Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Stok deyince hep CHP gelir aklıma!

Stok deyince hep CHP gelir aklıma!

“Halının altına süpürme” nedir, bilirsiniz... Odaya baktığınızda her taraf süpürülmüş ve tertemiz görünür... Ama, bir köşesinden “halı”yı kaldırıp da baktığınızda; ne kadar “toz” ve “çöp” varsa, “halının altında”dır!..
Peki, bu durumda ev “temiz” mi sayılmalıdır?.. Elbette değil... Çünkü pislik, halının altındadır... Yani gizlenmiş, örtbas edilmiştir...
Şu anda “kartel medyası”nın yapmaya çalıştığı da o...
Olayı biliyorsunuz...
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne “4 bin yıl yetecek ilaç” alındığı yönündeki iddialar, dünkü bütün gazeteler ve televizyonlarda yer aldı... Kimi “ilaç vurgunu” dedi, kimi de “devlet işte böyle soyuluyor” başlığını kullandı... Biz; bu olayın “ihale” değil, “ihanet” olduğunu ifade ettik... Çünkü, eğer “iddialar” doğru ise; bu gerçekten “ihanet”tir!..
Öyle ya, o ilaçlara verilen para, “devlet” tarafından ödeniyor olsa da, “milletin parası”dır!.. Yok ve yoksul milletin... Gariban milletin!.. Kimisi kuru ekmeğe talim eden milletin...
Bugünkü 1. sayfamızda sürmanşetten verdiğimiz haberde de görüleceği üzre, “general yakınları”nın “çürük” raporu alarak “askerlik yapmadığı” bu ülkede; hem “vergi” veren ve hem de “askerlik” yapan milletin!..
Çoğu “kullanılmayan” ve “binlercesi çöpe atılan” o ilaçlarda, “tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı” da var!..
Kimbilir, belki de çöpe atılacak o ilaçlara bu kadar para ödenmeseydi, o paralarla “yetimlere mama” alınacak ve belki de “aç” kalmayacaklardı!..

DOÇ. DR. SAİT ALAN ANLATIYOR!
Ama, ne olmuş?..
Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri Canoruç döneminde öyle “ilaç”lar alınmış ki, ihtiyacın çok çok üzerinde!..
Hastane Başhekimi Doç. Dr. Sait Alan, yapılan “vurgun”u önceki gün şöyle açıklıyordu:
“Hastanede Bactrim ilacı bir yılda 74 adet kullanılmışken, 2 bin adet alınmış. Yani 27 yıl yetecek kadar alım yapılmış.
Açık kalp ameliyatında kullanılan anestezi ilacı Rapifen 2008'de sadece 1 tane kullanılmışken, tam 4 bin adet alınmış. Yani 4 bin yıl yetecek kadar Rapifen ilacı alınmış.
Steril 900 bin adet ve steril olmayan 1,5 milyon olmak üzere toplam 2 milyon 400 bin adet eldiven alınmış. Firmanın yetiştiremediği 1 milyon kadar eldiven teslimatını ise iptal ettik.
850 bin şişe serum alınmış.
Tansiyon ilacı Karvezit ise 152 yıllık ihtiyacı karşılayacak miktarda alınmış.”
Durun, daha bitmedi...
Doç. Dr. Sait Alan, “çöpe gidecek” bu ilaçların “maliyet”ini de şöyle dile getiriyordu:
“Miadı geçenleri belirledik. Eldeki mevcut ilaçları gördük. Yıllık ihtiyacımızı bildiğimiz için fazla olanları belirledik. Şu anda miadı geçmiş 14 bin adet ilaç ile 8 bin 500 adet medikal malzeme var. Bunlar çöpe gidecek. Bunların maliyetinin net rakamını çıkarmak zor ama milyonlarca TL'yi buluyor”
Öyle bir savurganlık, öyle bir israf ve vurgun ki; “ilaçları koyacak yer bile yok”muş, iyi mi?..
Buyrun, Doç. Dr. Sait Alan’ı dinleyelim:
“Önceki yönetimlerin aldığı ilaçları koymak için ondan fazla depomuz yetmeyince bazı laboratuvar ve derslikleri depoya çevirdik. Gelecek olan bazı alımlar için de firmalara ‘Sizde kalsın, daha sonra elimizdekiler bittikçe alırız’ dedik. Bazı firmalar ise teslim etmeleri gereken ilaçları çabucak bize vermek istiyor. Onlar da 'nerede tutalım?' diyorlar. Yani firma da bunları koyacak yer bulamıyor.”

