Suriye-İsrail hattında arabuluculuğun zararları
Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapmasını eleştirdin… "Suriye yönetimi Golan Tepeleri karşılığında HAMAS ve Hizbullah'a desteğini keserse İsrail üzerindeki İslami direniş baskısı azalabilir" dedin… Ben de "Ne yani, Suriyeliler Golan Tepeleri'ni geri almasınlar mı?" diye sordum… Cumartesi günü kaldığımız yerden devam edelim: Evet, Suriyeliler almasınlar mı Golan Tepeleri'ni?
- Alsınlar tabii. Ama 1967 sınırları meselesinde öncelik Batı Şeria topraklarındaki İsrail işgalinin sona erdirilmesine ve başkenti Kudüs olan bağımsız bir Filistin devletinin önünün açılmasına verilmeli. Mısır ve Ürdün'ü uzun zaman önce yanına çekmiş olan İsrail, şimdi Suriye ve dolayısıyla Lübnan'dan gelen tehditleri de Colan tezgâhıyla bertaraf ederek, etrafına ördüğü güvenlik çemberini tamamlamaya çalışıyor. Mücavir ülkelerin tamamını saf dışı bırakıp Filistinlilerle baş başa kalan bir İsrail'in yapabileceği fenalıklar, bugüne kadar yaptığı fenalıkları mumla aratacaktır. Mevcut şartlar altında Suriye ile İsrail arasında arabuluculuk yapmak, Filistinlileri köşeye sıkıştırmaya çalışan Siyonistlerin ekmeğine yağ sürmektir.
- Ama İsrailliler de iki devletli çözümü kabul ediyorlar. Mahmut Abbas yönetimiyle görüşmelerinde Kudüs'ten taviz vermeye hazır olduklarını bile söylemişler.
- Onların öngördüğü Filistin devleti İsrail'in güdümünde bir devlet müsveddesi. Birleşmiş Milletler kararlarına göre tamamı Filistinlilere ait olan Doğu Kudüs'ün sadece küçük bir parçasını verebileceklerini söylüyorlar, ama o parçayı da Batı Şeria'dan ayırmak istiyorlar. "Doğu Kudüs'le Batı Şeria arasında İsrail'e ait bir Yahudi yerleşim birimi olacak" diyorlar. Bunu kabul etmek mümkün değil.
- Eskiden Filistin devletini ve Kudüs'ün statüsünü konuşmaya bile yanaşmıyorlardı. Demek ki bir ilerleme var.
- İlerleme var, çünkü İsrail'in canını acıtan ve hatta İsrail'e varoluş kaygıları yaşatan bir direniş var. Direniş güçlenirse daha büyük ilerlemeler kaydedilir, direniş zayıflarsa (mesela Suriye ve İsrail arasında arabuluculuk gibi şeylerle zayıflatılırsa) ilerleme durur ve hatta gerileme başlar. Gerçekçi olalım: Uluslararası hukuk retoriğinin ötesine geçmeyen ve en ufak bir yaptırımın ucunu göstermeyen diplomatik manevralar İsrail'e vız gelip tırs gider. 60 yıllık tarihi boyunca İsrail'e ancak direniş yoluyla, şiddet marifetiyle geri adım attırılabilmiştir. Hizbullah'ın savaşı olmasaydı, İsrail 2000 yılında Güney Lübnan'dan çekilmezdi. HAMAS'ın savaşı olmasaydı, İsrail 2005 yılında Gazze'den çekilmezdi. İsrail'i yola getirmek istiyorsanız, bunda samimi iseniz, İslami direnişi zayıflatabilecek girişimlerde bulunmayacaksınız. Tam tersine, onları güçlendirmek için elinizden geleni yapacaksınız.
- "Ne yapılacaksa cephede yapılacak, diplomasi filan hikâye" mi diyorsun?
- Hayır. Filistinlilerin lehine olacak diplomatik bir çözüme ancak direnişin caydırıcılığı sayesinde ulaşılabileceğini söylüyorum.
- Türkiye ile İsrail arasındaki iyi ilişkiler bu yolda hiç mi işe yaramaz?
- Yarar. Hem de çok yarar. Ama bir şartla: İsrail'in böyle davranmaya devam etmesi halinde ilişkilerin tedrici olarak kesileceği ilan edilecek ve ilk adım olarak İsrail savaş uçaklarının Türkiye semalarındaki eğitim uçuşlarına son verilecek!... Gazze'ye ambargo ve ablukayı kaldırmıyorlar mı? Bir adım daha!… Gazze'yi yeniden topa mı tutuyorlar? Bir adım daha!... Kudüs'ün statüsü konusunda Filistinlilere kazık atmaya mı kalkıyorlar? Bir adım daha!...
- Ya bu yaptırımlar da bir işe yaramazsa?
- İsrail'le ittifak günahından kurtulmak başlı başına bir kazançtır.