Bu davranış yanlış beyler!
Geçen haftaki yazımdan dolayı Erzurumlu birçok okuyucum, gerek mail, gerekse telefonla bana ulaştılar. Şikâyetleri; AKP'nin dışladığı kişileri, SP'nin seçim listelerine dâhil etmeye dâirdi. Hele çok samimi ve değerli olduğunu bildiğim bir evlâdımız; Ekrem Bey meselesinde malûmat verdi. Ben de aman böyle tecrübeli ve müsteşar seviyesinde bir zâtın, Erzurum Belediye Reisliği'ne gelmesinde ülke ve Erzurum'un büyük menfaati olur düşüncesiyle birkaç şey yazmıştım. Saadet Partisi Gençlik Kolları Genel Başkanı Atik Ağdağ Beyefendi oğlumuz aradılar, “Hocam yanlışlık olmasın, Sayın Genel Başkanımız dahil bu görevi bahse konu beyefendiye teklif ediyoruz; ancak ne hikmetse temaruz ediyorlar, kabullenmiyorlar” dediler. Google'den adını yazıp girdiğim zât-ı kirâm, hakikaten Erzurum'a reis adayı olacak zâta, Allah'tan (c.c) başarılar nasip etmesini diliyor ve aday olmayı düşünmediğini söylüyor. Sevgili Atik ise, “Hâla da ısrarlıyız” diyor. SP, Milli Görüş'ün 5. versiyonudur. Bizim bildiğimiz; vazife verilir, istenmez anlayışı câridir. Dolayısıyla göreve dâvet edilen herhangi biri, nezaketen ve tevazuan adem-i kabul beyan edip de, cevap olarak, “Biz sizi görevlendiriyoruz, ancak ölüm hastalığına yakalanmamışsa, tekliften içtinap etmemeli” diyerek yetiştirdi büyüklerimiz bizleri.
AKP'nin 28 Şubat ürünü olduğu, doğru bir tesbittir. Çünkü Erbakan riyasetinde mücadeleye başlanılan 1969'dan 1996'ya kadar geçen zaman dilimini hesapladığımızda, geçen 27 sene sonunda Refah Partisi 54. hükümetin büyük ortağı olmuş, böylece milletimizin, o hükümet döneminde gördükleri sistem, âlem-i islâmı ve Hakk'ı, nimet ve külfet anlayışı içinde, yeni bir dünya kuruluşuna taşımaya başladığıdır. Şer kuvvetlerin; bu yüce yaklaşımı yıkmanın işaretini, bir makale ile Patrona Halil'in torunlarından olduğu rivayet edilen kişinin verdiğini biliyoruz. O devrilen hükümetin mühim bakanlarından zat ise, geçtiğimiz günlerde, mekânında şaraplı yemek ikramıyla söz konusu zâtı mahcup etmeye çalıştı diyebilir miyiz?
54. hükümetin Başbakanı mührü aldığında 70 yaşlarını sürdürmeye başlamışlardı. Buna karşılık 1973 sonrasında siyasete dâhil olan 1953'lü, 1955'liler, 40'lı yaşlarını sürdürüyorlardı. Öte yandan Ergenekon dâvasından tutuklu Perinçek'in, Aydınlık Dergisi kapağında 1994'te manşet yaptığı söylenen zât için, Abramovitz, Erbakan'ın yerine hazırlıyor terkibiyle çıkması, 1995'de Cumhuriyet gazetesinde aynı Perinçek'in, Leyla Tavşanoğlu'na verdiği ropörtajda, Sayın Gül ve Erdoğan'ı, ABD'nin hazırladığı yazıldığında, Refah Partisi'nin üst yönetimi, bu iddiaları tâkibe alması gerekirdi; inandığımız kitabımızda bu tavsiye edilmektedir: "Fâsıktan bir haber aldığınızda tahkik ediniz..."
Biz ne yapmışız? Haber sahiplerine, teşnü taan da bulunmuşuz. Milli Görüş sayesinde elde edilen makam ve mevkilerden mahrum kalmamayı seçen bu kişiler, karanlık oda sahiplerinin teklif ettiklerini kabul ederek, teşekküllerini tamamladılar ve Milli Görüş gömleğini çıkarmayı ifadeden de içtinap etmediler. Sonra da, gençliklerini geçirdikleri bütün fikriyatlarını, yanlış yapmışız, değiştik demek suretiyle yeni konumlarına alıştılar. 1 Mart teskeresi hasebiyle, ABD'nin işi için lâzım gelen standart sayıyı tutturamadıklarında, bu tutturamayışa sebep olanları tespit ve 22 Temmuz 2007 seçim listelerine koymamak suretiyle cezalandırdılar. 1946 seçimleri dâhil, tâkip etmekte olduğum Türk siyasi hayatının, birikimime bahşettiği müşahadem o dur ki; bu listelerden tayyedilenler, ortalığı orta yere getirmeliydiler. Ancak, çıt çıkmadığı görüldü. Bunun sebebi kimilerinin; idare meclis azalıkları, valilik, büyükelçilik gibi beklentileri var olmalı ki; ses çıkarmadılar diye düşünülebilirdi. Fakat böyle tâyinler de görülmedi doğrusu. Zamane partilerinin liberalizme kayması, Anavatan Partisi'nde, Sayın Akbulut'tan, Sayın Mesut Yılmaz'a dönülmesi, muhafazakâr ve dürüst Akbulut'tan liberal Yılmaz'a geçilmesi gibi, AKP'de yol arkadaşlarını bırakarak tatbik etti. Numan Kurtulmuş Bey'in; Saadet Partisi'nin Sivas Belediye Başkanı'nı açıklama toplantısında yaptığı konuşmada, zamane partisini aşağı yukarı aynen bizim yaptığımız benzetme gibi târif etmiş olması, akıl için yolun bir olduğunu göstermektedir.