BEN, BÖYLE VURGUN DUYMADIM!
Ne yalan söyleyeyim; son yıllarda “sağlık” ve “ilaç”lara yönelik çok “operasyon”a tanık oldum...
Meselâ, Ağrı’da düzenlenen “Sağlık” operasyonunda “doktor ve eczacılar”ın “çete” suçlamasıyla gözaltına alındığını!..
İstanbul ile birlikte 6 ilde düzenlenen operasyonlarda “hastane çöplerinden ilaç toplayıp, piyasaya süren 50 kişi”nin gözaltına alındığını!..
Sinop’ta “Gündoğusu” adı verilen operasyonda yakalanan ve “ilaç yolsuzluğu” yaptıkları belirlenen 31 kişinin tutuklandığını!..
Şanlıurfa’da “Sağlık karnesi kiralayan çete”nin 1 milyon liralık vurgun yaptıklarını!.. İstanbul’da “15 eczane”ye dolandırıcılık suçlamasıyla baskın yapılıp, 20 kişinin gözaltına alındığını!..
Kaçak ilaç şebekesine “Zakkum” operasyonu düzenlendiğini!.. Aralarında “doktor”ların da bulunduğu 63 kişinin “iksir”e yakalandığını!.. Son kullanma tarihleri geçen “4 kamyon ilaç”ın elegeçirildiği “Acı İlaç” operasyonlarını!..
“Erkek hastalara sezaryenle doğum yaptıran” ve “ölüler adına reçete düzenleyen” bir çetenin “Şifa 58” operasyonu ile yakalandığını!.. Kısacası; adları “Beyaz önlük!.. Yan Etki 21... Çileli Yol ve Kaşe” olan operasyonlarda “çalıntı ilaç”ların, “sahte sağlık karnesi” düzenleyenlerin ve “miadı dolmuş ilaçlar”ın elegeçirildiğini biliyordum...
Ama, dedim ya;
Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yaşandığı gibi bir “israf”ı, “stok”u ve “vurgun”u ne duydum, ne biliyorum!..
Düşünebiliyor musunuz;
“Zarar, milyonlarca lira!”

CANORUÇ’U AKLAMA ÇABASI!
Gelin görün ki; kartel medyası, işte bu yolsuzluğu, işte bu stokçuluğu “örtbas” edebilmek için olanca gücüyle bastırıyor!..
En başta dediğim gibi;
Yaptıkları tek iş; “pisliği halının altına süpürmek”ten ibaret!..
Zannediyorlar ki;
“Pisliği halının altına süpürmek”le etraf tertemiz olacak!..
Dün baktım, eski Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç’u “suçsuz” gösterebilmek için, bin dereden su getiriyorlar!..
Neymiş; yeni Rektör Prof. Dr. Ayşegül Saraç, daha önce “AK Parti’den aday adayı” olmuş da, şimdi “geçmişin intikamı”nı almaya çalışıyormuş!..
Neymiş; bu kadar “ağır itham”lara maruz kalan Fikri Canoruç hakkında, bugüne kadar hiçbir “suç duyurusu” ve “açılmış bir dâvâ” yokmuş!..
Kartel televizyonlarının dünkü haberlerinde aynen şöyle deniliyordu:
“Suç duyurusu” yok!..
“Açılmış dâvâ” yok!..
Kendi kendime şüpheye düştüm... “Acaba” dedim, “Kartelin söyledikleri mi doğru, yoksa ben mi yanlış hatırlıyorum?”
“Eski defter”leri karıştırınca gördüm ki, resmen ve alenen kartel yalan söylüyor.
Çünkü suç duyurusu da var, halen devam eden bir dâvâ da!..

REKTÖR CANORUÇ’LA İLGİLİ HABERLER!
Buyurun; “tarih”leri ve “başlık”larıyla birlikte “gazete”lerde yer alan haberlere birlikte göz atalım:
VAKİT - 28.10.2005 - Dicle Rektörü de yolsuzluk sanığı - Dicle Üniversitesi (DÜ) Tıp Fakültesi Merkez Laboratuvarı'na malzeme alımında usulsüzlük yapılarak üniversitenin zarara uğratıldığı iddiasıyla, Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç'un da aralarında bulunduğu çoğunluğu öğretim üyesi 19 kişinin yargılanmasına devam edildi.
Diyarbakır 3. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya tutuksuz sanıklar Prof. Dr. Ömer Mete, Mahmut Arıkan, Kazım Babaoğlu ve Mehmet Özaydın hazır bulunurken, diğer tutuksuz sanıklar Rektör Prof. Dr. Fikri Canoruç, Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Eralp Arıkan öğretim üyeleri Ramazan Çiçek, Sait Çelik, Vural Güven, Aziz Burtan, Ali Kelle, Prof. Dr. Recep Işık, öğretim üyeleri Süleyman Daşdağ, Mithat Bahçeci, Mehmet Yusuf Çelik, Abdurrahman Kaya ile üniversitede görevli Osman Şeker, Ali Efe ve Adem Bayram duruşmaya katılmadı.
YENİŞAFAK-17.03.2007- Rektör Canoruç yargılanacak- Danıştay 1. Dairesi, Dicle Üniversitesi Rektörü Fikri Canoruç ile rektör Yardımcısı Zülküf Gülsün’ün “arazi karşılığı lojman yapımı ihalesinde mevzuata aykırı olarak kum çıkarılmasına izin vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları” gerekçesiyle yargılanmalarına karar verdi.
HÜRRİYET- 10.07.2007- Dicle Rektörü’ne 3 yıl istendi- Dicle Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fikri Canoruç ile Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zülküf Gülsün’ün, ‘üniversite arazisinde yapımı devam eden lojman inşaatında görevini kötüye kullanarak haksız çıkar sağladıkları’ iddiasıyla 3 yıla kadar hapis istemiyle yargılanmalarına başlandı.
VAKİT- 13.10.2006- Üniversitede bedava Cumhuriyet reklamı- CHP’li Çankaya Belediyesi’nin sosyal tesislerinde her hafta sonu bedava dağıttığı Cumhuriyet gazetesine bir kıyak da Dicle Üniversitesi’nin yaptığı belirlendi. Fikri Canoruç’un rektörü olduğu üniversite, resmi internet sitesi aracılığı ile Cumhuriyet’in reklamını yapıyor. Dicle Üniversitesi’nin resmi internet sitesinde Cumhuriyet gazetesinin rektör Canoruç ile ilgili yaptığı bir haber yayınlanıyor.
AKAYDIN DA CHP’Lİ DEĞİL Mİ?
Herhalde bu kadar yeter!..
Gördüğünüz gibi;
Sadece “suç duyurusu” değil, “yürüyen bir dâvâ” bile var!..
Ama kartel onları görmüyor!..
Olayı örtbas etmekle kalmıyor, yeni rektör Prof. Dr. Ayşegül Saraç’a çamur atmaya yelteniyor!..
Neymiş, “AK Parti aday adayı”ymış!..
Eee, ne olmuş yani;
Görev yaptığı dönemde iktidara karşı amansız bir mücadele veren, adeta “militan” gibi eylemler yapan ÜAK Başkanı ve aynı zamanda Akdeniz Üniversitesi Rektörü olan Mustafa Akaydın da, şu anda “CHP Antalya Belediye Başkan Adayı” değil mi?..
Peki; Prof. Dr. Fikri Canoruç’u Dicle Üniversitesi Rektörlüğü’ne, hem de “2 dönem üst üste” atayan Cumhurbaşkanı A.N. Sezer hangi partiden?.. Herhalde, “AK Parti, Saadet veya BBP’den” değil!..
Ya CHP’lidir, ya DSP’li!..
Kaldı ki, Sezer’in “CHP’nin Çankaya Şubesi gibi” çalıştığına bütün Türkiye tanık olmuştur!..

