Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

“Rabbimiz Allah’tır” demenin bedeli

“Rabbimiz Allah’tır” demenin bedeli

Hz. Ali (r.a), bir konuşmasında: - “Ey nas! İnsanların en kahramanı kimdir?” diyordu.
- “Ey mü’minlerin emiri! Sensin!” dediler. Hz. Ali (r.a) şöyle dedi:
- “Biliniz ki, ben her kimle dövüşmüşsem, onu mutlaka alt etmişimdir. Fakat insanların en kahramanı Ebu Bekir’dir. Çünkü biz (Bedir günü) Rasûlüllah’a (s.) bir gölgelik yapmış; ‘Onu müşriklerden kim koruyacak?’ demiştik. Allah’a and içerim, bizden hiçbir kimse bu işe yanaşmadı. Ancak Ebu Bekir, kılıcını kınından çekerek Peygamberin başucunda durdu. Ona herhangi bir müşrik saldırdığında, Ebu Bekir de ona saldırıp püskürtüyordu.
Yine bir gün Rasûlüllah’ı gördüm. Kureyşliler Peygamber’i yakalamıştı. Biri ona sataşıyor, kin kusuyordu. Bir diğeri Hz. Peygamber’i tartaklıyor ve “Sen misin ilahları bir tek ilah yapan?” diyordu. Andolsun bizden hiç bir kimse Peygamber’e bu durumda yaklaşmadı, ancak Ebu Bekir fırlayıp kimine vuruyor, kimiyle cedelleşiyor, kimini itiyordu ve “Rabbim Allah’tır diyen bir kişiyi öldürecek misiniz, azab olasıcalar?” diyordu.
(Hz. Ali’nin hatırlattığı bu olayı Amr b.As (r.a) şöyle anlatır: “Bir gün Hz. Peygamber Makam-ı İbrahim’de namaz kılarken, müşrikler onu öldürmeyi kararlaştırdılar. Bunun üzerine Ukbe b. Ebî Muayt, Hz. Peygamber’in yanına gidip Hz. Peygamber’in abasını boynuna dolayarak bütün gücüyle sıktı. Hz. Peygamber dizleri üzerine düştü. Halk “öldü” diye bağırıştı. Ebu Bekir koşarak geldi. Hz. Peygamber’in kollarından tutarak, onu yerden kaldırdı ve “Rabb’im Allah’tır dediği için bir kişiyi öldürecek misiniz?” dedi. Bunun üzerine Kureyş Hz. Peygamber’den uzaklaştı. Peygamber namaza durdu, namazını bitirdikten sonra Kâbe’nin gölgesinde oturmakta olan Kureyşlilerin yanına giderek: - ‘Ey Kureyş cemaati, Muhammed’in canı elinde olan Allah’a yemin ederim ki, ben size bu yolda kesilmek üzere gönderildim’ dedi ve eliyle boğazını gösterdi. Ebu Cehil, Hz. Peygamber’e: - ‘Sen cahil değildin’ dedi. Hz. Peygamber (s.) de: - ‘Ben şimdi de cahil değilim, fakat sen cahillerdensin’ dedi.”
Aynı olayı Hz. Ebu Bekir’in (r.a) kızı Esma (r.anhâ) ise şöyle anlatıyor: “Müşrikler mecliste oturmuşlardı. Hz. Peygamber’i ve ilahları hakkında söylediklerini müzakere ediyorlardı. Onlar bu durumdayken Hz. Peygamber (s.) çıkageldi. Hepsi birden Hz. Peygamber’e (s.) hücum ettiler ve imdat sesleri babama kadar ulaştı. Birisi - ‘Ey Ebâ Bekir! Arkadaşına yetiş!’ diye bağırdı. Babam bizim yanımızdan çıktı -ki o zaman başında dört tane saç örgüsü vardı- ve gidip onlara: - ‘Azap olasıcalar. Siz, Rabbim Allah’tır, diyen ve size Rabbinizden mucizeler getiren bir kişiyi öldürecek misiniz?’ dedi. Onlar o zaman Hz. Peygamber’i (s.) terk ederek babama yöneldiler. Babam eve döndüğünde o örgülerinden hangisine el atsa elinde kalıyordu. Bunun üzerine ‘Ey celâl ve ikram sahibi! Sen ortaktan münezzehsin!’ deyip duruyordu.”)
