Serdar Arseven

Serdar Arseven

“Eczacı - TEB - Hükümet” çekişmesinin bütün yönleri ve ̶

“Eczacı - TEB - Hükümet” çekişmesinin bütün yönleri ve ̶

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, VAKİT aracılığıyla “garanti” verdi:
“Sigortalı, anlaşmalı eczanelerden ilaç almaya devam edecek. Hiçbir vatandaşımızın zerre endişesi olmasın.”
Amma “sıkıntılı” bir ülkede yaşıyoruz değil mi?..
Vatandaş, “Madem ortada o kadar büyük problem yoktu, Ey taraflar; milleti niçin bu kadar üzdünüz, yordunuz, endişelendirdiniz!..” diye tepki gösterse haksız mı?
“Taraflar” dedik;
Hastalar, hasta yakınları ve eczacılar bu işin “masum” ve de “mağdur” tarafları.
Mağduriyetlerin neler olduğunu ve problemlerin nasıl çözüme kavuşturulabileceğini bu “yazı dizisi”nin başlarında ifade etmiştik... (Gözden kaçıran dostlarımız, “habervaktim” adlı internet sitemizden o bölümlere ulaşabilir.)
“Taraflar”dan biri de hükümet... Onun da “neleri ihmal ettiği”ni yazmıştık.
Gelelim, Türkiye Eczacılar Birliği denilen “meslek örgütü”ne:
Eczacılar Birliği, “ilan ettiği üzere”, “üyelerinin haklarını ölesiye savunma mücadelesi”nin (!) yanısıra; ultra lüks otel, bar, havuz işletmeciliği gibi, bütün eczacıların “ilgi duyduğu” (!) mevzularla da iştigal etmekte...
Her üyesinden “hizmet bedeli olarak”, “aidat” almakta...
Ve de “hizmet bedeli olmayarak” her eczacıdan 500 milyon kesmekte.
Sosyal Güvenlik Kurumu ile eczacı anlaşıyor,
TEB ise “nedense” yani “hangi işlevin karşılığı” ise...
“Kağıt bedeli” olarak 500 kâğıt alıyor!..
Hesapla; 24 bin eczane ve her birinden 500 milyon!..
Sen istediğin kadar; “Kardeşim, eczacıyı temsil etmek için aidat almıyor musun, bu 500 milyon da ne oluyor!” de!..
“Madem üyelerinin hak ve menfaatleri için ölümüne mücadele veriyorsun... Hele bu kriz ortamında, biraz da kendi menfaatinden fedakarlık yapmak suretiyle üyelerini biraz olsun rahatlatsana!.. İnandırıcılığını arttırsana!..” filan de!..
Kime ne!..

Bakın, ilginç bir durum daha: TEB, hükümet tarafından (isabetli ya da isabetsiz olarak) “ana muhalefet partisi gibi faaliyet göstermekle” itham ediliyor ya...
Adeta hükümetin eline koz vermek istercesine, gitmiş CHP'nin yani “ana muhalefet partisi”nin “ortak” olduğu Türkiye İş Bankası ile “protokol imzalamış”!..
Meseleyi hafiften açacak olursak:
TEB'in bir Yardımlaşma Sandığı var. Aidatların ve bu 500'er milyon liraların dışında, eczacılardan “yardım sandığı” için “zorunlu” kesinti yapılıyor.
Peki, bunun karşılığı ne?..
Eczacı, günün birinde ihtiyaç duyduğunda “kredi” alabilecek...
Hemen ifade edelim; TEB, üyelerini kredilendirme meselesini “İş Bankası”na havale edeli, altı ay oluyor.
Şimdi, ihtiyacı olan eczacı bütün masraflarını fazlasıyla karşıladığı meslek örgütüne değil de banka müdürüne başvurmak mecburiyetinde...
Bu anlaşma, TEB'e ve daha da önemlisi “üyelerine” ne gibi “artılar” getiriyor?..
“Kredinin daha kolay kullanılabilmesini mi” sağlıyor yoksa “bürokratik işlemlerin asgariye indirilmesini” mi?..
Bütün bunlar, yarım sene öncesine kadar üyelere “hizmet” olarak sunulmuyor muydu?..
O zamana kadar yanlış yapıldı da akıllar şimdi mi başa gelebildi?..
Ha bu arada; niçin İş Bankası da, mesela “Faizsiz Finans Kurumları” olarak bilinen “Banka”lardan biri değil?..
Ya da niçin devlet bankalarından biri değil?..
Hayır, İş Bankası olabilir, orada sıkıntı yok da... Bu işin “tercih kriteri” nedir?..
Yani efendim;
TEB, bütün bu sorulara güzelce cevap verse...
Hele bu “kriz” ortamında üyelerinin sırtındaki “gereksiz” yükleri kaldırmak için bir adım atsa...
İnanın, kayıtsız şartsız yanında olurum!..
Bir vatandaş olarak ben böyle bir TEB'i yere göğe sığdıramam...
Desteklerim!..
VE SAĞLIK BAKANI'NIN NET MESAJI
Efendim, bu “ilaç” meselesini çözme görevi Sayın Başbakan tarafından üç kabine üyesine verilmişti.
Maliye, Sağlık, Çalışma ve Güvenlik Bakanları “ideolojik saiklerle hareket ettiği” yönünde geniş bir kanaat birliği bulunan TEB yönetimini belli bir noktaya getirmek için hayli çaba sarf ettiler.
Bu çabalar sayesinde “çözüm” noktasına çok yaklaşıldı...
“Çözüm” dediysek, “TEB'in herhangi bir fedakârlığı” yok!..
Orası tamam!..
“Olumlu” bir gelişme olarak dile getirelim:
Yabancı ilaç firmalarının vaat ettikleri halde yapmadıkları “indirim”, SGK tarafından eczacılardan kesiliyordu ya;
Anlaşma imzalandığında, “cirosu düşük” eczaneler bundan muaf tutulacak. Bir de, “SGK'nın bilgisayarları ikide bir kitleniyor, hem hasta hem de eczane saatlerce, bazen de günlerce sistemin açılmasını bekliyor” demiştik... SGK, teknik altyapıyı güçlendireceğini de taahhüt ediyor.
Bakalım ne olacak.
Bütün bunlardan sonra, gelelim Sağlık Bakanı Recep Akdağ'ın açıklamalarına..
Biliyorsunuz, bu işin birinci dereceden sorumlusu Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik. Sağlık Bakanı Akdağ ise, bütün taraflarla diyaloğu iyi olan bir “köprü” pozisyonunda...
Bundan dolayı, açıklamasını özellikle almak istedim.
Kendisine ısrarla “500 milyon liralık (500 lira) kâğıt parasının ortadan kaldırılıp kaldırılmayacağını” sordum...
Sayın Bakan, “Bu hizmet karşılığı alınan bir para değildir!. Bir kâğıt da o kadar pahalı olamaz! TEB zaten üyelerinden mevzuat gereği aidat alıyor” dedi...
“SGK'nın direkt eczacı ile sözleşme yapmasını, dolayısıyla eczacının bu yükten kurtarılmasını hükümet olarak düşünmüyor musunuz?” diye üsteledim;
“Biz çözümü mümkün olduğunca kolaylaştıracak yaklaşımları tercih ediyoruz. Umarız, TEB de ideolojik yaklaşımlardan uzak kalır. Bir miting yapıyorlar, eczacının, hastanın problemleri değil de ideolojik mesajlar öne çıkıyor. Büyük ihtimalle ortak bir noktada buluşacağız” karşılığını aldım.
Sayın Bakan'la görüşmemiz onu ortaya koydu ki... Hükümet kanadı şu aşamada herhangi bir problem çıksın istemiyor. TEB'in “hassas noktalarına” basmaktan imtina ediyor.
Ve de memnuniyetle ifade edelim ki; “Git herhangi bir anlaşmalı eczaneye, al ilacını” uygulamasında herhangi bir sıkıntı görünmüyor.
Sayın Bakan, “Sıkıntı ihtimali yok. Herkes rahat olsun, hastamız alsın ilacını Allah'ın izniyle şifa bulsun” diyor. Amin.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi