Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Gazze direnişi bitmedi yeni başlıyor

Gazze direnişi bitmedi yeni başlıyor

Bir aydır hep Gazze’yi konuştuk, Gazze’yi düşündük. Ellerimiz Gazzeliler için semaya kalktı; onlara yürekten dua ettik; Siyonist katillere ise lanet ve beddua yağdırdık. Gazze ile yattık, Gazze ile kalktık. Gazzeliler ağladı, biz ağladık; Gazzeliler yaralandı, biz yaralandık, dilhûn olduk. Gazzeliler şehid düştü, bir şehîdimiz işaret parmağını dünyanın kör gözüne uzatıp “Eşhedü en-lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammedden Rasûlüllah” diye haykırdı; hem biz dirildik, hem “ümmet” hem de “insanlık” dirildi! Şehid kanının bereketi, diriliği, dirilticiliği bir kez daha ayan oldu. “Onlar diridirler, ama siz anlayamazsınız.” (Bakara, 154)
Gazze, bir “direniş ve diriliş mektebi” olarak insanlığın hafızasına kazındı; bir daha silinmemecesine.
Evet, bundan böyle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. “Gazze’den önce” ve “Gazze’den sonra” denecek. Gazze’nin yıllardır her yandan kuşatılmış, eli-kolu bağlanmış kahramanları, aç ve biilaç bir direniş destanı nasıl yazılırmış, onu gösterdiler tüm dünyaya. Dünyanın en güçlü, en etkili, en tahrip edici silahlarına sahip caniler ordusuna karşı 22 gün yiğitçe direndiler. 1967’de üç devletin ordusunu darmadağın eden İsrail, o üç ordunun sahip olduğu silahların binde birine sahip olmayan bir avuç mücahidle göğüs göğse savaşma cesaretini kendinde bulamadı; sadece bebeleri, kadınları, sivilleri katledip, binaları yıkıp geri döndü. Buna Mısır’ın, S.Arabistan’ın, Ürdün’ün ihanetini; kapalı kapılar ardında İsrail’e “Hamas’ın işini bitirin” diyen kahpe yöneticileri ve katillere muhbirlik yapan dahili hainleri de katarsak, Hamas direnişinin ne devasa bir destan olduğunu daha iyi anlarız.
Kesin olan şu ki; bundan böyle direnişin adı Hamas’tır; adresi Gazze’dir; kimliği İslâm’dır, insanlıktır.
Hakikat şu ki; Gazze direnişi artık “ümmetin intifadası”na, hatta “insanlığın intifadası”na dönüşmüştür.
Evet, bu böyledir. Peki, bundan böyle bize; Türkiye insanına, ümmete ve tüm insanlığa düşen nedir?
Gazze’de geçici ateşkes sağlanmıştır. Bu vesileyle ateşkesin diplomatik kahramanı Başbakanlık Danışmanı Prof.Dr. Ahmed Davutoğlu’nu yürekten tebrik ediyoruz. Bu arada İsrail seçim sürecine girdi. Siyonist vampirler, Gazzelinin kanı üzerinden siyasi hesaplar yapmakla meşguller. ABD’de Obama dönemi başladı; ama Siyonistlere destek geleneği değişmedi. Seçim sath-ı mailindeki Türkiye’de de gündem artık içe dönük.
İşte böyle bir ortamda; Gazze ve Filistin için ne yapmalı, nasıl bir çaba ortaya koymalıyız?
1) İsrail’in “barış” sözcüğünün kocaman bir yalan ve aldatmacadan ibaret olduğunu unutmayalım. Şu kesin ki, İsrail terör şebekesi hiçbir sözünde durmadı; yaptığı hiçbir anlaşmaya uymadı, hiçbir BM kararını dinlemedi. Temel stratejisini, “Arz-ı Mev‘ûd” olduğuna inandığı Nil’den Fırat’a kadar olan toprakları işgal edip, orada yaşayanları sürgün ve katletmek üzerine kurdu. Şiarları; işgal, sürgün ve katliamdır. Zira kendi elleriyle yazdıkları Tevrat öyle emreder: “Onların her şeylerini tamamen yok et ve onları esirgeme ve erkekten kadına, çocuktan emzikte olana, öküzden koyuna, deveden eşeğe kadar hepsini öldür.” (Samuel Kitabı, 15.Bap)
Dolayısıyla, Siyonist katillerin işgallerini, cinayetlerini ve katliamlarını sona erdirmesi beklenemez.
