Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Boşanmalar artıyor mu?

Boşanmalar artıyor mu?

Bütün dünyada boşanmalar artarken, Türkiye’de aile kurumu önemini ve dinamizmini koruyordu…
Görsel medyanın hiçbir sınır tanımayan magazin programları ile yazılı medyanın meşhur ve malum ikinci sayfa haberleri geleneksel aile yapımızı ayakta tutan ana direklerin çoğunu kırdı…
Şimdi kalanları da kırmak üzere balyos sallıyorlar…
Ailenin yerine koyabileceğimiz, aile kadar güçlü ve etkili başka bir müessese de yok!
Geride müthiş boşluklar kalıyor.

Batılılaştıkça bozulduk, ama zaten Batı da aile ilişkileri bağlamında geldiği noktadan hiç memnun değil.
Aklı başında düşünürler, aileye dönmenin zaruretini vurguluyor…
Hattâ bu konuda bizi hâlâ örnek gösteriyorlar.
Çok şükür, Batı’ya örneklik edecek bir kurumumuz var: Aile…
Ama o da tehlikede!

Geçenlerde bir hâkim dostumla konuşuyordum. Boşanma davalarının arttığı konusundaki gözlemimin doğru olup olmadığını sordum…
Doğruymuş: Son birkaç yıl içinde boşanma dâvâlarında büyük artış olmuş.
1996 yılına kadar boşanma oranlarında değişmeyen bir yapı vardır. Ancak 2000 yılında boşanmalar artmaya başlamış, her yıl biraz daha yükselmiştir.
Meselâ 1996 yılında 29 bin 552 çift boşanmışken, 2002 yılında 51 bin 96 çift boşanmıştır.
Yani boşanma ibresi Türkiye’de de yükselmeye başlıyor.
Tabii işin bu yönü medyamızın fazla umurunda değil. O daha ziyade izleyici ve okuyucu çeken aile dramlarının peşinde…
Kim kimi öldürdü, kim kimi dövdü, kim kimi aldattı?..
Meşhurlarla anne-babalarının arası nasıl?..
Hangi meşhur ailesiyle ipleri koparmış?..
Oysa aile yapımız içten içe kaynayan bir kazana dönmüş durumda…
Aileler mutlu değil…
İlişkiler koptu kopacak kertede zayıfladı…
Bu konuda, medyaya, sonuç verme dışında hiçbir görev düşmüyor mu?
Halbuki bir sürü psikiatr ve psikoloğa ulaşabilirler. Çözüm önerileri toplayabilirler. Danışma merkezleri vücuda getirebilirler.
Fakat malum: Bizim medya bu konuları önemsemez. “Küçük mesele” sayar…
Medyanın laikliği korumak, Atatürk ilkelerini kollamak, AKP’yi iktidardan düşürüp yerine CHP’yi bir şekilde iktidar yapmak gibi daha “büyük meseleler”i vardır…
Medya kullanılarak hükümetten yeni ihaleler koparılacak!..
Bazı rakiplerin aleyhine haber uydurulup, ortadan kaldırılacak!..
Bazıları meşhur edilecek!..
Meşhurlar sömürülüp tüketilecek!
Gazeteci taifesi ile yazar camiasının “büyük meseleler”i zaten hiç bitmez: Hükümet “irtica” damgasıyla korkutulup, patron için yeni ihaleler koparmak “büyük mesele”dir!..
Gazetenin arkasındaki holdingin tüm resmi ve gayri resmi işlerini Ankara’da adım adım takip etmek “büyük mesele”dir!
Gerektiğinde kullanmak üzere uyduruk haberler oluşturmak “büyük mesele”dir!
Yalan manşetlerle ortalığı karıştırmak “büyük mesele”dir!
İşte bu yüzden, medyanın gündemi ile milletin gündemi örtüşmüyor…
Önceliklerimiz o kadar farklı ki, artık aynı dünyada yaşadığımıza bile inanmak çok zor.
Halkın, yokluk ve yoksullukla kararmış sade bir dünyası var…
Medyatörlerimizin dünyası ise ışıl ışıl: Tantanalı mı tantanalı, görkemli mi görkemli, yaldızlı mı yaldızlı…
Lâf aramızda, medyatörlerin çoğu, “vur patlasın, çal oynasın” hayatı yaşıyor.
Böyle “vur patlasın, çal oynasın” yaşayanlar, halkın inancından, hayat tarzından, hasretinden, güçlüğünden, yokluğundan, yoksulluğundan ne anlar?
Dünyalar farklı olduğu için halkın dertleri medyaya fazla yansımaz…
Aile problemleri medyayı pek ilgilendirmez…
Boşanmaları fazla umursamaz…
“Büyük” gazetelerle “büyük” yazarlar, halkın gündemini “küçük” gördükleri için pek ilgilenmiyorlar…
Sonuçta halk ve sorunları sahipsiz kalıyor…
Ben halktan gelme, “gariban” bir adamım! Gariban olduğum için de, halkın “küçük meseleler”ini yansıtmayı, tüm “büyük meseleler” üzerine ahkâm kesmekten daha fazla önemsiyorum…
Bir anlamda, inadına “küçük meseleci”yim.
Anadolu’yu bu yıl da neredeyse karış karış gezdim. Onlarca konferans verdim. Anadolu ile yürek yüreğe geldim. Gözlemledim. Sonucu veriyorum: Boşanmalar artıyor.
Töre cinayetleri de artıyor! Bunun sebepleri üzerinde duran da yok; sadece “facia” başlıklarıyla medyada yer bulabiliyor.
“Facia”nın sebepleri, dayanakları, teşvikleri nerede?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi