Askerlik onuru

Askerlik onuru

Müracaat edilecek iki emsal var. Birincisi Kurtuluş Savaşı'na ait. Büyük Taarruz'un ikinci günü Başkomutan Mustafa Kemâl Paşa, Albay Reşat Bey'e Çiğiltepe'yi ele geçirme emri verir.
Çiğiltepe, Sincanlı Ovası'ndan Dumlupınar'a kadar bütün yolların kesiştiği en kritik mevzilerden biridir. Tepenin önemini bilen Yunanlılar da tepeye üstün bir ateş gücü yığmıştır. Tarihî notlara geçen konuşmalara göre Albay Reşat Bey verdiği sözü zamanında yerine getiremediği için intihar eder. Tepe onun intiharından 45 dakika sonra ele geçirilir.

İkinci örnek Kore Savaşı'ndan. Topçu ileri gözetleyici üsteğmen, hatlara çok yaklaşmış olan düşmanın tam ortasında kalır. Gerideki kendi topçusuna bulunduğu yerin koordinatlarını verir. İntihar ederek düşmanın ilerlemesini durdurur.

Askerlik bir onur mesleği. Bu "onur"un ne anlama geldiğini günümüz dünyasının anlaması çok zor. Bu "onur"un ne olduğunu anlamak için 19. yüzyılın askerî değerlerine, Napolyon Savaşları ile başlayan ve Victoria çağında şekillenmiş olan askerî prensiplere müracaat etmek gerekir. "Hayatınızı bile çekinmeden feda edeceğiniz bir feragat ve fedakârlık anlayışı" bu onura sahip olmanın ve sürdürmenin temelidir. Ordular katı disiplinleri yanında kolay değişmeyen kurumsal gelenekleri ile varlıklarını sürdürür. Türk ordusu da sağlam gelenekleri olan bir ordu. "Askerlik onuru" bizim ordumuzun köklü geleneğinin en sağlam dayanaklarından biridir.

Temel bir insan hakkı olan "insan onuru" ile "meslekî onur" birbirinden farklıdır. "İnsan onuru" insanda doğuştan mevcuttur ve başkalarının saygısına konudur. Hukukun aslî görevlerinden biri insan onurunu, ona saldıranlar karşısında korumaktır. "Meslek onuru" ise o meslekle kazanılır, bir gayret sonucu edinilir. Onu korumak öncelikle sahibinin görevidir. Askerlikte bu onuru korumanın yolu, icap ettiğinde hayatınızı feda etmektir. Başka hiçbir meslek, daha başında meslek onurunu korumak için kişiden hayatından vazgeçmesini talep etmez.

Emekli Kıdemli Albay Abdülkerim Kırca'nın ölümü bir "onur" intiharı. Bu onur, bir askerin onuru. Bu ölüme hepimiz saygı göstermek zorundayız. Bu ölümün arkasında başka sebep arayanlar, aradıklarını ispatlayana kadar susmalı ve bu onurlu askere saygıda kusur etmemeli. Genelkurmay Başkanlığı'nın Albay Kırca'nın intiharı üzerine yayımladığı bildiriyi de, alışılageldik bildirilerden farklı bir yere yerleştirmeli. Bu bildiri onuru için hayatına kıymış bir askerin hatırasına saygıyı ifade ediyor. Ayrıca "askerlik onuru"na ve bir gazinin hukukuna sahip çıkıyor. Yine Albay'ın dokunaklı cenazesinde hazır bulunan yüksek komuta kademesinin duruşuna dikkat etmeliyiz. Komutanlar duruşları ile "askerlik onuru" adına sessiz bir protestoyu dile getirdiler.

Türkiye, bazı askerlerin merkezinde yer aldığı bir soruşturma ve yargı sürecini takip ediyor. "Beraat-i zimmet" herkes için asıl olmalı. Dikkat etmeliyiz: Suçlardan bahsederken insanlık onuru yanında "askerlik onuru"na da saygı göstermeliyiz.

Askerlik benim baba mesleğim. Bu mesleğin ailelerle birlikte ne kadar zor şartlarda yapıldığını bilirim. Beni arayan ve duygularını aktaran dostum Şenol Yarbay'ı bu yüzden çok iyi anladım. Acısı ve tepkisi, Kırca'yı tanımanın ötesinde, üzerinde asker üniforması olan herkesi temsil ediyordu. Sorun terörle mücadele ederken hukuk dışına çıkanların yargılanması değil, zor şartlarda görev yapanların onurları idi. Suç varsa yargı karar verecekti. Ya yeminine sadık kalarak görevini hakkıyla yapanların onuru?

Onuruna değer verenler için namlunun ucunda olmak, kameraların önünde olmaktan daha ehven. Ben Albay Kırca'nın intiharını, Kore'de düşmanla birlikte kendi topçusunun atışı ile intiharı seçen üsteğmene benzetiyorum. Albay Kırca ölümüyle bizlere önemli bir şey anlattı. Hem insan onurunun hem de askerlik onurunun ne kadar değerli olduğunu.

Allah rahmetini esirgemesin ve geride kalan sevdiklerine sabır versin.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi