Ahmet Altan’ın Gör Dediği
Geçen hafta içinde Ahmet Altan’ın babası ile ilgili bir yazısı vardı. Babası Çetin Altan ödül almış, ödülünü de Başbakan Receb Tayyip Erdoğan ve Kültür Bakanı Ertuğrul Günay vermişti.
Ödülünü Başbakanın elinden alan Çetin Altan bir de konuşma yapmıştı. Çetin Altan konuşurken, Başbakan ve Kültür Bakanı da ayakta dinlemişti. İnsana özgü ve gayet normal olan bu davranış, Ahmet Altan’ın çok garibine gitmiş ve bu konu üzerine bir yazı kaleme almıştı!.
Ahmet Altan babasının ödül aldığı gün başka bir şey gördüğünü ve büyük bir hayretle Başbakan ile Kültür Bakanının, babasını ayakta dinlediklerini yazıyordu. “Nasıl olabilirdi, bir Başbakan ve bakan, ödül alan birini ayakta dinler de neden gidip yerlerine oturmazlardı, bu ne biçim bir anlayıştı.” İşte bu fotoğraf, Altan’ın çok garibine gitmiş ve “Ben o gün başka bir şey gördüm” diyerek düşüncelerini okurlarıyla paylaşmıştı.
Ahmet Altan’ın “Başka bir şey gördüm” dediği açı, hiç de garipsenecek bir hal değildi oysa. Çünkü o manzara, yani Başbakanın ve bakanın, 80 yaşındaki bir insana ödül verdikten sonra ayakta dinlemeleri “Müslüman medeniyetinin” bir gereğiydi ve insana gösterilen saygının icabıydı.
Bunda şaşılacak bir şey yoktu. Çünkü “Müslüman medeniyetinde” ya da “İslâm medeniyetinde” insan ilişkilerini düzenleyen sistem; kişilerin vicdanları, insafları, imanları ve bunların harcıyla meydana gelen duygularıdır. “İslâm medeniyeti” böyle ister.
Çetin Altan’ın yıllarca köşe başlığının adı “Şeytanın Gör Dediği” adını taşıdı. Çetin Altan hakikaten de hayatı boyunca, Türkiye’ye hep Şeytanın bakabileceği pencerelerden baktı ve oradan gördüğünü yazdı. Bunu bir eleştiri olarak söylemiyorum, birilerinin de o pencereden bakması gerekiyordu.
Oğlu Ahmet Altan’da aynı pencereden bakmayı yıllarca sürdürdü de bir kez arkasına dönüp, “Yahu bu ülkede başka pencere yok mu? Ben hep bu pencereden bakıyorum ama benim görmediklerim de olamaz mı?” Sorusunu kendisine sormadı. Ne zamana kadar? Taraf gazetesini çıkarıncaya ve bir de babasının ödül aldığı geceye kadar.
Bu şu demek değildir. Ahmet Altan artık diğer pencereden bakmayacak. Hayır, en azından kendi penceresinin dışında başka pencerelerin de olduğunu gördü ve oradan da bakmaya başladı. Yoksa bugün Taraf gazetesinin okurlarının yüzde ellisi muhafazakâr kesimden olmazdı. Evet, Taraf okurlarının yüzde ellisi hem de iyi muhafazakâr kesimden.
Ahmet Altan, eğer daha önce bu manzaraları görebilseydi, Osmanlı İmparatorluğu gibi dev bir imparatorluğun uyduruk harem geceleriyle ilgilenmek yerine, padişah ailelerinin yaşamadığı geceleri yerine, Osmanlı medeniyetinde insan ve aile ilişkilerine bakar ve o konularda kitap yazarak, koca bir medeniyeti sadece “Fantezi İmparatorluğu” saymazdı.
Çünkü Başbakanın ve bakanın, Çetin Altan konuşurken sergilediği tavır, bir Osmanlı tavrıdır. Müslüman medeniyetinde yaşlı birinin girdiği mecliste oturanlar ayağa kalkar, o oturmadan kimse oturmaz, o söze başlamadan kimse söze başlamaz. Aksi saygısızlık olur.
Müslüman medeniyetinde baba oğul, anne oğul veya büyük akrabaların yanında kimse ayak ayaküstüne atarak oturamaz. Bırakın karşılıklı rakı, şarap, sigara içmeyi, su geldiğinde bile önce su büyüklere ikram edilir ve kim su içecekse, ulu orta su içmez, arkasını veya yan dönerek suyunu içer. Böylesine ince meselelerdir insan ilişkileri.
Bu saydığım değerler, Müslüman medeniyetini muhafaza eden ailelerde hâlâ yaşanmaktadır. Ama bu halleri Ahmet Altan’ın görmesini bekleyemeyiz. Çünkü onun yetiştiği ortam farklıdır. Mesela Altan babasının karşısında oturup; rakısını da içer, sigarasını da. Belki de ona göre bu davranışlar son derece sığ ve anlamsız gelebilir. Fakat Receb Tayyip Erdoğan, İslâm medeniyetinin çocuğudur ve terbiyesi gereği öyle davranmıştır.
Bu arada ne babasını ne de oğlunu eleştirmek için bunları yazmış değilim. Sadece Ahmet Altan iyi bir kalemdir, keşke bugüne kadar İslâm medeniyetinin bir taraflarından tutarak insan ilişkilerine bakabilseydi de yazdıklarıyla, konuştuklarıyla dev bir imparatorluğu “belden aşağı” çekmeseydi. Bunu demek isterim.