PARLAMENTO KUVVETTİR
Cumartesi akşamı, bilgisayarımın sık kullanılanlar görüntüsünde yer alan Haber5.com sitesinde, her yazısını okuduğumda müstefid olduğum Av. Alev Sezen Hanımefendi'nin yazısını okudum. Bu yazıda bahsedilen bir yemek dâvet ve dâvetlilerin AKP eski Milletvekillerinden 50 kişi olduğuna muttali oldum. En iyisi hanımefendi kızımızın, yazısının bahsettiğim paragrafını alıntılayım, sizler de okuyun:
"Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un 5 Ocak'ta AKP'ye geçen 50 milletvekilini de davet ederek bir yemek verdiği ortaya çıktı. Bu isimlerin ortak özelliği, gömleği çıkartıp Milli Görüş'ün bölünmesinde rol oynamaları ve AKP'nin oluşumunda yer almaları. Diğer ortak özellikleri de artık AKP'nin kuruluş dönemindeki ağırlıklarını kaybetmeleri veya AKP'den dışlanmış olmaları. Buna rağmen birçoğu bu davete mazeret göstererek katılmamışlar. Katılanların arasındaki bir isme gelince, TV'de katıldığı bir açık oturumu hatırlıyorum. AKP iktidarının başları idi. Kendisinin orada vazgeçilmez olduğunu sanıyordu. Saadet Partisi yöneticilerine ağzından salyalar saçarcasına, sürekli olarak ‘Bu Erbakan kafası! Bu Erbakan kafası!’ diyerek saldırıyordu."
Hiç beklemediğim bu bilgiye ulaşmış olunca şu yorumu yaparak ihtisaslarımı ulaştırma yoluna başvurdum. Yorumum şu oldu: "Bendeniz şahsen başta Oya Hanım hocamıza olmak üzere yâni 2002 seçimlerinden sonra defaatle ara başlıktaki hakikatı işaret etmişimdir. Ayrılıp gitmeden evvel Sayın Bekâroğlu'na da ifade etmişimdir. AKP'de aradığını bulamamışları transfer gayretine girilse diye... Çünkü Milli Görüş'ün parlamentoda olması çok şeye müsbet tesir edeceğinden dolayı. Ancak aldığımız cevaplar o noktaya gelinmediği şeklindeydi. Bu bakımdan Alev Hanım kızım gibi ben de asla bu yakınlaşmayı tasvip etmiyorum. Sadıkların hakkı yeniyor gibi geliyor bana."
Her geçen gün değerlerimizi zâyi edecek uçurumlara doğru yuvarlanıyoruz. Sayın Başbakan'ın, Davos'taki tutumu ve bundan dolayı milletimizden gördüğü takdiri, sadece beğenmek olarak vasıflandırmayıp, şimdiye kadar nerede idin? Hah şöyle! Böyle istiyorduk! Demek istediğini anlamalıdır. Dolayısıyla Numan Bey'in kendisine vatan sathının her köşesinden gönderdiği mesajları almalı ve gereğini yerine getirmeli. Ey takdir sahipleri ahali! Başbakan, Numan Bey'in bu mesajlarını tatbikata geçirmez ise Numan-Deniz mukayesesini yapmalısınız. Çünkü Deniz Bey'in adamları, Başbakan'ı yanlış yapmakla itham etmişlerdir. Numan Bey ise, Başbakan'ı, takdir ve teşekkürle karşılayıp, gerçek muhalefet olarak, bundan sonraki makbul adımları atmasını hatırlatmış ve bunları yerine getirdiğinde de yanında olacağını ifade etmiş olduğundan dolayı, Başbakan'a düşen, bundan sonra, ya Numan Bey'in tavsiyelerini yerine getirmek, ya de getirmediği takdirde Deniz Bey'in tenkitlerini haklı bulmak zorunda kalacağıdır. O zaman da Allah göstermesin, bu harekâtının özrünü yapması tekliflerine mâruz kalacaktır.
Ey benim güzel insanlarım; ey benim % 13 miktarında oyu ile AKP'de sığıntı gibi duran eski Milli Görüşçüler, sizler, 2007 seçimlerinde yuvanıza dönseydiniz, TBMM'de bir grup kuracak kadar oyu SP'ye vermiş olsaydınız, Meclis'te SP grubu olsaydı, Tayyib'in Davos'da azarladığı gasp devletinin reisi, TBMM'de konuşabilir miydi? Ayakta alkışlanabilir miydi? Bunları artık pırıl pırıl olduğuna inandığım vicdanına tarttır ve târihi kararını ver. İsrail, artık böyle ulu orta Müslümanları bombalayamayacak; çünkü Milli Görüş'ü Meclis'e göndereceğim demeni ümid etmek istiyorum. Fiemanillah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.