Mustafa Özcan

Mustafa Özcan

Çılgınların yarışı

Çılgınların yarışı

İsrail’de seçimlerin eli kulağında. Daha da yakın; bugün İsrail’de seçim var. Bugün Hasan el Benna’nın şahadet yıldönümü yarın da İran devriminin sene-i devriyesi.
Gazze katliam borsasında hisseleri satışa sunulan koalisyon ortaklarının pek alıcısı, müşterisi yok.
Kısaca bugün 10 Şubat’ta yapılacak seçimlerin favori adayları şahinler. Daha doğrusu 10 Şubat’ta yapılacak seçimlere ‘çılgınlar yarışı’ demek daha doğru olur. Aslında, Filistinliler üzerinden yapılan bir açık artırma.
Ehud Olmert, çift yapılı bir devletten yana olduklarını ve bu suretle Yahudi kimliğinin daha iyi korunabileceğini söylemiş idi. Kimliği sulandırmamak için buna mecbur olduklarını ilan edince bu defa halefi Tzipi Livni çılgınlar partisinde muhtemel rakiplerinden geri kalmamak maksadıyla talep çıtasını yükseltmiş ve iki devletli formülün işlerlik kazanması halinde 1948 topraklarını Araplardan boşaltacaklarını ve yaklaşık 1.5 milyon civarındaki Filistinliyi tehcir edeceklerini ilan etmiştir. Ötekiler bundan geri kalır mı?
Netanyahu, Arapların 1965 yılındaki Hartum zirvesinde aldıkları ‘3 hayır’ formülünü hatırlatırcasına seçimleri kazanması ve iktidara gelmesi halinde Gazze’de yarım kalan hesabı kapatacağını ve Şerit’i yeniden işgal edeceğini vaat etti bile. Filistinliler müzayedesinde İsrailli liderler ‘satıyorum, sattım’ yerine şimdilik ‘vaad ettim, ediyorum’ modunda ve kipindeler. Seçimlerden sonra ne halt yerler bilinmez. Hesaplar şaşmazsa koalisyona en yakın ikili Likud Cephesinin Başkanı Benjamin Netanyahu ile Rus göçmeni bir eski gece kulübü fedaisi ve halen İsrail Evimiz Partisi Başkanı Evigdor Lieberman. İkisinin söylemi de birbirinden sert. Bundan dolayı bu yarışın favorisi, savaşı yapanlar değil de savaşı seyredenler ve daha doğrusu dışarıdan kışkırtanlar. Zira Gazze saldırılarının akabinde ateşkes yürürlüğe girdiğinde Netanyahu görevin yarım kaldığını ilan etmişti. Filistinliler kendi aralarında henüz uzlaşıp uzlaşmamayı düşünürken, Netanyahu seçim vaadleri çerçevesinde Gazze’yi yeniden işgal etmekten söz ederken, Batı Yaka ile alakalı olarak da yerleşim merkezlerinin tabii olarak genişleyeceğini ve yayılacağını duyurdu. Belki de Obama’nın yeni Ortadoğu politikalarının önündeki en büyük engel ve baş ağrısı Netanyahu olacaktır. Tabii ki, başbakan olursa.
¥¥¥
Netanyahu iktidara gelmesi halinde Kudüs’ü kesinlikle pazarlık meselesi yapmayacağını ve Golan Tepeleri’nden çekilmeyeceğini ve Batı Yaka’daki su kaynakları üzerindeki tasarruf hakkından vazgeçmeyeceğini taahhüt etmişti. Bu durumda ‘leopar derili Filistin devleti’ projesinden geriye bir şey kalmıyor. Esasında Filistinlilere vaad edilmiş bütün projeler ölü doğmuş planlardan ibaret. Gerçekten de kimse kimseyi kandırmasın ne İsrail 1967 sınırlarına geri çekilir ne de çekildiğini farz etsek bile 1967’de işgal edilmiş topraklar üzerinde kurulacak bir Filistin devletinin İsrail’e yan yana yaşama şansı vardır. Bu yöndeki çarpıcı gerçekler gittikçe gün yüzüne çıkmaktadır. En realist çözüm ise Edward Said gibilerin teklif ettikleri tek devlet çözümüdür. Lakin Filistinlilerin nüfus artışı ve İsraillilerin de temiz kimlik takıntıları yüzünden böyle bir devletin ikamesi hayalin de ötesindedir. Bu durumda kısa vadede Filistin’i, orta vadede ise İsrail’i bazı acı ve hatta sarsıcı gerçekler bekliyor. Artık Şimon Peres’i Davos’taki ifadesinin üzerinden söyleyecek olursak realite karşısında yalanlar daha fazla tutunamayacak ve çözülecek ve yakında ak kara belli olacak. Netanyahu insani vasıflardan mahrum olmada Selahaddin Eyyübi’nin bizzat kendi elleriyle öldürdüğü Haçlı Şövalyesi Arnat’a benziyor.
O kadar kaba ve hoyrat bir adam ki, tasavvuru kabil değil. Biz de mesela rahatlıkla Ergenekon’a birinci adam olabilirdi. Bilindiği gibi, Arafat’ı öldüren ve bu talimatı veren bizzat Şaron’un kendisi olmuştur. Arafat’la barış yapan İzak Rabin’i öldüren ise, Rabin’in dul eşinin beyanına göre bizzat etrafında bir kin iklimi ve halesi örmek ve oluşturmak suretiyle Netanyahu olmuştur. Azmettiren odur. Netanyahu dolaylı olarak Rabin’in katilidir. İlk defa başbakanlık yaptığı 1996-99 döneminde hem Suriye hem de Oslo süreçlerini dondurmuştur. Süreçleri öldürmek ve defnetmek de Şaron’a nasip olmuştur. ‘El ibnu sırru ebihi/çocuk babasının sırrıdır’ sırrıyla Netanyahu babasının sırrıdır ve babası Benzion kendisini faşist olarak tanıtmış ve bununla iftihar etmiş birisidir. Arapların barıştan değil sadece sopadan anlayacağını söylemiş ve geniş haliyle Ürdün’ü de içine alacak şekilde Arz-ı Mev’ud’un işgalini savunmuştur. Oğlu da hem Filistinlilere hem de ılımlı İsrailli politikacılara karşı büyük bir kışkırtıcıdır. Filistinlilerle barış yapan ve 1995 yılında öldürülen Rabin’i her türlü kirli sıfatla anmıştır. Babasının faşist eğilimlerini görmeyerek Rabin’e faşist, hain ve dönek demiştir. Öteki çılgına gelince… İsrail’de yayınlanan Jerusalem Post gazetesinin haberine göre, aşırı sağcı siyasetçisi Lieberman, Hamas iktidarda olduğu müddetçe İsrail’in güvende olamayacağını söylemiş ve kente atom bombası atılmasını istediğini ima etmiştir. “Hamas’a karşı ABD’nin II. Dünya Savaşı’nda Japonya’ya yaptığını yapalım” diyen Lieberman, “Gazze’yi işgal etmek gereksiz” diye de Netanyahu’dan farkını ortaya koymuştur. Veya Gazze’ye Putin’in Çeçenistan’da yaptıklarını yapmak gerektiğini savunuyor. Kalplerinde ve hayallerinde besledikleri vahşet ise, elbette ki söylediklerinden de büyüktür.
İsrail seçimler değil ölüm karnavalına veya sanki çılgınlar partisine gidiyor gibi. Aklın bittiği yerde ise felaket başlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Özcan Arşivi