Sonra Hz. Ali abasını çıkardı. (Bu olayları hatırlayarak) Mübarek sakalları ıslanıncaya kadar ağladı, sonra:
-‘Size Allah ile yemin verdiriyorum, Firavun’un ailesinden olan mümin mi hayırlıdır yoksa Ebu Bekir mi?’ dedi. Halk sustu. Hz. Ali (r.a) şöyle dedi:
-‘ Allah’a yemin ederim ki, Ebu Bekir’in bir saatlik ömrü Firavun ailesinden olan müminin yeryüzü dolusu iyiliklerinden daha hayırlıdır. Çünkü o imanını gizliyor, Ebu Bekir ise açıkça mümin olduğunu ilân ediyordu.’
Yukarıdaki aktarımlar, Muhammed Yusuf Kandehlevi’nin Hayatu’s-Sahabe’sinden (Akçağ y., 1/261-262).
Bu ibretlik olaydan elbette pek çok ders çıkarılmalı ve Hz. Ali’nin (r.a) Hz. Ebu Bekir’e (r.a) bakışından tutun, Hz. Peygamber’in (s.) davetteki ve namazdaki kararlılığına kadar pek çok örnek duruş günümüze taşınmalıdır.
Benim dikkat çekmek istediğim husus ise, Hz. Ebu Bekir’in (r.a) müşriklere hitaben söylediği ve Hz. Ali’nin (r.a) de mukayesesine konu ettiği Kur’ân âyetidir: “Firavun demişti ki: ‘Bırakın beni Musa’yı öldüreyim de o Rabbine yalvarsın. Çünkü sizin dininizi değiştirmesinden veya yeryüzünde fesad çıkarmasından korkuyorum.’ Musa dedi ki: ‘Gerçekten ben, hesap gününe iman etmeyen her mütekebbirden, benim de Rabbim, sizin de Rabbinize sığınırım.’ Firavun ailesinden olup da, inandığını gizleyen bir adam dedi ki: ‘Rabb'im Allah’tır diyen bir adamı mı öldüreceksiniz? Oysa o size Rabbinizden apaçık delillerle gelmiştir.’...” (Mümin/26-28)
Altını çizdiğimiz ifadeler; Hz. Musa (a.s) ve Hz. Peygamber’den (s.) bugüne değin Hak-batıl mücadelesinin esaslarının değişmediğini ortaya koyuyor. “Rabbimiz Allah’tır” çağrısının, Firavun gibiler tarafından mevcut “din”i yani düzeni/sistemi ve hayat tarzını tepeden tırnağa değiştirmeye yönelik bir hareket olarak algılandığını, bunun da öldürülüp yok edilmeyi, sürgün edilmeyi gerektirecek bir suç gibi görüldüğünü öğreniyoruz.
“Onlar, yalnızca ‘Rabbimiz Allah’tır’ dedikleri için haksız yere yurtlarından sürülüp çıkarıldılar.” (Hac/40)
Al-i İmran/195’te ifade buyurulduğu üzere; “Onlar, hicret ettiler, yurtlarından çıkarıldılar, Allah yolunda eziyete uğradılar, çarpıştılar ve öldürüldüler”... Tıpkı Filistin Müslümanları gibi, Gazzeliler gibi, Hamas gibi...
Bugün, Gazzeli müminlerin başına gelenlerin tek sebebi, “Rabbimiz Allah’tır” demeleridir; Siyonistlerle destekçilerinin ve onların işbirlikçilerinin öngördükleri çözümleri ve seküler hayat tarzını kabul etmemeleridir.
Ama,“Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır deyip de sonra dosdoğru istikamette gidenlere korku yoktur ve onlar üzülmezler.” “Muhakkak ki; Rabbimiz Allah’tır deyip sonra dosdoğru bir istikamet tutturanların üzerine melekler iner, onlara: ‘Korkmayın, üzülmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin’, derler.” (Ahkaf/13; Fussilet/30)
Siz Gazzeli şehit ve gazilerin gözünde korku, üzüntü ve yılgınlık gördünüz mü? Bilakis cennet sevinci var!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Yıldız Arşivi