Serdar Arseven

Serdar Arseven

“MHP’li bu tehlikeyi görür!..”

“MHP’li bu tehlikeyi görür!..”

Etkisini hafiften hissetmeye başladığımız 29 Mart Yerel Seçimleri, siyasi dengeleri çok da değiştirecek gibi gelmiyor...
Muhalefet partilerinden sadece Saadet’te heyecan var... Onun dışında, “olacak bitecek” üç aşağı beş yukarı görünüyor... Bu bakımdan, “genel değerlendirmeler” yerine “bazı özel seçim bölgelerindeki” tabloyu ele almak istiyorum...
Önümüzdeki günlerde kısmetse, “hayli ilginç çekişmelerin yaşanacağı” Sivas, Konya, Tokat, Bayburt, Trabzon gibi “hassas” illerle ilgili değerlendirmelerim olacak.
Bugün, Ankara’yı ele alayım.
Başkent, kendine has özellikleri olan bir il.
Taş duvarlarla çevrili, soğuk, kasvetli, buyurgan, “tüketici”, vesaire...
Bürokratın üniformalısı da, üniformasızı da ayrı dert... Neredeyse her Ankaralı “önemli adamlardan birini” tanıyor!.. Bu şehirde “insanlar” değil de; “etiketler”, “unvanlar”, “yetkiler” ve “sorumluluklar” dolaşıyor...
Bütün başkentlere has bir durum, Ankara da böyle...
Ve, 28 Şubatların, 27 Nisanların merkezi olarak daha da böyle!..
-
Bu kadar “netameli” bir şehirde handiyse çeyrek asırdır “Ankara Belediye Başkanlığı” koltuğunda oturuyor olmak iyi midir, kötü müdür?..
Avantaj mıdır, dezavantaj mıdır?.. Bence... Şüphesiz büyük bir başarıdır...
Hele hele, Melih Gökçek gibi, bin türlü belayla “dişe diş, göze göz” mücadele ederek ve her seferinde de “rakibi alt ederek” bugünlere geldiyseniz...
Ve, adayı olduğunuz bütün partilere o partilerin Türkiye ortalamasının üzerinde oy kazandırmayı şu veya bu şekilde başardıysanız...
Sadece “kendi tarafınızı” değil; rakiplerinizin çevrelerini de “sevk ve idare” ettiyseniz...
Onların dengelerini bozup, kendiniz için en verimli ortamları oluşturmayı becerdiyseniz... Ve bunca yılın sonunda rakiplerinize “aleyhinizde dört başı mamur kullanabilecekleri” tek bir malzeme bırakmadıysanız... Şüphesiz başarılısınızdır...
Ve üstelik... Ben bunu ziyadesiyle önemsiyorum:
Havalimanından, şehrin merkezine inen 20 kilometrelik yolun etrafındaki “binlerce gecekonduyu”, “evini yıktırmamak için kendini yaktı” görüntülerine mahal bırakmadan, her bir hak sahibini memnun ederek yıktıysanız...
Fazla söze hacet bırakmamışsınız demektir.
İş kendisini dayatır, gerisi lâf-ı güzaftır!..
“Melih Gökçek kötü başkan ama Ankara’lı bunu çeyrek asırdır anlayamadı” yollu değerlendirmeler de, “jakoben” safsatasından öte bir anlam taşımamaktadır.
Ha; Melih Gökçek “yedi, içti, götürdü” filan diyenler için de, “Bu ülkede yargı var!” gerçeğini hatırlatmak gerekecektir...
“Melih Gökçek’e yargının da gücü yetmiyor” demek de...
Afedersiniz ama; “mabad” gerektirmektedir!..
-
İşin o tarafı böyle... Ben, Gökçek’in “en büyük rakibi” pozlarıyla ortalıkta dolaşan Murat Karayalçın’ı kaale almıyorum, Ankara sokaklarındaki havayı iyi bilen bir kardeşiniz olarak...
Ne söylediğini bilmiyor, vaatlerinin yarısını yerine getirmeye Ankara Belediyesi bütçesinin elli katı yetmiyor!..
Vaatlerinin abuk sabukluğu belgeleriyle yüzüne vurulduğunda da, Karayalçın işte; “sallama dozunu düşürmek” mecburiyetinde kalıyor!..
Yok, şimdiki genel başkanı, kısa süre evvel Karayalçın’ı “Listelerini İmralı’nın belirlediği politikacı” olarak nitelendirmiş...
