İyiler Kötüler
Birinci taife: Onlar haddizatında iyi insanlar, salih Müslümanlardır. Mütevâzı oldukları, melamet meşrebine mensup bulundukları için kendilerini kötü gösterirler.
İkinci taife: Onlar günahkâr Müslümanlardır. Kötü olduklarını itiraf ederler.
Üçüncü taife: Onlar kötü, günahkâr Müslümanlardır. Kendilerini iyi gösterirler. Böylece halkı aldatmış olurlar. Onlar riyâkâr, iki yüzlü; nifak, gurur ve kibir ehli kişilerdir.
Yüce Allah gururluları ve kibirlileri sevmez.
İyi Müslüman, iyi olduğunu iddia etmez.
Kendisine iyi diyen Müslüman, iyi bir Müslüman değildir.
Farz ibadetler cehren açıkça yapılır.
Nafile ibadetler ve hayırlar gizli yapılır.
Gece kalkıp teheccüd namazı kılan ve ertesi gün "Dün gece Allah kabul etsin teheccüde kalkmıştım..." diye böbürlenen kimse münafıktır.
Zekât açıktan verilebilir. Zekât dışı nafile mâlî ibadetler gizli yapılmalıdır. Sağ elinin yaptığı hayrı sol eli bilmeyecek...
Kendini övenlerde hayır yoktur.
Kendini övdürenlerde hayır yoktur.
Peygamberimiz "Meddahların suratlarına toprak saçınız" buyurmuşlardır.
Efendimiz bir başka hadîsinde "Mü'min kardeşini yüzüne öven kişi sanki onun boğazına keskin bir bıçak çalmış olur" buyurmuşlardır.
Bütün övgüler senalar, hamdler Allahü Teâlâ'ya mahsustur.
Peygamber Efendimize salat ve selâm getirilir.
Ashab-ı kiram efendilerimiz için radiyallahü anhüm ecmain (Allah onların hepsinden razı olsun) denilir.
Geçmiş mü'minler için Allah'tan rahmet istenir.
İslâm dini âlimlerin, şeyhlerin, büyüklerin, reislerin erbab (rabler) haline getirilmesini, putlaştırılmasını kabul etmez.
Peygamberler dışında hiç kimse mâsum, ismet sıfatı ile muttasıf değildir.
Cenâb-ı Hak bazı salih ve veli kullarını günahlardan hıfz eder, korur.
Allahü Teâlâ Settarü'l-uyûbtur.
Mü'minlerin, birbirlerinin gizli günahlarını araştırmaları, tecessüs etmeleri günahtır, haramdır.
Hadîs meali: "Din kardeşini (onda olan) bir ayıp ile ayıplayan kimsenin canını Yüce Allah, aynı ayıbı kendisine vermeden almaz."
Gıybet, bir kimsede gerçekten olan ve söylenildiği takdirde o kişinin üzüleceği bir şeyi söylemek, konuşmak, yazmaktır. Söylenen şey doğru değilse o gıybet olmaz, iftira olur.
Gıybet o kadar iğrenç bir günahtır ki, ölü kardeşinin etini yemek gibidir.
Müslüman eliyle ve diliyle insanlara ve din kardeşlerine eza vermez.
İnsan dilinin belâsını çeker.
Birtakım alçak kişiler, kendilerini yükseltmek için başkalarını küçültmeye çalışır.
Haram yiyenler saidlerden değil, şakilerdendir.
En fazla zarar eden, en müflis kişi dinini dünyaya değişen kişidir.
En akıllı tacir Allahü Teâlâ ile ticaret yapandır. Yani malıyla, canıyla i'lâ-yı kelimetullah yapandır.
Ben ben ben diyenlerde hayır yoktur. Biz demek gerekir.
En büyük rütbe hiçliktir.
Ölüm gelip çatmadan ölenler ölüm acısı çekmez.
Günahlarına ve ayıplarına üzülüp ağlayan bir günahkâr; ibadetleri ve hayırları ile gururlanan ve kibirlenen kişiden yüksektir.
Gecenin ilk bölümünde münadiler dünya semâsından nida ederler "Ey zikr ü tesbih edenler kalkınız" derler. Zakirler kalkar namaz kılar, zikr eder. Gecenin ortasında münadiler halka "Ey bağışlanmak isteyenler!.. Kalkınız tevbe ve istiğfar ediniz" derler. Onlar da kalkar namaz kılar, tevbe eder, bağışlanmak ve affedilmek için yalvarırlar. Gecenin sonunda fecir vakti münadiler "Ey âbidler kalkınız!" derler. Âbidler kalkar, sabah namazını kılar... Sonra güneş doğar ve münadiler "Ey gafiller kalkınız" derler. Onlar yataklarından ölülerin mezarlarından doğrulması gibi kalkar. (İmamı Gazalî'den)
Ağlanacak halleriyle övünenlere yazıklar olsun!
Çömlekçilik Sanatı ve Zanaatı
EN eski sanat veya zanaat çömlekçiliktir. Ana maddesi topraktır, sudur. Ateşte pişirilir. Ham halde bırakılır yahut boyanır, cilalanır. (Boya ve cilaların tabiî olması, sun'î olmaması gerekir)
1950'li 60'lı yıllara kadar ülkemizin her bölgesinde çömlek üreten evler, atölyeler vardı. Bu çömlekler mutfakta, sofrada, kilerde kullanılıyordu. Sonra alüminyum, melâmin, diğer madenî ve plastik eşyalar yaygınlaştı, çömleğe, toprağa rağbet azaldı.
