Gazze ve askıya alınan muhalefet
İsrail 22 günlük saldırısıyla her tarafa mesajlar gönderdi. Her şeyden önce dünyadaki tepkilerin umurunda olmadığını ilan etti. Ne BM ne Güvenlik konseyi kararının hiçbir değerinin olmadığını saldırılarını sürdürerek fiilen ispat etti.
Maalesef dünya devletleri de İsrail'in bu şımarıklığı karşısında aciz kaldılar.
Hatta başta ABD olmak üzere batı ülkeleri insanlık dışı saldırıyı İsrail'in kendini savunma hakkı olarak yorumladılar. Dahası, ABD kongresi 395 üyenin katıldığı bir oylamada 5'a karşı 390 oy ile İsrail'in yanında olduklarına dair karar bile aldı!
Güvenlik konseyinden çıkan ateşkes kararına ABD ile Fransa ve İngiltere de karşıydı. Ne zaman ki Fransa ve İngiltere de büyük mitinglerle saldırı protesto edildi bu iki ülke iç tepkilerden çekinerek ateşkese evet dedi.
Arap ülkelerinin durumu ise tam arap saçı benzetmesine uygun idi. Filistin'e fiilen yardım etmesi gereken Mısır Ürdün ve Suudi Arabistan perdenin önünde Gazze'ye ağıtlar yakıyorlar perdenin arkasında da HAMAS'ı bitirecek umuduyla bu saldırıyı ellerini oğuşturarak takip ediyorlardı.
Tam ciddi bir karar alma aşamasına gelince de ayrı baş çekerek Arapların bölünmüşlüğünü tescil ediyorlardı. Arap ülkelerinin bir kısmı Katar'da toplanırken bir kısmı Kuveyt'te toplanarak İsrail'in elini güçlendiriyorlardı. Filistin'in meşru temsilcisi olarak görülen Mahmud Abbas ve Fetih mensubu yandaşları ise tam bir işbirlikçi tipi sergiliyorlardı.
Mahmud Abbas yönetimi sırf siyasi çıkarları uğruna Filistinlilerin acı çekmesine yardımcı oluyordu. Mısır kapalı tuttuğu Refah kapısı konusunda sıkıştırılınca resmi ağızdan, “Biz meşru temsilci olarak Abbas'ı tanıyoruz o da Refah kapısının kapalı kalmasını istiyor.” açıklaması yapmıştı.(Mısır birkaç gün önce HAMAS'ın gücünü kabul etmiş olacak ki onları da Filistin temsilcisi olarak gördüğünü açıkladı.)
Daha da fecisini Erdoğan ifşa etti. Hafta başında yaptığı açıklamada TC Başbakanı sıfatıyla İsrailli yetkililerden hapiste tutulan 48 Filistinli seçilmiş milletvekilinin serbest bırakmasını istediğinde aldığı cevap dehşet vericiydi. İsrailli yetkililer Mahmud Abbas istemediği için serbest bırakmadıklarını söylemişlerdi!
Kimseyi karalamak için yazmıyorum sadece fotoğrafı okumaya çalışıyorum. Gazze'ye devlet olarak en açık tavır koyan Arap ülkesi Suriye oldu. Sadece HAMAS'ın siyasi liderini Şam'da barındırmak bile HAMAS'a sahip çıkmak adına müthiş bir duruş.
Fakat Suriye'nin bu duruşu ne kadar inandırıcı ve ne kadar güven verici orada benim tereddütlerim var.
Kabul etmek gerekir ki Beşşar Esed'le birlikte Suriye bir açılım politikası güdüyor ve içerdeki baskıyı azaltmaya yönelik politikalar takip ediyor. Babasının aksine halkıyla barışık bir lider görüntüsü veriyor.
