Seçimlerde kim daha avantajlı?
Kolay seçim
Bu haftadan itibaren Türkiye seçim havasına girdi. Daha işin başındayız. Boy gösteren işaretler, ne türden bir seçim sergüzeştini haber veriyor?
Birbirine denk kuvvetlerin rekabeti heyecan uyandırır. Tablo dengesiz. Bu yüzden seçim, partilerin bütün çabalarına rağmen heyecansız geçeceğe benziyor. Siyasî magazin türünden gündeme taşınan konuların çıkardığı saman alevlerinin, sandığa yansıması zor. Olgun, akıllı ve sağduyusu kuvvetli bir seçmen kitlesi ile yerleşmiş bir demokrasinin hükmünü icra edeceğini kimse unutmamalı.
Seçimlerde AK Parti'yi bekleyen tehlike, küresel finans krizinin Türkiye'nin hassas ekonomik dengelerini altüst etmesiydi. İşini kaybetmiş kitlelerin öfkesi sandıkta cezaya dönüşür. Bu tehlike geçmiş durumda. Hükümet basiretli bir kriz yönetimi sergiledi. Basiretin iki dayanağı var. Birincisi ekonominin psikolojisini kontrol ederek, paniği önledi. İkincisi zamanla daha objektif değerlendirilecek olan isabetli tedbirler aldı. Daha bugünden, insanların yaşadığı ekonomik sıkıntıların sandığa yansıtılacak ciddi bir ağırlığı kalmadı. Elbette her şey düzelmedi. Ama AK Parti'nin bir ekonomik alternatif olarak mukayeseli üstünlüğü devam ediyor.
CHP'nin yolsuzluk ithamları henüz siyasî magazin sınırını aşamadı. CHP'nin elindeki tek cephanelik Kılıçdaroğlu'nun koltuğunun altında gezdirdiği dosyalar. Türkiye yolsuzluklar konusunda uzun bir mesafe aldı. Merkezî hükümet teşkilatı ile ilgili yolsuzluk dedikodularının neredeyse hiç gündeme gelmemesi bir ilerleme olarak kabul edilmeli. Seçim, belediyelere yönelik şaibelerin masaya yatırılmasına fırsat verecek. Merkezî hükümetin taşra yönetimine devrettiği geniş yetkilerle yürütülen BELDES ve KÖYDES projeleri, 29 Mart'ta sandığa girecek. Üstelik büyük bütçelerin valiler ve kaymakamlar eliyle kullanıldığı bu başarılı projelerde bugüne kadar en küçük bir şaibe bile duyulmadı. Türkiye'nin artık hızlı ve verimli çalışan bir devlet cihazı mevcut.
Seçim, kolay bir seçim. AK Parti liderinin partisini CHP ile kutuplaştırması bu kolaylığın bir göstergesi. Bu strateji, siyasî yelpazede iki farklı seçmen kesimini hedef alıyor. Birincisi merkez seçmeni içinde bulunuyor. Bu seçmen kesimi AK Parti'ye farklı sebeplerden dolayı rezervleri olanlar. 22 Temmuz'da AK Parti oylarını % 47'ye taşıyan ana seçmen kitlesi de bunlar. AK Parti lideri partisini CHP ile kutuplaştırarak, son derece rasyonel hesap yapan bu seçmen kitlesine karşı "ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek" yöntemini kullanıyor. İkinci grup ise marjinal oylar. Seçim sonucuna aldırmadan AK Parti ve CHP dışında bir partiye oy vermeyi düşünenleri, bu strateji kutuplaşmaya itiyor. Bu marjinal oyların kutuplaşması, birçok yerde AK Parti'nin belediye başkanlığını kazanmasına sebep olabilir. Bu strateji CHP'nin de işine yarıyor. AK Parti bu stratejiden kazançlı çıkarken CHP'nin oylarının da bir miktar artacak olması, hesabın sağlam olduğunu gösteriyor.
Siyaset akıl ve hesap işi. Akıl, karar verecek seçmenlerin aklı. Hesap ise bu kararların sandıkta alt alta toplanmasından ibaret. Türkiye altı yılı aşkın zamandır hiç alışık olmadığı bir siyasî istikrar evresi yaşıyor. Darbe söylentilerini, kapatma davasını ve Ergenekon soruşturmasını içinde barındıran bu evre, aslında istikrarın gücünü de ispatladı. Bu istikrarı sürdürecek yegane aktör hâlâ AK Parti. CHP, varlığı ile AK Parti'nin tekelinde tuttuğu istikrarın ne kadar değerli olduğunu gösteriyor. CHP, AK Parti'nin dişine göre bir rakip değil. Anamuhalefet partisinin geçen altı yıl boyunca daha liberal ve küresel bir dönüşümü geride bırakması lâzımdı. CHP'nin laiklik eksenli açılımlarının sembollerden, bu sembollerin temsil ettiği varlıklara ulaşabilmesi daha uzun zaman alacak.
Seçimlerin büyülü bir gücü var. Seçmenlerinin önemli bir kısmını rahatsız eden Ergenekonculuktan CHP'nin uzaklaşmak zorunda kalması, soruşturma üzerindeki baskıları da hafifletecek.
Seçimin asıl zor kısmı Güneydoğu bölgesi. O da ayrı bir yazı konusu.