Terör Devleti İsrail... Hep yalan, sırf yalan!
Hemen herkes bilir ki, “savaş” demek, “yıkım” demek... Savaş demek, “açlık ve sefalet” demek!.. Savaş demek, “ölüm ve sakatlık” demek... Savaş demek, “gözyaşı ve kan” demek!.. Savaş demek, “dul ve yetim” kalmak demek!.. “Savaşa taraftar olmak” ise; tüm bunlara rıza göstermek demek!..
Gözyaşından “sadistler” hoşlanır!.. “Kan”la beslenenlere ise “vampir” denildiğini herkes bilir!.. Peki, İsrail’e ne diyeceğiz?.. İnanın, 27 Aralık’tan bu yana “denilmedik” lâf kalmadı... “Vampir” dedik, “barbar” dedik, “katil” dedik, “terörist” dedik, “kalleş” dedik, “yalancı” dedik, “sapık” dedik, “hayvandan da aşağı” dedik, “Kahret yarab” dedik... Bilmiyorum, daha başka ne demeli?.. Çünkü, lâf “insana” söylenir ve insan olan “lâf”tan anlar!.. Ama İsrail, bir “terör makinası” olduğundan, “lâf”tan da anlamıyor!.. Ne lâftan anlıyor, ne de kural tanıyor!.. Bildiği ve yaptığı tek şey, “ölüm” yağdırmak!..
“Ölüm” dedim de, aklıma geldi... Merak eder, dururdum; bir ülke ki, “öldürmek”ten bu kadar “haz” aldığına göre; herhalde “ölümü hiçe sayıyor” olmalıdır!.. Öncelikleri “insanın ölümü” değil de, “daha başka bir şey” olmalıdır!..
MÜJDE MİŞON, BABAN ÖLMÜŞ!!!
Derken, “Yahudi’nin genleri”nden bugüne tevarüs eden “zihniyet”i ortaya koyan o fıkra geliverdi aklıma...
Siz de duymuşsunuzdur...
Efendim; Moiz ve Mişon adlı iki Yahudinin “silah fabrikası” varmış...
Uzun uğraşlar ve araştırmalardan sonra, “yeni bir silah modeli” geliştirmişler.
Ne var ki;
Dünyanın her tarafına haber saldıkları, yoğun bir propaganda kampanyası yaptıkları halde, bir türlü “müşteri” çıkmamış ürettikleri silaha...
Moiz ve Mişon, kara kara düşünürken, bir gün, bir “silah tüccarı” çıkagelmiş fabrikaya!..
Yeni üretilen silahın “numune”lerine bakmış, beğenmiş!.. Fiyatta da anlaşmışlar!..
Gelen tüccar demiş ki;
“Prensip olarak anlaştık... Ne var ki, hükümetimi de ikna etmem lâzım!.. Ben, şimdi ülkeme uçuyorum... Yarın saat 12.00’ye kadar bekleyin!.. Eğer saat 12.00’ye kadar bir haber gelmezse, hemen üretime geçin, eğer hükümetimi ikna edemezsem, mutlaka bir telgraf gönderirim size... O zaman, başınızın çaresine bakarsınız...”
“Tamam” demiş Moiz ve Mişon...
Adam gitmiş...
Gece boyu, gram uyku girmemiş Moiz ve Mişon’un gözüne... Hep, “gelecek para”nın hayalini kurmuşlar!..
O “silah”la ölecek insanları düşünecek halleri yok ya!..
Derken, sabah erkenden gelmişler fabrikaya... Bir gözleri “saat”te, bir gözleri “postacı”da, beklemeye başlamışlar!..
Eğer “postacı” gelir ve hele de “telgraf” getirirse, eyvah ki, ne eyvah!..
Tüm hayaller sönecek,
Paracıklar uçup, gidecek!..
Saat 10.00 olmuş, 11.00 olmuş, 11.30 olmuş, gelen-giden yok!..
Ümitlenmeye başlamışlar!..
Saat 11.45 olmuş, yine gelen-giden yok!..
Bakmışlar saate, 11.56!..
Tam, işçilere “üretime başlayın” talimatı vermek üzerelermiş ki, “postacı” görünmüş ufukta!..
Hem de fabrikaya doğru geliyor!.. Elinde de bir “telgraf” var, iyi mi?..
Üstelik de “üzgün” görünüyor!..
“Eyvah” demiş Moiz;
“Eyvah, iş yattı!.. İşte şimdi hapı yuttuk!.. Demek ki, siparişler iptal edildi!”
Mişon da perişan;
“İşte, ölüm fermanımız geliyor!.. Mahvolduk!.. Yandık!.. Bittik!”
Postacı, aynı “üzgün” yüzle uzatmış telgrafı!.. Mişon, “acı haber”i okumak bile istememiş!.. Moiz, istemeye istemeye almış telgrafı...
Ağır ağır okumuş!..
Bitirmesiyle, “sevinçle” yerinden fırlaması ve “göbek atmaya” başlaması bir olmuş;
“Müjde Mişon, müjde!..
Baban ölmüş!!!”
KULLANILAN FOSFOR BOMBALARI
Fıkradan da anlayacağınız gibi, bir “Yahudi” için, “babanın ölümü”nün hiçbir önemi yoktur!.. Önemli olan “fabrika”dır, önemli olan “silah üretimi”dir!..
Fıkra da olsa, bir gerçeği işaret ediyor.
Gerçek de bu değil mi;
Moiz ve Mişon, o günden bu yana “silâh” üretiyor değil midir?..
Ürettikleri her yeni silahı “Filistinli Müslümanlar” üzerinde denemiyorlar mı?..
İşte, “fosfor” bombası!..
Terör Devleti İsrail, istediği kadar “kullanmadık” desin, İngiliz Times Gazetesi bile; son saldırılarda İsrail’in “fosfor bombası” kullandığını ortaya çıkardı... Hem de, “Gazze sınırındaki İsrail ordusuna ait mühimmat depolarındaki Amerikan yapımı fosfor bombasının fotoğrafları”nı yayınlayarak!..
Ki, yayınlanan o fotoğrafların üzerinde, açık açık M825A1 yazısı okunuyor!..
Zaten, “ispat”a da gerek yok... Çünkü, “bombalanmayan Gazze hastaneleri”ne getirilen “yaralı”lara bakan doktorlar, şaşkınlık içinde diyorlar ki;
“Biz, böyle bir şey görmedik... İnsanlar yaralı ama, kan yok!.. Ölenlerin vücutları ise kömür karası gibi simsiyah!”
Sadece bu örnek bile, “Yahudi teröristler”in nasıl bir “yalan” söylediğini görmeye herhalde yeterlidir!..
BM OKULU NASIL BOMBALANDI?
Ama, yeterli görmeyenler için yeni “yalan örnekleri” sıralayalım!..
Malûm, “Yahudi teröristler”in uçak ve tankları, 6 Ocak günü, “BM okulu”nu bombalamışlar, “çoğu kadın ve çocuk 43 kişi”yi katletmişlerdi!..
Ki, BM yetkilileri, İsrail’e, o binanın “koordinat”larını vermişler, yani; “Orası bir okul!.. Onu bombalamayın” uyarısında bulunmuşlardı!..
İsrail, bu uyarıya rağmen, o binayı bombalamış ve dediğim gibi, çoğu çocuk ve kadın, 43 Filistinli’yi katletmişti!..
Bu “katliam”la ilgili İsrail’in ilk açıklaması şöyle olmuştu:
“O okuldan bize ateş açıldı!”
Bu iddiayı araştıran BM yetkilileri, “Hayır” dediler; “Size, binanın içinden değil, çok çok dışından ateş açıldı!”
BM’nin bu açıklaması üzerine, İsrail, “gerçeği itiraf” etmek zorunda kaldı;
“Haklısınız... Bizim askerlerimize ateş açanlar, binanın içinde değildi!”
Bu kadar mı?.. Bir “özür” dilemekle iş bitiyor mu?..
Şu hâle bakın;
Hem 43 insanı katledeceksin, hem de “pardon” diyeceksin ve bu iş kapanacak öyle mi?..
Tükürürüm “böyle hukuk”un içine!..
Adam “soykırım amaçlı katliam” yapacak ama yakasına yapışılıp, bu “savaş suçu”nun hesabı sorulmayacak, öyle mi?..
Tükürürüm böyle “BM hukuku”nun içine!..
BİR FÜZE, YANLIŞLIKLA VURMUŞ!
Ama, hayır... Bu iş, “pardon” demekle de bitmiyor!..
Çünkü, ilk açıklamalarında; “Pardon, biz o okuldan roket atıldığını zannetmiştik, ama yanılmışız” diyen İsrail ordu yetkilileri, daha sonra Haaretz gazetesine yaptıkları açıklamada ne demiş biliyor musunuz;
“Roketin fırlatıldığı yere, bir akıllı füze göndermek istedik ama bu füze teknik bir arıza yüzünden atılamadı... Bunun üzerine, 30 metre hata payıyla çalışan 3 füze fırlattık... Ancak, füzelerden biri, hedefinden saparak BM okuluna isabet etti!”
Hani, “Özrü kabahatinden büyük” diye bir söz var ya, “Katil İsrail”in yaptığı tam da, bu!..
“HATA YOK, BİLEREK VURDUK!”
Peki, “bu savunma” doğru mu?..
Yani, o füzelerden biri, gerçekten de bir “hata” sonucu veya “teknik arıza” sebebiyle mi isabet etmiş “okul binası”na?..
Hayır!.. Bu da yalan!..
Çünkü, geçmişte “MOSSAD ajanlığı” yapan ve Avrupa başkentlerinde birçok Filistinli’yi katleden İsrail Dışişleri Bakanı Tzipi Livni, Alman Der Spiegel dergisine verdiği demeçte demiş ki;
“Hamas’la müzakere etmem, edilmesini de yanlış bulurum!.. Hamas’la mücadelemiz, operasyonlardan sonra da devam edecek!.. Mahmud Abbas ile barış sürecimizi ve Hamas’a karşı savaşımızı sürdüreceğiz!.. Hamas ne kadar zayıf olursa, Abbas o kadar güçlü olur!.
BM’ye ait bir okulun İsrail ordusu tarafından vurulması olayına gelince... Bu, bir hata değildir... Hamas üyeleri zaman zaman aynı yöntemi kullanarak okullardan İsrail askerlerine ateş ediyorlar, askerler de buna karşılık veriyor!..”
Söyleyin Allah aşkına;
Bu “açıklama”lardan hangisi doğrudur?..
Ya da;
“Yalanlar”dan hangisi doğru?..
Okul binası içinde “Hamas’lılar”ın bulunması(!) mı?.. Bu Hamaslılar’ın “roket” attıkları (!) mı?.. Hamas’lılara (!) fırlatılan füzelerin “yanlışlıkla” okula isabet etmesi mi?.. Yoksa, ortada “yanlışlık ve hata” olmayıp, “doğrudan okulun hedef alınması” mı?..
Hangisi doğru, hangisi yalan?..
YALAN ÜZERİNE KURULU BİR DEVLET!
Gerçi, diyeceksiniz ki;
“Değirmen sele gitmiş, sen şakşağı ile meşgulsün!”
Haklısınız... Ama, unutmayın ki; İsrail denilen devletin bizatihi kendisi “yalan”lar üzerine kuruludur!.. “Nazi soykırımı, toplama kampları, sürgün ve fırınlarda yakılan Yahudiler” yalanları gibi!..
Bu yalanları, bütün dünyaya “doğru”ymuş gibi gösteren İsrail, şimdi de “yeni yalanlar” üreterek, aklı sıra “terörle savaştığını” iddia ediyor!.
Yalan!.. Hem de, kuyruklu yalan!..
Ulan; Filistin topraklarına çöreklendiğiniz 1948’de!.. Batı Yaka ve Gazze’yi işgal ettiğiniz 1967’de Hamas diye bir örgüt mü vardı ki, siz o zaman da “terörist”(!)le savaşıyordunuz?..
Hamas şunun şurasında 15 yıldır var... Ama İsrail’in “katliam dosyası” taa 41 yıl gerilere uzanır!.. O zamandan beri, “yanlışlıkla” değil, hep “taammüden katliam” yapar İsrail!..
“Son yalanları” sıraladım ki, dünya, İsrail’e yeniden aldanmasın!..
Ve, görsün artık gerçeği;
“Müjde Mişon müjde, baban ölmüş” diyen bir zihniyet, “öldürmek”ten hiç vazgeçer mi?..
Bu gerçeği herkes görsün!..
-----
YARSAP... İdrak felci!
Bir insan ki; eğer “gerçekleri görmek istemiyor” ise; ya “anlama özürlü”dür, ya “aklını tatile çıkarmış”tır ya da “gözlerini kör edecek kadar aşık”tır Ergenekon’a!.. Eski adıyla YARSAV, yani Yargıçlar ve Savcılar Birliği olan, dün ise Adalet Bakanı sayın M.Ali Şahin’in “güzel bir benzetme” ile YARSAP dediği, yani “Yargıçlar ve Savcılar Partisi”nin başkanı Ö.Faruk Eminağaoğlu, bu kategorinin neresindedir acep?..
Çünkü efendim, dün şöyle konuşmuş kendisi:
“Türkiye Cumhuriyeti bir polis devleti değildir, olamaz da, olamayacak da... Soruşturmalar polisin inisiyatifi ve etkisinde gerçekleştirilmeye başlanmış, savcının talep ettiği kişiler önce savcı tarafından değil, yetkisi olmayan polis tarafından dinlenmeye başlanmıştır.”
Saştım kaldım... “Yıllardır süren uygulama”yı, kalkıp da bugün eleştiren bir adam, asla YARSAV Başkanı olamaz!.. Olsa olsa, YARSAP Başkanı olur!..
Ya da “idrak felci”ne uğramış bir insan olmalı ki; Bay Eminağaoğlu, adeta “Baykal’ın ikizi” gibi konuşuyor!..
“Çürük” raporu aldığında, “Bu adamın neresi çürük?” diye sormuştum ama, şimdi sözümü geri alıyorum!..
Bu “idrak felci”nden sonra, diyecek hiçbir sözüm yok!..