Bilindiği gibi HAMAS Müslüman Kardeşler Cemaati'nin Filistin versiyonudur. Müslüman Kardeşler geniş halk desteğine rağmen Ürdün hariç Arap ülkelerinin tamamında sakıncalı bir örgüt olarak görülüyor bu yüzden de yasaklı. Ürdün'de ise son zamanlarda hayli baskılara maruz kaldılar.
Filistin davasına açık destek veren Suriye yönetimi de Müslüman kardeşlere karşı aman vermeyen bir politika izliyor. İşte zurnanın zırt dediği yer de burası.
Suriye Müslüman Kardeşler Cemaati de Suriye Yönetimine karşı muhalefeti sürdürüyor. Silahlı bir mukavemet değil. Müslüman kardeşler silahlı mukavemet yöntemini zaten terk ettiler, siyasi muhalefet yöntemini takip ediyorlar. (HAMAS'ın silahlı kanadının bulunması topraklarını işgal altında olmasından kaynaklanıyor. Filistindeki Fetih dahil her örgütün silahlı kanadı var!)
Suriye Müslüman Kardeşleri Gazze saldırısında Suriye yönetiminin takip ettiği politikaya destek vermek amacıyla son derece makul bir karar alarak muhalefeti askıya aldığını açıkladı.
7 Ocak 2009 tarihinde Londra'da yayınladıkları bildiri de 4 maddelik bir karar açıkladılar. Kararın üçüncü maddesi şöyle:
“Temel çabaları birleştirmek amacıyla cemaat(Müslüman Kardeşler), Suriye'deki iktidara muhalif aktivitelerini askıya almıştır.”
Dördüncü maddede de, “ Suriye'deki iktidarı halkıyla barışmaya ve bir olmaya çağırıyor.”
Suriye yönetimi Filistin davasına sahip çıkıp Filistinli Müslüman kardeşlere kucak açarken kendi vatandaşlarını bu şefkatten mahrum bırakması tabii ki inandırıcılığını zayıflatıyor.
Çünkü Suriye hapishanelerinde hala 3 ila 7 bin arasında Müslüman kardeşlere mensup tutuklu var. Akıbetleri meçhul. Sayıları 30 ila 40 bin arasında değişen kayıp insan var. Sağ mılar, ölü müler neredeler belli değil. Bu kırk bin insanın yakınları, anaları babaları eşleri çocukları bilgi bekliyorlar. Hepsini kaydı devlette mevcut. Ayrıca 100 bin civarında vatanlarını terke zorlanmış Suriye vatandaşı var.
Şimdi Suriye Yönetimi bir taraftan Filistin Müslüman kardeşlerine kucak açarken, Filistinli mültecilerin vatanlarına dönmesini talep ederken, kendi vatandaşlarından yüz bininin başka ülkelerde mülteci hayatı yaşamasına göz yumması açık söyleyeyim Gazze konusundaki samimiyetlerini gölge düşürmektedir.
Yine Müslaman Kardeşlerin dünyadaki 22 başkanını Gazze'ye destek için Şama'a davet eden Suriye Yönetimi kendi ülkesindeki Müslüman Kardeşler yöneticilerini görmezden gelmektedir, bu da onların inandırıcılıklarına gölge düşürmektedir!
Tatsız olayların tamamı Beşşar Esad'tan önce vuku bulduğu için Beşşar Esed'i sorumlu tutmak doğru olmaz. Ancak iktidara geldiği günden beri Suriye'yi dünyaya açan ve başta Türkiye'ye yaklaştıran Beşşar Esad'dan, Filistin Müslüman kardeşlerine gösterdiği hoşgörüyü kendi vatandaşlarına da göstermesi beklenir. Çok sayıda Türk aydınını Suriye'de ağırlayıp gönüllerini fethederek gönderen Esad yönetimi, umarım kendi vatandaşlarının da gönlünde taht kurmayı başarır.
Bu süreçte Türk hükümetinin örnek politikalarına ve yardımlar konusuna temas edecektim ama bugünlük bu kadar.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.