Yok, geçmişi şöyleymiş, gelmişi böyleymiş... Geçiniz!.. Altı üstü Karayalçın!..
-
Malumunuz burada bir de, MHP’nin adayı Mansur Yavaş var...
Beypazarı Belediye Başkanlığı döneminde iyi çalıştı, hizmet mahalline gerçekten de değer kattı...
Doğrusu, Beypazarı ölçeğinde yaptıklarını takdir etmemeye imkân yok.
Lâkin Beypazarı dediğin otuz binlik bir yer.
Oranın “ölçüsü” Ankara’ya vurulur mu?..
Beypazarı hacim itibariyle, Ankara’nın zekâtının zekâtına denk gelmiyor... Dolayısıyla, o başka, bu bambaşka...
Ve de... MHP’nin özel durumuna da dikkat kesilmek gerek.
MHP genel seçimlerde yüzde 18’e, yüzde 12’ye filan ulaşabiliyor!..
Yerel seçimlerde ise, Ankara için mesela tek haneyi geçemiyor.
Genelde yüzde 15, yerelde ise yüzde 4 ortalamayla seyreden bir partinin Ankara adayı, önümüzdeki seçimden ne çıkartabilir?..
Hadi, yüzde 8... Abarttık, yüzde 12... Hadi, oldu oldu yüzde 15...
Ya gönül bu, verdim gitti: Yüzde 20...
Abartılmışın da abartılmışını verdik, yine “seçilebilmek için gerekli olan” yüzdeye, yani, kılı kırk yararak yaptığım hesaplamalara göre yüzde 37’ye ulaşamadık!..
MHP adayının bırakın seçim kazanmayı, bunun civarından geçme ihtimali sıfır!.. Bu böyleyse... Ki böyle...
Maalesef; Sayın Yavaş, Beypazarı’nı bırakıp “Ankara Büyükşehir”e aday olmakla, “evdeki bulguru” da kaybetme pozisyonuna geliyor...
-
Bu durumda, “MHP’ye verilen her oy CHP’ye gider” yaklaşımı son derece isabetli olmakta. Karayalçın, partisinin gücüyle, hele şahsi gücüyle hayatta kazanamaz!.. MHP desteği ile kazanabilir mi?.. Çok zor!..
Lâkin yine de... Bir an için “ihtimal çok düçük de olsa” böyle bir “sonuca” bağlandığımızı düşünün...
Ankara için felâket olur!..
Karayalçın, 25 bin adam alacakmış!..
Unutmazsınız, onun soyundan ve partisinden bir Adalet Bakanı, “Elbette kendi adamlarımı alacağım, ülkücüleri mi alacaktım!..” demek suretiyle, “militan kadrolaşma” itirafında bulunmuştu, alenen...
Büyükşehir’i diyelim ki CHP aldı!.. Farklı bir durum mu olacak?..
Nasıl olsun ki, Büyükşehir’de 17 bin çalışan var...
Kaynaklar, bunun üzerine Karayalçın’ın vaat ettiği 25 bin kişiyi eklemeye asla ve kat’a yetmeyeceğine göre...
Yapılacak olan; “militan kadrolaşma” modelidir!..
Çıkartırlar bugünkü 17 binin 16’sını...
Yerine koyarlar, vaat edilen “işçi kılıklı militanları!..”
Ondan sonra mı?..
Ne olacak, ondan sonra!..
Kızılay’da, Mızılay’da hergün eylem, hergün tantana...
Ne esnafın huzuru kalır, ne oralardan gelinir, geçilir!..
Hizmetten mizmetten de vazgeçmek gerekir o zaman; anneler çocuklarının ellerinden tutup çarşıya pazara çıkamazlar!..
“Can ve mal kaygısı” öncelikli hale gelir!.. Böyle bir şey olur mu?..
Dedim ya; çok çok zor!..
O kadarı olacak gibi görünmüyorsa da... Mansur Yavaş’ı gerçekten takdir etmemize ve ziyadesiyle sevmemize rağmen, ona gidecek her oyun, “Karayalçın’a yarayacağını” da maalesef ifade etmek gerekiyor...
Sayın Devlet Bahçeli zorlamasaydı...
Ve Mansur Bey, değer kattığı “Beypazarı”nda kalsaydı... Hem kendisi, hem Beypazarı ve Ankara... Ve tabii hem de ülke için çok daha sağlıklı olacaktı...
“Hayırlısı” diyelim!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi