Ahmet Varol

Ahmet Varol

Direniş bu numaralara gelmeyecek

Direniş bu numaralara gelmeyecek

Siyonist işgal yönetimi, Gazze’ye yönelik saldırısını önemli hesaplarla başlattı. Bu hesaplarının tutması ve operasyonun amacına ulaşması için uzun süren hazırlıklar yaptığı gibi, işbirlikçi rejimlerle irtibatını da güçlendirdi. İşbirlikçiler de hesaplarını operasyonun amacına ulaşacağı beklentisine göre yaptılar. Ondan dolayı açıklamalarını, çökertileceği beklenen direnişi ve onun temsilcilerini artık bir daha muhatap almayacakmış gibi yapıyorlardı. Sergiledikleri tavır ve izledikleri politika da bu beklentiye göre şekilleniyordu.
Fakat beklenenler olmadı. İşgal devleti hedeflediklerinin hiçbirini gerçekleştiremeden tek taraflı ateşkes ilan etmek zorunda kaldı. Ama şimdi, cephede şiddeti sınırsız uygulamak, hareket eden her şeye ateş ederek cinayetler işlemek, kalabalıkların bulunduğu noktaları kasten hedef alarak katliamlar gerçekleştirmek, savaş suçları listesine alınan bütün fiilleri işlemek suretiyle düzenlediği saldırılarla elde edemediğini masa başında elde etmeye çalışıyor. Bu pazarlıklarında da yine işbirlikçi rejimleri devreye sokmuş durumda ve onların baskı politikalarından yararlanmak istiyor.
Siyonist işgal rejiminin bu tür oyunları ve numaraları yeni değil. Dolayısıyla Filistin direnişi bu numaraları yeterince tanıyor ve Allah’ın izniyle artık bu oyunlara gelmeyecek. İşbirlikçi rejimlere prim kaptırmayacak ve cephede vermediğini masa başı numaraları karşısında vermeme konusundaki kararlılığını da koruyacak.
Filistin direnişinde kilometre taşı vasfı taşıyan önemli olaylardan biri 1936 boykotudur. Bu boykotun başlangıçtaki amacı Filistin topraklarına Yahudi akınının durdurulmasıydı. 1933’te Avrupa’da Nazi fırtınası esmeye başlayınca, uluslararası Siyonist örgütlerin yönlendirdiği Yahudi kalabalıklar Filistin’e akın etmeye başladı. Bu göç Filistin’in geleceği için korkutucuydu. O zaman bölgeyi işgal altında tutan İngiliz yönetimiyle göçün durdurulması için birçok kez görüşüldü. Ama İngiliz yönetim sürekli istenenleri kulak ardı etti. Çünkü Filistin’i işgal etmelerinin amacı da zaten bölgeye Yahudi akınını sağlamak ve Avrupa toplumları için sorun kaynağı olan bu azınlığı Filistin’e nakletmekti. Teşvik yoluyla başaramadıkları göçü Hitler fırtınasıyla başarmışlardı. Tam da tren rayına oturmuşken hesapları bozmak işlerine gelmiyordu.
Bunun üzerine Filistin halkı Kudüs Müftüsü Emin el-Huseyni’nin öncülüğünde geniş çaplı bir grev başlattı. Altı ay süren grev karşısında İngiliz işgal yönetimi artık tahammül edemeyeceğini anladı ve eylemcilerin isteklerini kabul etme noktasına geldi. Eylemin öncüleri ise ibreyi yükselterek İngiliz işgalciler bölgeden çıkarılıncaya kadar yola devam kararı aldı. Ama öbür yandan işgalciler bölgedeki işbirlikçileri devreye sokarak, Yahudi göçünü durdurma sözü verip eylemin sona erdirilmesini istedi. Müftü Emin el-Huseyni işgalcilerin sözlerinde durmayacaklarını hatırlatarak greve devam edilmesini istedi. Ama işbirlikçilerin numaraları etkili oldu ve bazıları; “Bizim amacımız Yahudi akınını durdurmaktı, bu da kabul edildi. İngiliz işgalini sona erdirmek kolay değil ve uzun soluklu bir mücadeleyi gerektirir” dedi. Çünkü “arabulucu” diye devreye giren işbirlikçiler kendilerine bunu telkin ediyorlardı ve bu telkinin etkisinde kalmışlardı. Böylece boykot kırıldı. Ama İngiliz işgalciler sözlerinde durmadılar. Direnişe öncülük edenlerin birçoğunu çöl hapishanelerine attılar. Bazıları da kaçmak zorunda kaldı. Yahudi göçü de aynen kaldığı yerden devam etti. “Arabulucular” ise İngiliz işgal yönetiminin taahhüdünü takip için herhangi bir şekilde müdahil olmadılar.
Benzer bir oyunu 1948’de Siyonist devletin kuruluşunun ilanından sonra oynadılar. Mücahitler, Siyonist terör örgütlerinin “İsrail” diye ilan ettiği bölgenin önemli bir kısmını onlardan kurtardılar. Ama bölgedeki işbirlikçi rejimler olaylara müdahale ederek mücahitlere; “Biz düzenli ordularla devreye girdik, siz ise milis güçlersiniz. Kontrolünüzdeki bölgeleri askerlerimize bırakın; hem himaye etsin, hem de Siyonistlerin elindeki bölgelere yönelik operasyonlarda üs olarak kullansınlar” dediler. Direnişçilerin bazıları bu telkinlere kandı. Diğerlerine karşı da güç kullanıldı. Sonra işbirlikçi rejimlerin askerleri kontrol altına aldıkları bölgeleri “yenildik” numarasıyla Siyonistlere bıraktılar. Böylece Siyonist terör örgütlerinin kontrolüne bırakılan alan daha da arttı.
Aynı numaraların bugün de Firavun Hüsni ve diğer işbirlikçiler vasıtasıyla uygulanmasına çalışılıyor. Bugünkü durumla ilgili değerlendirmemizi de inşallah müteakip yazımızda yapacağız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi