tamamen başkaydı.
Bu arada haksızlık etmeyeyim, program boyunca sadece bu mesele konuşulmadı. Avrupa Birliği’nden tutun da, Amerika’sına kadar herkesin, sokakta, evde, kahvede, tartışma programlarında konuştukları vardı ve anlatılanlar içinde yeni bir şey yoktu.
Ben duymadıklarınızı yazayım istedim. Mesela Hayrünnisa Hanım Amerika’da “istakozlu makarna” yemiş. Banu Avar buna niye taktı anlamadım. Hayrünnisa Hanımla “Sınırlar Arasında” programının TRT tarafından makaslanmasının ne ilgisi olabilirdi.
Banu Hanım dinle diyanetle ilgisi olmadığı için bir şeyi kaçırıyordu. Hanefi mezhebine göre istakoz haramdır ve Hayrünnisa Hanım istakozlu makarna yemez, yememiştir, ama haydi yedi diyelim, Aydınlar Ocağı’nda bu meselenin ne işi var peki? Harlem’de yatıp kalksaydı.
Konuşma seviyesi zaman zaman o kadar aşağılara kadar indi ki, iktidarı kastettiklerinde “Kendilerini Müslüman zannedenler hükümette” diyerek Müslümanlığı ve Müslümanları aşağılama yoluna gittiler. İnanamadım olup bitenlere.
Oysa kimin Müslüman olup olmadığına dinden bihaber birinin karar vermesi mümkün olmadığı gibi, bir Müslümanın bile diğer bir Müslümanın Müslümanlığını yargılama ve hüküm verme hakkı ve yetkisi kesinlikle yoktur. Allah böyle bir yetkiyi biricik Efendimiz (s.a.v.)'e dahi vermemiştir. Yargılayacak olan sadece Allah’tır.
Banu Avar maksadını aşan öyle ifadeler kullandı ki, “Kendisini Müslüman zannedenler hükümette” diye söyledikçe, büyük çoğunluğunun Kelime-i Şehadet getirdiğine inandığım insanlar tarafından şakır şakır alkışlandı.
Yine ilgili TRT’ci hanım, Rusya’ya karşı ülkelerini ve halkını koruyan çeçen direnişçileri ve çin baskısı altında inim inim inleyen Doğu Türkistan’daki Müslümanları terörist ilan etti. Hem çeçenlere hem de Doğu Türkistanlılara destek vereceğine inandığım sayın Erkal ise kuzu kuzu dinledi.
Aydınlar Ocağı çatısı altında fikirler konuşulur sanıyordum, yanılmışım. Bu toprakların öyle zengin alimleri, fikir adamları, düşünürleri vardır ki, insan hiç olmazsa, bu topraklara ve bu millete dair, Hacı Bektaş’tan, Mevlana’dan, Yunus Emre’den, Bediüzzaman’dan birer bukle bir şey elde eder ve Türkiye’ye kafatasıyla değil, yüreğiyle, kalbiyle bakar.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi