Serdar Turgut

Serdar Turgut

CHP, ortadaki H'nin halk demek olduğunu oldukça geç fark edip, deplasman

CHP, ortadaki H'nin halk demek olduğunu oldukça geç fark edip, deplasman

İlk önce belki de en sonda söylemem gereken lafı baştan söyleyeyim de sonra açarım konuyu: Yerel seçimin sonucunu artık beklemeye gerek kalmadı. Davos'ta yaşanılanlardan sonra yerel seçimi büyük şehirlerde kesinlikle AKP kazandı.

Güneydoğu'da ne olacağı ise hala daha belli değil. Çünkü oralarda Davos çıkışının hem olumlu hem de olumsuz etkileri oldu.
Seçim oylaması sadece Dışişleri Bakanlığı binasının içinde veya 'Ağır abi' olarak takılan son derece ciddi köşe yazarları arasında yapılsaydı, belki AKP'nin kaybetmesi mümkün olabilirdi. Çünkü kibar diplomatlar ve aynı derecede kibar olan 'Ağır abi' köşe yazarları hala daha Davos'un uzun dönemli olumsuz uluslararası etkilerini tartışa dursunlar, Erdoğan bu arada büyük ulusal lider haline gelmiş ve hatta mazlum ülkelerde de lider olarak görülüyor.

Oralarda insanlar yeni doğan bebeklerine Erdoğan adını veriyor, meydanlarda Türk bayrakları açılıyor.
Yani anlayacağınız özellikle büyük şehirlerde yerel seçim sonuçları çoktan belli oldu bile. Bu Davos'un olumlu etkisinin olduğu kadar CHP'nin isminin orta harfi olan H'nin halkı anlattığını çok geç fark etmesinden de kaynaklanan bir sonuç.
Deniz Baykal bir süre önce geç de olsa doğru bir karar verdi ve halkın arzularını dışlayarak hatta bazı talepleri zararlı görerek politika yapılmasının mümkün olmadığını nihayet anladı. Politika yaparken Mustafa Sarıgül yaklaşımını uygulamanın doğru olduğunu tespit etti.
Politikacı 'siyaset girmez' denilen camilerin de içine girerek halkın yanında durduğunu göstermeliydi. Baykal, özel önem verdiği İstanbul için örgütün başına Gürsel Tekin adında genç, dinamik ve halkın isteklerini anlayabilen bir başkan getirdi. CHP'nin cami stratejisi böylece uygulamaya sokuldu.
Halk inancı ve beklentileri açısından AKP'yi kendisine yakın buluyordu. CHP ise halka yabancıydı. (Cumhuriyet tarihimiz boyunca bu böyle oldu, cumhuriyet projesinin başarısızlığı da bundan kaynaklanıyor.)
Atılan adım son derece doğruydu. Belki de onlarca sene önce atılması gereken adımdı. Cumhuriyet rejiminin çocukluk hastalıklarının tedavi edilmesi yolundaki en büyük adımlardan bir tanesiydi. İlk başlarda, ulaşılan halktan çok olumlu tepkiler alındı.
Her şey iyi gibi gidiyordu, bu nedenle umutlar arttı. Belki de cumhuriyetin kurulduğu günden beri süren CHP'nin halktan yabancılaşmasına nihayet son verilebilecekti.
Ancak bir büyük sorun vardı. CHP deplasmanda oynamaya başlamıştı.
AKP'nin tamamen kontrolünde olan ve yönlendirmeyi çok iyi bildiği, isterse uyurken bile hiçbir efor sarf etmeden yapabileceği şeyleri yapmaya çalışıyordu yeni CHP.
Cami stratejisi uyarınca dini duyarlılıklara saygılı parti görünümüne bürünmeye uğraşıyor ama artık çok geç. Omuzlarında uzun yılların ağır yükü var. Halk aslı ortadayken taklidi niye almak istesin ki? Mesele bu kadar net.
Nitekim CHP'nin yeni stratejisinin pamuk ipliğine bağlı olduğu ve AKP'nin istediği zaman oyunun kurallarını koyacağını Başbakan, Davos'ta planlı çıkışı ile gösterdi.
Başbakan, CHP'nin artık duyarlı olduğunu ikna etmeye çalıştığı insanları 10-15 saniye içinde kendisine tamamen bağlayıverdi.
AKP ve Erdoğan, CHP'nin yeni yeni keşfetmeye çalıştığı halkı çok iyi anlıyor. Çünkü onların içinden geliyor.
CHP'lilerin büyük çoğunluğunun halk nosyonu, ders kitaplarından alınmış, öğrenilmiş teorik bilgiden ibaret ancak.
Bu yol da kapandığına göre CHP ne yapmalı ki; artık kapısına kilit mi vursun?

Bunu önerenler de çıkacaktır ama benim başka bir önerim olacak.
CHP aslında temelde doğru olan yeni stratejisi gereği yapmaya başladığı halka açılım çabalarını sürdürsün ama uzun dönemde din duyguları ile sol düşüncenin nasıl birleştirileceğini de düşünmeye başlasın.
Neredeyse yıllardır yazıyorum, 'Cemil Meriç'i okuyun' diye bıkmadan söylüyorum ve hatta eskiden gazetede Cemil Meriç düşüncesi üzerine dizi bile yaptırdım. Çoğu insan 'bu da nereden çıktı' diye bakmıştı. Ama ben ısrarlıydım, çünkü o okumanın gerekli olacağı günün geleceğini gayet net görüyordum.
CHP dini duygulara saygılı, içerikli politikayı AKP'nin oynadığı sahada taklit etmeye çalışırsa başarı şansı hiç yok. Bunu Davos ve sonrasında olanlar gayet net göstermiş olmalı.
CHP şimdi dini duygular ile sol/sosyalist yaklaşımın nasıl bağdaştırılacağı üzerine bir an önce çalışmaya başlamalı. Cemil Meriç'i dikkatle okuyarak başlayabilirler.
Bildiğim kadarıyla klasik kitaplar arasında Antonio Gramsci'nin bu konuda çalışmaları olmalı. Keza Gramsci'nin düşüncesinin mirasçıları olan İtalyan Komünist Partisi'nin düşünürleri komünizm ile din ilişkisi üzerine düşünmüşlerdi. Bunları da bulup bir zahmet okusunlar.
Bu arada İdris Küçükömer ve Necip Fazıl Kısakürek'i de unutmamak gerekiyor. Eğer okumaya üşeniyorlarsa partide seminerler düzenlesinler. Ben gelip öğretirim isteyene.
Bunları ilk önce öğrensinler de bu bilgiler CHP'ye yaramazsa bile öğrendikleri, mutlaka Türkiye'ye uzun vadede yarar.
Bu arada ülkenin hakim söyleminin nasıl sadece AKP tarafından belirlenmeye başlandığının da farkındasınız değil mi? Bu AKP için büyük bir zafer, karşısındakiler için de büyük bir mağlubiyet anlamına geliyor.
Tek söylemden, tek tür insandan ibaret ülke haline gelme tehlikesi de var. Bunu da bilelim.
Asıl çözüm farklı bir söylem yaratmakta yatıyor. Tek yol inanç ile sosyalist düşüncenin sentezidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Serdar Turgut Arşivi