Çömlekçilik nedir? Hem bir sanattır, hem de zanaat.
Sanat ve estetik boyuta sahip olan çömlek/toprak eşyalar değerli midir? Elbette değerlidir, hem de bazen çok değerli.
Parasal değerini mi kasd ediyorsun?Hayır...Sanat, güzellik, kültür, estetik, medeniyet değerini kasd ediyorum. Bendeniz aklımı para ile bozmuşlardan değilim.
Ülkemizde sönükleşen toprak/çömlek sanatını ve zanaatını geliştirmek mümkün müdür? Elbette mümkündür.
Bunun için ne yapmak lazım?.. Aklıma gelenleri yazayım:
1. Müzelerdeki binlerce yıl önceden kalma çömleklerin, testilerin, toprak kapların replikalarını yapmak ve bunları turistlere, kültürlü ve şehirli zenginlere satmak, ihraç etmek.
2. Çanakkale'de olduğu gibi, ülkenin çeşitli yerlerinde üretimi durmuş çömlekçiliği canlandırmak.
3. Halka, gençlere, ev kadınlarına, okur-yazar takımına toprak eşya sevgisi ve ilgisi aşılamak. Bu eşyaları ya kullanmak için, yahut dekorasyon ve süs maksadıyla evlerine, bürolarına, iş yerlerine aldırmak, böylece sanatkârları ve zanaat erbabını desteklemek.
4. Dünyanın her yerinde yapılmış olan, yapılagelmekte bulunan güzel, değerli, estetik toprak eşyanın benzerlerini, taklitlerini Türkiye'de üretmek.
5. Bunları gerek yurt içinde satmak, gerekse ihraç etmek için kooperatifler kurmak.
6. Cumhurbaşkanın, Başbakanın, Bakanların, valilerin, diğer devlet erkanının; zengin insanların, kodamanların, profesörlerin çalışma masalarında, bürolarında eskiden kalma veya yeni yapılmış sanatlı toprak eşya bulundurmak. Televizyon programlarında bunların görünmesini sağlamak. (Çanakkale testileri, sürahiler, vazolar vs...)
7. Bayramlarda, yılbaşında, törenlerde ülkemizde üretilmiş toprak eşya hediye etmek.
8. Gerekiyorsa yurt dışından (Çin'den, Hint'ten, başka ülkelerden) toprak ustaları getirip köylerde ders verdirtmek.)
9. Toprak ve çömlek sanatını, bu işi sadece hava atmak, hobi için öğrenecek ve ileride üretim yapmayacak, satmayacak kimselere kesinlikle öğretMEmek.
Daha çok şey yazılabilir ama bir fikir vermiş olmak için bu kadarla yetiniyorum.
Memleketimizde sanatları baltalayan en kötü şey, bunların köşeyi dönme vasıtası olarak düşünülmesidir. Çömlekçilik geçim vasıtası olarak düşünülmelidir. Bazı sanatkârlar sivrilir, iyi para kazanır, buna bir şey demem ama ucuza çalışmam, ucuza satmam demek çok yanlıştır. Çinli nasıl ucuza satıyorsa biz de öyle yapmalıyız. Geçenlerde Mercan'daki Şark Han'dan kocaman porselen bir çorba servis kabı aldım, kapağı da var. Üzerinde mavi işlemeler bulunuyor. Kaça aldım biliyor musunuz? Sadece sekiz liraya... Pazarlık mazarlık da etmedim (zaten bu fiyata pazarlık edilmez...)
Son yıllarda eski toprak eşya kıymete bindi. Okumuş, kültürlü, şehirli, medenî vatandaşlar bunları eskicilerden ve antikacılardan satın alıp evlerine, bürolarına, iş yerlerine koyuyor. Rahmi Koç bey Zeyrekhane'nin bir köşesini eski Kınık çömlekleriyle süsletmiş.
On gün önce zenginlerin gittiği bir antikacılar çarşısında eski bir Kınık'ın fiyatını sordum, 1200 dolar dediler. Başka bir çarşıda buna benzer eşyalar 150 lira...Kapalı Çarşı ile Bakırcılar arasında Cebeci hanındaki bir antikacıdan 40 liraya bir tane Kınık aldım.
Bendenizde eski Çin, Japon vs. çömleklerinin resimleri var. Müzelerimiz tarihî çömleklerle dolu. Teşhir edilmeyenlerin binlercesi depolarda... Bunlardan bir iki tanesinin benzerlerini (yüzde 50 benzesin yeter) bir çömlekçi bulup yaptıracağım. Önce 100 adet. Bunları eşime dostuma maliyetleri ve masrafları mukabilinde vereceğim. Tutturabilirsem bir başlangıç olur.
Bu gibi eşyanın fâhiş fiyatlarla satılması hiç iyi olmuyor. Keşke devlet bunlardan vergi almasa.
Üniversitelerimizin ilgili bölümlerinin çömlekçilik sanatına daha fazla somut katkıda bulunması temenni edilir.
Bazı çokbilmişler ülkenin şu hengâmeli devrinde çömlekçilik sanatı ve zanaatı konusunda yazmamı yadırgayıp bana deli diyebilir. Kim delidir? Ben mi onlar mı?
(Eskiden İstanbul'da Göksu deresi kenarında çömlek atölyeleri vardı. Şimdi kaldı mı bilmiyorum. İstanbul'da veya civarında bu işle uğraşanlar ve üretim yapanlar varsa lütfen haber versinler, adres ve telefon numaralarını unutmasınlar.)