Yakın Tarihimizi Sorgulamak
KENDİLERİNİ hukukun, adaletin, millî iradenin, demokrasinin, insan haklarının üzerinde görüyorlardı. Sorumsuzdular, kimse onlardan hesap soramazdı. Memlekette sözde bir eşitlik vardı ama onlar "daha eşitti".
Halk iradesinin kıymeti yoktu. Halkın yüzde doksanı istese bile bazı istekler asla gerçekleşemezdi. Bunlar hukuka aykırı istekler miydi? Hukuka aykırı değil, "daha eşitlerin" iradesine ve dünya görüşlerine aykırı oldukları için.
Artık bu zihniyetten hesap sorma zamanı gelmiştir.
Bu hesaplaşma birkaç münferit vak'ayı masa üzerine yatırmakla yapılmış olmaz.
Bu ülkede yüz yıldan beri birtakım ihtilaller, darbeler, suikastler yapıldı. Bunların hepsinin sorgulanması gerekir.
Mahkemelerde, hukuk önünde yapılan veya yapılması gereken sorgulamayı kasd etmiyorum. Büyük tarihçilerin, büyük düşünürlerin, gerçek aydınların yapması gereken sorgulamayı kasd ediyorum.
Bu ülke, İstiklal Mahkemeleri'nin sorgulamasını yapmamıştır.
Zilan vadisine doldurulup öldürülen yüzlerce vatandaşın hesabı sorulmamıştır.
Karakuşî mahkemelerin gayr-i âdil kararlarıyla idam edilen İskilipli Âtıf hocaların, binlerce ulema ve şeyhin, iplerde sallandırılan politikacıların, aydınların, muhaliflerin hesabı sorulmamıştır.
Satılan, kiraya verilen, yıkılan, ibadete kapatılan binlerce caminin, binlerce medrese binasının, vakıf mülkünün hesabı sorulmamıştır.
Bu ülkede yakın tarihte binlerce tarihî İslâm kabristanı düzlenmiş, yok edilmiştir.Bunların da hesabının sorulması gerekir.
Daha sorulacak ne hesaplar var?
Türkiye niçin Japonya gibi ilerleyemedi, kalkınamadı, medeniyet yarışında önde koşamadı?
Ergenekon deyip duruyoruz, iş Ergenekon ile bitmez ki... Türkiye, niçin Güney Kore gibi bir otomobil sanayii kuramamıştır? Böyle güçlü, başarılı, dünya devleriyle rekabet eden bir sanayinin kurulmasını kimler engellemiştir?
Türkiye halkı dedelerinin mezartaşlarını, 1928'den önce basılmış ve yazılmış Türkçe metinleri okumaktan âciz hale getirilmiştir. Bunun hesabı sorulmayacak mıdır?
27 Mayıs 1960... 12 Mart 1971... 12 Eylül 1980... 28 Şubat ve diğerleri... Bunların da hesapları sorulmalıdır.
Geçmişinin muhasebesini yapamayan bir toplumun geleceği yoktur.
Müslümanlar!.. Nereye Gidiyoruz?..
EĞİTİMİN üç ana gayesi (amacı) vardır. Birincisi: Sahih inanç, bilgi ve kültür öğretmek... İkincisi: İyi ahlak ve karakter kazandırmak... Üçüncüsü: Güzellik ve estetik boyutu kazandırmak.
Başka bir söyleyişle: Eğitim insana doğru olanı, iyi olanı, güzel olanı öğretmelidir. Yanlıştan, kötüden, çirkinden uzaklaştırmalıdır.
Eğitim ne demektir ve nelerde verilir, nelerden alınır?
1. Okullarda... 2. Ailede... 3. Toplumda... 4. İş hayatında, meslekî kuruluşlarda...
Kötü eğitim ne demektir? Yanlış inançlar, ideolojiler, bilgiler öğreten eğitim... İyiyi değil, kötüyü öğreten ve teşvik eden eğitim... Güzeli değil çirkinliğe yönlendiren eğitim.
Kur'ân'a, Sünnete ve icmâ-i ümmete dayalı Ehl-i Sünnet İslâmlığı ancak iyi, güçlü, vasıflı, üstün bir eğitim sistemi ile ayakta durur ve yücelir.
Türkiye Müslümanlarının uzun zamandan beri kendi İslâmî eğitim sistemleri yoktur.
Medâris-i İslâmiye kapatılmıştır.
Olgun ve vasıflı Müslüman yetiştiren dergahlar kapatılmıştır.
Loncalar, ahîlik, fütüvvet teşkilatı ve ahlakı tarihe karışmıştır.
Toplumun temelini oluşturan aileler sarsılmış ve dejenere edilmiştir.