Bizleri Yahudiler konusunda açıkça uyaran ilahi ikaz, bugün daha bir anlam kazanmıştır: “Andolsun, insanlar içinde, müminlere en şiddetli düşman olarak Yahudileri ve müşrikleri bulacaksın.” (Maide, 82)
2) Filistin davası Arapların değil aksine bütün bir ümmetin davasıdır. Tarihi ve sosyolojik gerçekler açısından bakıldığında ise öncelikle Türkiye’nin yani Osmanlı torunları olarak bizim meselemizdir. Filistin 1917’ye kadar Osmanlı toprağıydı. Kudüs’ü ve Filistin’i işgal eden İngilizler, Yahudileri sistemli bir şekilde bölgeye yerleştirip silahlandırdılar ve İsrail’i, bir hançer gibi millet-i İslâm’ın bağrına sapladılar. Sultan Abdülhamid’e, 1902’lerden başlayarak defalarca müracaat eden ve Filistin’e yerleşmelerine karşılık tüm Osmanlı borçlarını silmeyi teklif eden Siyonist lider T.Herzl huzur-u şahaneden kovulmuşken, sonrasındaki hain süreç maalesef böyle işledi.
3) “Küfür tek millettir” hadisini aklımızdan çıkarmayalım. Tarih tanıktır ki; Kudüs İngilizler tarafından işgal edildiğinde, İngilizlerle beraber, sözde bizim müttefikimiz olan Almanlar ve Avusturyalılar dahil tüm Avrupa ve tüm Hıristiyan âlemi bayram yapmıştı... İngilizlerin devlet olarak ikame ettiği İsrail, o gün-bugündür ABD ve Batılı-Hıristiyan devletler tarafından kayıtsız-şartsız desteklenmektedir ve desteklenmeye devam edecektir.
4) Müslüman dünya, ümmet bilincini yeniden kuşanmak ve sıkı bir dayanışma ve yardımlaşma içine girmek zorundadır. Ama gerçek şu ki, müminlerin dayanışma ruhu özellikle saldırıya uğrayınca canlanıyor:
“Onlar bir saldırıya uğradıklarında, yardımlaşarak kendilerini savunurlar.” (Şûrâ, 39)
Nitekim İslâm dünyası ve özellikle Türkiye insanı, Gazze katliamı ile adeta ayağa kalktı.
Ancak, şimdi zaman, anlık tepkileri uzun soluklu mücadeleye dönüştürme zamanıdır.
5) Gazze ekseninde ilk kez böylesine ayağa kalkan Müslüman halkların ve Türkiye insanının asıl görevi şimdi başlamaktadır. Evet, Gazze derdimiz, duâmız, davamız olmaya devam etmelidir. “Sabırla ve namazla Allah’tan yardım dileyin” (Bakara, 45) emrine ittibaen, bıkmadan ve usanmadan namazla, kunutla Gazzelilere Allah’tan yardım dilemeyi, Siyonistlere ise lanet etmeyi sürdürmeliyiz. Siyonist sermaye ürünlerini boykota bir ay değil sürekli devam etmeliyiz. Filistin davasına hep saldırı ve katliam zamanlarında değil, her zaman sahip çıkmalıyız; mazlum Filistin halkı kendi topraklarına geri dönünceye ve gerçek özgürlüğüne kavuşuncaya kadar da onlara her türlü diplomatik, mali, fikri ve fiili desteğimizi vermeye devam etmeliyiz. Gazze gazamız mübarek olsun!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi