"Böyle 'karı' olmaz olsun"a tepkiler
"Başbakan Erdoğan'ı övüp duruyordun. Arapların Erdoğan'a iltifatlarını ballandıra ballandıra anlatıyordun. Ne oldu? Erdoğan İsrail'le ilişkiler konusunda 'bekâra karı boşamak kolaydır' deyince hayal kırıklığına uğradın, değil mi? Böyle saf olursan daha çok hayal kırıklığına uğrarsın. Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanı'ndan başka ne beklenebilirdi ki? Bu AKP'den Filistin'e ve İslam dünyasına hiçbir faydanın gelmeyeceğini, bunların İslam dünyasında ABD'nin menfaatlerini temsil etmekten başka bir şey yapmadığını sonunda anlamışsındır inşaallah..."
Bazı okurlar, pazartesi günü bu köşede yayınlanan "Böyle 'karı' olmaz olsun" başlıklı yazıma yukarıdaki türden tepkiler gösterdiler.
Başka bazı okurlar da "Filistin'den yana açıkça tavır koyan hükümete haksızlık ediyorsun, İsrail'le ilişkiler konusunda uluslararası dengeleri hiçe sayarak hamaset yapıyorsun, milleti AK Parti'ye karşı kışkırtıyorsun; böyle yapmaya devam edeceksen Yeni Şafak'ı bırakıp başka yere geç" gibi mesajlar gönderdiler.
Hemen belirteyim ki o yazı bir 'kategorik red' yazısı değildi.
Başbakan Erdoğan'ın İsrail aleyhindeki konuşmalarını ve HAMAS'a sahip çıkışını alkışlayıp bunların Müslüman halkları nasıl heyecanlandırdığına dikkat çektiğim yazılar da 'kategorik kabul' yazıları değildi.
Başbakan Erdoğan yahut AK Parti hükümeti iyi bir şey yaptığında/söylediğinde sevinirim, kötü bir şey yaptığında/söylediğinde üzülürüm ve sevincimi de üzüntümü de açıkça ifade ederim.
En ufak bir iyilik gördüğümde, o iyiliğin devam etmesi ve mümkünse büyümesi için karınca kararınca çaba gösteririm.
Ve kardeş bildiğim insanlardan gelen fenalıklara karşı çıkarken niyetim bağcıyı dövmek değil üzüm yemektir, iyiliğe teşvik etmektir.
AK Parti'ye kayıtsız-şartsız ve her halukarda cephe alanların partizanca karın ağrıları beni ilgilendirmiyor.
AK Parti'ye kayıtsız-şartsız ve her halukarda sahip çıkanların partizanca karın ağrıları da beni ilgilendirmiyor.
Hükümetin BOP'a-GOP'a rağmen Suriye ve İran'la kurduğu stratejik öneme sahip iyi ilişkileri ve hem Gazze halkına hem de HAMAS hükümetine verdiği maddi-manevi desteği görmezden gelen, "BOP Eş Başkanı" ezberine uygun bir söz veya davranışla karşılaştıklarında ise çocuklar gibi sevinerek "Bakın, hain olduklarını bir kere daha gösterdiler!" diye bağıran kimseleri çok tuhaf buluyorum.
Hükümete asla ve kat'a toz kondurmamaya yeminli kimseleri de çok tuhaf buluyorum.
Bu iki partizan grubu da beni çok tuhaf buluyor tabii.
İkisine de yâr olmayacağımı anlayıp yakamdan düşseler, yazılarımı okumaktan ve beni o partizanca karın ağrılarıyla meşgul etmekten vazgeçseler, birbirimizi artık rahatsız etmesek ne güzel olur.
Benim hedef kitlem "kimden gelirse gelsin doğruya doğru, kimden gelirse gelsin yanlışa yanlış" diyen kimselerdir.
Çok şükür, bu köşedeki muhataplarımın kahir ekseriyetini öyle kimseler oluşturuyor.
Ve onlar, Filistin-İsrail meselesinde AK Parti hükümetinin sergilediği tavırlara ilişkin yazdıklarımın hülasasını gayet iyi anlamış bulunuyorlar.
Hülasası şudur yazdıklarımın:
"Çok doğru şeyler da yapılıyor, çok yanlış şeyler de..."
* * *
Bugün "İsrail üzerinde etkili olabilmek –ve bu sayede Filistinlilerin davasına yardımcı olabilmek- için İsrail'le mevcut ilişkilerimizi korumamız lazım" diyenlere cevap verip, 'askıdan indirileceği'ne dair işaretler aldığımız "Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk" misyonunun tehlikelerine dikkat çekecektim, ama olmadı.
Gelecek yazıda inşaallah.