Kürtlerle Lazlara yer değiştirtmek
“Efendim, Kürtler bizim özbeöz kardeşimizdir!..”
Ağzını açan siyasetçi bu cümleye benzer cümleler kuruyor sürekli.
O kadar uzatıyorlar ki, “Şimdi mi hatırladınız?” diyesi geliyor insanın.
Kürtler tarih boyunca vardı, ancak politik ya da ideolojik tercihleriniz yüzünden yok saydınız. Politikalarınız ayaklarınıza dolaşıp kapaklandığınızda ise “kardeş” olduğumuzu hatırladınız.
“Kürt diye bir ırk yok, Kürtler aslında dağ Türkleridir” demeseniz, olmaz mıydı?
“Dağ Türkleri, kışın buz üzerinde yürürken kırılan buzlar ‘kart-kurt’ ediyor, bu yüzden ‘Dağ Türkleri’ne ‘Kürt’ deniyordu” demeseniz, bu akla ziyan yakıştırmaları yapmasanız olmaz mıydı?
“Mağara”, “kıro” gibi aşağılayıcı ifadelerle ayırımcılık yapmasanız olmaz mıydı?
Laz’a “hamsi”, Kürd’e “kıro”, Alevi’ye “mum söndücü-kızılbaş”, Arnavut’a “mestan”, Abaza’ya bilmem ne dediniz de ne oldu? Hepsi ayağınıza dolaştı. Bedelini de bütün Türkiye ödüyor.
•
Şimdi 22 Ocak 2008 tarihli Milliyet’in haberine bir göz atalım: (Başlık: “Kürtlerle Lazlar yer değiştirsinler”...
“1961’de askerler Kürt sorununa çözüm üretmek üzere DPT’de bir ‘Doğu Grubu’ oluşturdu. Bu grup, bir ‘Doğu Raporu’ hazırladı. 27 Mayıs hükümeti de raporu, yeni koalisyon hükümetine devretti. Yıllar sonra, o koalisyonun çalışma Bakanı Bülent Ecevit’in arşivinde bulunacak bu belgedeki ‘yapılacaklar listesi”nde göç önerisi vardı:
“Bölgenin, kendilerini Kürt sananlar lehindeki nüfus strüktürünü Türk lehine çevirmek için, Karadeniz sahillerindeki fazla nüfusla, memleket dışından gelen Türkleri bu bölgeye yerleştirmek, bölgedeki kendilerini Kürt sananları bölge dışına hicrete teşvik ve bu hicreti finanse ederek, memleketin Türk çocuğu bulunan yerlerine iskân etmek...”
“Yıl: 1961...
“27 Mayıs’ta iktidara el koyan askerler, ‘vatanın bütünlüğü’ konusunda endişeliydi. Muhtemel bir Kürt sorununu önlemek için tedbir araştırıyorlardı.
“Şunu görmüşlerdi: ‘Vatan bütünlüğünün yegane garantisi, bölge halkını devlete daha sıkı bağlamaktı.
Bunun temini için ‘İnkılap Hükümeti’, Devlet Planlama Teşkilatı’na konuyu inceleme görevi verdi.
“DPT bünyesinde bir ‘Doğu Grubu’ oluşturuldu. Bu grup, bir dokümantasyon merkezi kurarak bölgeyle ilgili MAH’ta (MİT) Genelkurmay’da, Emniyet’te ne bilgi varsa toplayacak ve ‘bölgenin nüfus strüktürünü değiştirme ve asimilasyon bakımından’ gerekli politikaları saptayacaktı. ‘Doğu Grubu’, 8, 10 ve 16 Şubat ile 24 Mart 1961’de ‘bölgede çalışmış ve çalışmakta olan başlıca idare ve siyaset adamları’nı bir araya getirdi, ortaya çıkan önerileri Hükümet’e iletti.
“Gürsel kabinesi, (yani cunta iradesi) raporu 18 Nisan’da görüştü ve kabul etti. Yayınladığı kararname ile Bakanlıklarca fiiliyata geçirilmesini istedi. Ancak Hükümet o yılın Ekiminde yapılan seçimle devrildi. Yerine Kasım’da İnönü Başkanlığı’nda kurulan AP-CHP koalisyonu geldi. Bunun üzerine ‘Kürt dosyası’, ‘bir muhtıra ile’ yeni hükümete iletildi ve uygulamanın devamı istendi.
“Politika Dairesi Başkanı Kurmay Albay Haşim Tosun” imzasıyla yeni hükümete gönderilen raporun giriş yazısında kibarca ‘Bunu, sizin tasarruf hakkınızı kullandığımız şeklinde yorumlamayın, size bir yardım kabul edin’ deniliyordu.”
•
Cuntanın çözümü basit ve pratik: Kürtleri Karadeniz’e, Karadenizlileri Güneydoğu’ya sürüyor.
Böylece “bir taşla iki kuş” vurup, sorunu bir çırpıda çözüyor!..
Hem Lazlardan, (eminim cuntanın bizim Lazlarla da bir alıp veremediği vardı) hem de Kürtlerden kurtuluyor!
•
27 Mayıs 1961’de, Demokrat Parti’yi iktidardan indirerek iktidara gelen askeri cuntanın “Kürt sorununu çözme” sadedinde hazırladığı “çılgın” plân işte böyle bir şeydir.
Şaşırmadım, çünkü o günlerde kulaktan kulağa dolaşan böyle bir söylenti vardı. Bu söylenti doğduğum bölgede (Doğu Karadeniz Bölgesi) adamakıllı bir huzursuzluk meydana getirmişti.
•
22 Ocak 2008 tarihli Milliyet, Ecevit’in evraklarından çıktığını yazdığı bir belgeyi manşetten yayınladı.
Milletin tercihi ile üst üste seçilmiş olan Demokrat Parti’yi silah zoruyla iktidardan indirip yerine oturan dönemin cuntası, meğer “Türkiye’nin hayrına” bir plan yapmış!
•
“Kardeşlik” nutku atmakla olmaz bu işler...
öncelikle “iyi niyetli” olmak lâzım...
Şimdiki yöneticilerimiz son derece iyi niyetli olabilirler. Ancak buna muhataplarımızın da inanması gerekiyor. Bunun da yolu, 960’tan başlayarak, sürekli müdahale eden cuntaları, belgeler ışığında yargılamaktan geçiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.