STOKÇULUK CHP’NİN GENİNDE VAR!
“Stokçuluğa” gelince... Bana öyle geliyor ki, bu alışkanlık da “CHP’nin genleri”nde var!..
Bilirsiniz, CHP ile ilgili olarak, halkımızın, bugün bile dillerde olan çok “özlü” bir sözü vardır!..
Denilir ki;
“Geldi İsmet, kesildi kısmet!”
Sanıyorum, “Şeflik dönemi CHP'si”ni bundan daha iyi anlatan söz yoktur!..
Çünkü halkımız;
En büyük kıtlık ve yokluğu “Şeflik dönemi”nde yaşamıştır!..
Elinde “4 koyun”u olan adamın bile, 2'sini-3'ünü kaptırmamak için aylarca dağlarda yaşamaya mecbur kaldığı yıllardır o yıllar!..
“Gaz” ve “tuz”un bile bulunmadığı, “sefalet”in dizboyu olduğu, “40 dönümden az arazisi bulunan köylülerin bütün öküzlerine el konulduğu” yıllardır o yıllar!..
“Vurguncu” ve “stokçu”ların türediği, dönemin Başbakanı Refik Saydam'ın bile evinde “çuvallarla stoklanmış mal” bulunduğu yıllardır o yıllar!..
“Vergisini ödemeyenler”in “çalışma kampları”na sürüldüğü, bazılarının orada öldüğü, dönemin İstanbul Defterdarı'nın bile, “Sinir sistemimizden Hitler'in isterik ürperişleri geçiyordu!” dediği ağır vergilerin konulduğu yıllardır, o yıllar!..
Daha nice “yokluk-yoksulluk” ve “despotizm” altında ezilen halk, yaşadığı bu durumu bir tek cümlede özetlemişti:
“Geldi İsmet, kesildi kısmet!”
Gelin görün ki;
Gariban halkın, “zulüm, açlık ve sıkıntı” altında inlediği o yıllarda CHP’liler “bolluk” içindeydi!..
Çünkü, “stok” yapıyorlardı!..
Hatta “stok” yapmakla kalmayıp, Başbakan Refik Saydam gibiler, bu stokları “halka satıyorlar”dı!..
İşte bu yüzdendir ki;
Ne zaman “stok” ve “vurgun” denilse, “o günlerin CHP’lileri” gelir benim aklıma!..
Hoş, “bugünkü CHP’liler”in de o günkülerden pek farkı yok!..
Onlar da “ilaç” stoklamışlar!..
Acaba niçin, kime ve kaça satacaklardı?!?..
Bereket “saltanat”ları yıkıldı da, “vurgun” ortaya çıktı!..

------------------------

Rozet ve klozet!
Ne ilginç değil mi... Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek’in; tam da, “Biz halkı doyuruyoruz, CHP ise yamyamları” dediği gün ve hatta saatlerde; CHP’nin Eyüp Belediye Başkan aday adayı Emin Atmaca, bir toplantı düzenleyip, “CHP’li Mehmet Sevigen’in etik olmayan talepleri”nden dolayı istifasını verdiğini açıklıyordu!..
Peki, neymiş Sevigen’in “etik olmayan” talepleri?.. Emin Atmaca’nın iddiasına göre, Sevigen, kendisine demiş ki; “Şuraya, şuraya, şu kadar bağış yap!”
Mehmet Sevigen, bu iddiaları yalanlıyor... Elbette doğrulayacak hali yok!.. Kalkıp da; “CHP’li yamyamların beslenmesi”ni istediğini söyleyecek hâli yok ya... Elbette inkâr edecek!..
Olan, CHP’nin “çarşaf açılımı”na oldu!.. Hani, “yalancının mumu yatsıya kadar yanar”mış ya, CHP’nin mumu sandığa kadar bile yanmadı!.. Bir “şov”du, geçti!.. Bir “malzeme”ydi, “kullanıldı” ve atıldı!..
“Atıldı” dedim de, aklıma geldi... “Çarşaflı hanımlar”ın yakalarına takılan o “CHP rozetleri” ne oldu acaba?.. Çıkarıp atmasına attılar da, “nereye” attılar?..
O “rozet”leri herhalde “klozet”lere atmamışlardır!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi