Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

O dâvâyı niye İstanbul'da değil de Ankara'da açtınız?

O dâvâyı niye İstanbul'da değil de Ankara'da açtınız?

Karadenizli Temel'in; "Hangi birisi, hepsi ters celiy" demesi gibi; Aydın Doğan ve gazeteleri de otobanda, "ters istikamette" ilerliyorlar... Hayır, "ters" gitsinler gitmesine de; kendilerinin "düzgün" gittiklerini zannedip, "herkesi ters gitmekle" suçlamaları yok mu; işte ona gülüyor insan...
"Yaptıkları" her şey, "söylediklerine" ters... Ya da; "söyledikleri" her şey, "yaptıklarına" ters... Yani, "eylem"leri ile "söylem"leri arasında hiçbir uyum ve benzerlik yok... "Eylem" başka, "söylem" başka!.. Nereye el atsan lime lime dökülüyor!..
öncelikle tüm "Vakit okurları"ndan özür diliyorum... "Başörtüsü konusundaki gelişmeleri" yazmak yerine, birkaç gündür, "Aydın Doğan ve gazeteleri" üzerine yazmak zorunda kalıyorum... Böyle bir "özel konu" ile sizleri meşgul ettiğim için kusura bakmayın!.. Ancak, sizler de biliyorsunuz ki, bu "kavga"yı Aydın Doğan ve Hürriyet başlattı... Biz de mecbur kaldık cevap vermeye!..
Cevap verdik ki; Aydın Doğan, anlasın; "her kuşun etinin yenmeyeceğini!"
Cevap verdik ki, millet görsün; ele "talkın" verenlerin, "salkım"ları nasıl yuttuğunu!..
Cevap verdik ki; âleme "nizamat" verenlerin kendi hanelerinde "bin türlü teseyyüb" bulunduğunu herkes görsün!..
Cevap verdik ki; "Vakit'in kaybedecek bir şeyi" olmadığını, bunun için "onurlu bir çıkış" yaptığını, ve "dik" durabildiğini millet bilsin!..
Cevap verdik ki; bazılarının gözünde "dev" görünenlerin aslında birer "cüce" oldukları ortaya çıksın...

"KAZANDIK" DEMEKLE BİTMİYOR!
Evet, Aydın Doğan'a ve gazetelerine "cevap" verdik ki; "yalan"lar ve "gerçek"ler gün yüzüne çıksın!..
İşte, "en son yalan"ları!..
Diyorlar ki; "Vakit hakkında birçok dâvâ açtık ve hepsini de kazandık... Ama, tazminatları tahsil edemedik!"
Yalan!.. "Kazandıkları" ve dolayısıyla "Vakit'ten tahsil edemedikleri" tek dâvâ yok... "Yerel mahkeme"de kazandıkları bir-iki dâvâ var... Ama onlar da "kesinlik" kazanmış değil!..
O dâvâlar "Yargıtay" aşamasında!.
Yargıtay "Tamam, kazandınız" diyecek ki, dâvâ kesinleşmiş olsun!..
Bir örnek vereyim:
Şahsen ben; bir yazımdan dolayı DGM tarafından "18 aya mahkûm" edilmiştim... "Cezam ertelenmişti" ama, avukatlarımız yine de Yargıtay'a "temyiz" başvurusunda bulundular...
Yargıtay, "DGM'nin mahkumiyet kararı"nı bozdu ve dedi ki; "Dâvâ yeniden görülsün ve filân filân maddeler de sanık lehine uygulansın!"
Uzatmayalım... Dâvâ yeniden görüldü ve mahkeme, bu defa da "beraat" kararı verdi!..
Şunu söylemek istiyorum:
"Yerel mahkeme"nin verdiği her karar, "kesin hüküm" değildir... Dolayısıyla; hiç kimse, "Hasan Karakaya 18 aya mahkum oldu" diyemez!..
Tıpkı, "Aydın Doğan'ın gazeteleri ve avukatları"nın da, "Vakit'ten tazminat kazandık" diyemeyeceği gibi!..
Dedim ya, o dâvâlar, henüz Yargıtay'da...
"Yargıtay ne derse, o olacak!"