Millî eğitim denilen sistem iflas etmiştir.
Dıştan ve içten Türkiye halkını ve bilhassa genç nesilleri bozmak, yabancılaştırmak için yoğun bir çürütme, dinamitleme faaliyeti vardır.
Bütün bunların neticesinde milyonlarca Müslüman inanç konusunda cahil bırakılmış ve maalesef bozuk inançlara bid'atlere saplanmıştır.
İslâmî kesimde vahim bir ahlak ve karakter bozulması görülmektedir.
Ülke güzellik, estetik, sanat bakımından çok çirkinleşmiş, kirlenmiştir. Öyle ki, Müslümanlar yeni yaptırdıkları camilerin büyük kısmını güzel, sanatlı, değerli binalar olarak yükseltemiyor.
Çoğunluğunu Müslümanların oluşturduğu bu ülkede cahillik, ahlaksızlık, çirkinlik yaygın hale gelmiştir.
Her yıl yapılan uluslararası temizlik ve şeffaflık anketlerinde Türkiye'nin notu, 10 üzerinden 4'tür.
Siyaset bütünüyle kirlenmiştir. İslâmî siyaset de kirlenmiştir.
Medya kirlenmiştir.
Toplum kirlenmiştir.
Bütün bu kirlerden, cahilliklerden, ahlaksızlıklardan, çirkinliklerden dolayı toplum çözülmeye, dağılmaya başlamıştır.
Sapıklıklar, yalanlar, zulmün her türlüsü, fuhşiyyatın en iğrenci ülkeyi istila etmiştir.
İffet ve namusa sanki savaş açılmıştır.
İçki, kumar, zina, cinsel azgınlıklar, dolandırıcılığın, hırsızlığın her türü toplumu kanser gibi sarmıştır.
Bir kısım medya yanlışlıklara sapıklıklara, eğrilik ve yamukluklara, çirkinliğe, kötülüğün her türüne prim vermekte, el altından teşvik etmektedir.
Bu hengame ve kaos içinde birtakım hainler, yarı mühtediler, münafıklar dehşet verici boyutlarda din sömürüsü, mukaddesat bezirganlığı yapmaktadır.
CIA ve MOSSAD ajanları, Siyonistler, haçlılar, insî şeytanlar İslâm'ın kalbgâhına kadar sızmıştır.
Altın buzağıya tapan bazıları din hizmetkarı, İslâmcı pozuna bürünmüştür.
Yahudilik de haktır, Hıristiyanlık da haktır, Teslis de haktır, Kur'ân, Yahudi ve Hıristiyanları İslâm'a çağırmıyor diyecek kadar ileri gidenler çıkmıştır.
Dinsizliği ve küfrü açıkça öven ilahiyatçı kılığında şeytanlar çıkmıştır.
Dini imanı para ve dünyalık olanlar, Altın Buzağıya tapanlar Ümmetin temellerini dinamitliyor.
Herkes ictihad yapsın dediler, ardından şeytanın bile cesaret edemeyeceği zındıklıklara, sapıklıklara, bid'atlere ve ilhada kapı açtılar.
Bütün bu hercümerc içinde Müslümanlar ne yapmalıdır?
Aklı olmayanın dini de yoktur ama İslâm'ın temeli akıl ve akılcılık değildir.
Dinimizin temeli nakle, vahye dayanır.
Önce Kur'ân.
Ondan sonra, Kur'ân'ın açıklayıcısı Sünnet, Sünnet de bir tür vahiydir. Peygamber kendi hevasından konuşmamıştır.
Üçüncü kaynak icma-i ümmet ve cumhur-i ulema yoludur.
İslâm'da kendi kısır ve güdük aklı ile konuşmak yoktur, vahye ve nakle bağlı olmak vardır.
Peygambere ve Sünnetine arka çeviren İslâm'a ve Kur'ân'a arka çevirmiş olur...
Fıkıh bir bahr-i bîpâyandır. Fıkıh düşmanları tahripçidir.
Ahlaksız, faziletsiz, hikmetsiz, mürüvvetsiz, fütüvvetsiz, Müslümanlık olmaz.
Müslüman Müslümanın meleğidir. Müslümanın Müslümana kurt gibi davrandığı toplum İslâm toplumu değildir.
Allah'ın ayetlerini ucuza satanlar din hizmetkarı değil, din hainidir.
İslâm hikmet dinidir. Hikmetli olmayan bir İslâm toplumu Ümmet değildir.
İslâm edeb dinidir, edebsiz kişi iyi Müslüman değildir.
İslâm medeniyet dinidir, bedeviyet dini değildir.
Müslümanlar!.. Biz bu halimizle nereye gidiyoruz?