ELLERİNDE BAŞKA MALZEME OLMAYINCA!
Yalnız, bu konuda benim de bir çift sözüm olacak.
Meselâ, şu son dâvâ!..
Hürriyet gazetesi ile Hürriyet Başyazarı ve aynı zamanda "illegal Basın Konseyi"nin Başkanı olan Oktay Ekşi, Vakit aleyhine bir "tazminat dâvâsı" açmışlar ve "yerel mahkeme"de kazanmışlar!..
Hürriyet, dün başlık atmış:
"Vakit gazetesi Hürriyet ve Ekşi'ye tazminat ödeyecek!"
Sizce de enteresan değil mi;
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği bu karar, 27 Aralık 2007 tarihli... Yani, tam 28 gün önce verilmiş bir karar!..
Peki, "28 gün önceki" bir karar niye "bugün" getiriliyor gündeme?..
Herhalde "Aydın Doğan'ın dizi yazısı"na destek olsun diye!..
Ancak, bu haber ellerinde "Vakit aleyhinde kullanabilecekleri bir malzemeleri" bulunmadığının delilidir!..
Şu hâle bakın;
28 gün önceki bir kararı, yani "bayat" bir haberi "yeni verilmiş" gibi takdim ediyorlar!..
İşte bu; "bittiklerinin" ve "tükendiklerinin belgesi"dir!..
Hadi, bunu da geçelim... Ama birader, "kirli gazetecilik" yapıp da, "gerçekleri karartmaya" hakkınız yok!..
Siz de gayet iyi biliyorsunuz ki;
Ankara 20. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin verdiği karar "kesin hüküm" niteliğinde değildir!.
Son kararı Yargıtay verecek!..
Yargıtay derse ki;
"Hürriyet'e 4 bin YTL, Oktay Ekşi'ye 3 bin YTL tazminat ödeyin!"
İşte o zaman, etekleriniz zil çala çala, verirsiniz haberi:
"Vakit tazminat ödeyecek!"
Ama, şu anda yok böyle bir şey!..
Hele, acele etmeyin!.
Hele Yargıtay'ı bekleyin!..
Yargıtay, ya kararı bozarsa!!!..

EĞER "İYİ NİYETLİ" OLSALARDI!
Bir de şunu merak ediyorum:
"Hürriyet ve Oktay Ekşi, bu dâvâyı niye İstanbul'da değil de Ankara'da açtı?"
öyle ya;
Hürriyet gazetesi, İstanbul'da çıkıyor!..
Oktay Ekşi, İstanbul'da oturuyor!..
Hakkında dâvâ açılan Vakit gazetesi de yayın hayatını İstanbul'da sürdürüyor!..
Yani, "dâvâcı" da İstanbul'da, "dâvâlı" da!..
O halde, dâvâ niye Ankara'da açıldı?..
Ben, işte bunu merak ettim.
Evet, merak ettim, çünkü;
Yargıtay'ın "örnek" kararları var.. Yargıtay; dâvâlının ve dâvâcının "bulundukları yerlerde açılmayan" dâvâların "iyi niyetle bağdaşmayacağını" bildiriyor!..
Yani, İstanbul'da oturan/yaşayan birinin kalkıp da Ankara'da veya çemişgezek'teki bir mahkemede dâvâ açması, "iyi niyetli" bulunmuyor!..
Bana öyle geliyor ki;
Hürriyet ve Oktay Ekşi'nin, niye İstanbul'da değil de Ankara'da dâvâ açtıklarını, dolayısıyla "suiniyet" sergilediklerini Yargıtay, herhalde dikkate alacaktır!..
İşte o zaman, biz şunu diyeceğiz;
"N'aaaber!?!"

AYDIN DOĞAN'IN KAYBETTİĞİ DâVâLAR
Bu vesileyle, şunu da söylemek istiyorum:
Aydın Doğan gazeteleri ve avukatlarının "çok sayıda dâvâ kazandık" demeleri de yalan!..
çünkü, kazandık dedikleri davaların hemen hepsi "Yargıtay'dan döndü" veya halen Yargıtay'da görüşülüyor!..
Ama, her ne hikmetse, "kaybettikleri" dâvâları hiç ağızlarına almıyorlar!..
Bugünkü sürmanşetimizde de göreceğiniz gibi, avukatımız Ali Pacci; Aydın Doğan Grubu'nun Vakit aleyhinde açıp da "kaybettiği" dâvâların bir kısmını şöyle açıklıyordu:
¥ Şişli Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp karara bağlanan “Ucuz kredi pazarlıkları, borsa oyunları ve usulsüz enerji ihaleleri ile Aydın Doğan mı kastediliyor” başlıklı haberimiz üzerine açılan tazminat davası...
¥ İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp karara bağlanan "Aydın Doğan Vakfı'nın itibar kaybettiği" şeklindeki haberimiz üzerine açılan tazminat davası...
¥ İstanbul Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp karara bağlanan "Hürriyet ve Milliyet gazetelerinin tüketiciyi kandırdığı ve bu sebeple kesilen idari para cezalarını ödemediğine" ilişkin haberimiz üzerine açılmış tazminat davası...
Ki bu davada mahkeme önce davayı Hürriyet ve Milliyet lehine sonuçlandırarak 8 bin YTL tazminata hükmetmişti. Kararın kesinleşmesini beklemeyen Hürriyet ve Milliyet’in avukatları gazetemize haciz uygulayarak bu parayı icraen tahsil etmişler ise de tam bu sırada Yargıtay’ın kararı bozması üzerine haczedilen parayı tekrar gazetemizin sahibi Nuri Aykon’a iade etmek zorunda kalmışlardı. Yargıtay’ın bozma kararı üzerine verilen ret kararı kesinleşmişti.
¥ Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp karara bağlanan "Aydın Doğan medya ve siyaset ilişkilerinin" kaleme alındığı, Hasan Karakaya’ya ait yazı sebebi ile açılan tazminat davası...
¥ Bağcılar Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülüp karara bağlanan ve kazanılan tazminatın faizinin istendiği dava...

HüRRİYET VARSA, VAKİT DE VAR!
Lâfı uzatmanın alemi yok... Görüyorsunuz ya; Aydın Doğan ve gazeteleri, hemen her konuda olduğu gibi, "dâvâlar" konusunda da "yalan" söyleyip, okurlarını aldatıyor!..
Ama, yok öyle yağma!..
Bundan böyle, sadece "haber"lerini değil, attıkları her adımı takip edeceğiz!..
Bilsinler ki;
Bu ülkede Hürriyet gibi bir gazete varsa, Vakit gibi de bir gazete var!..
"Maskeleri düşüren" bir gazete!..
Kendilerini "dev aynası"nda görenlerin nasıl bir "cüce" olduklarını gösteren bir gazete!..
Hodri meydan!..

----

Mahalle değil, medya baskısı!
Herangi bir konuda "çok çok aşırı hassasiyet" gösterenlerin, "gizledikleri bir şey" olduğuna inanırım!..
Meselâ, kartel medyası "mahalle baskısı" konulu haberleri bir "kampanya"ya dönüştürünce de, "Acaba neyi gizlemek istiyorlar?" diye düşünmüştüm.
Son günlerdeki TV görüntülerini izleyince anladım ki, bu ülkede, "mahalle baskısı" değil, "medya baskısı" vardır... Ve, medya, "mahalle baskısı" derken işte bu "medya baskısı"nı gizlemek istemektedir!..
Sizler de görmüş olmalısınız... Geçenlerde; kendilerine "mikrofon" uzatılan ve "kamera"ya alınan insanlar, adeta çil yavrusu gibi kaçışıyorlardı... Evet, "mikrofon"lardan kaçıyorlardı, "kamera"lardan kaçıyorlardı!..
Peki, niye?.. çünkü o "kamera" ve "mikrofon"lar bir "silah" gibi doğrultuluyordu insanların üzerine.. İnsanlar da; "serseri bir kurşuna hedef olmak"tan korkuyorlar ve kaçıyorlardı.
Sadece o görüntüler bile, bu ülkede bir "medya baskısı"nın olduğunu göstermeye yeterlidir!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi