Kraliçe de çıplak
Her günün bir yakını ve bir de ötesi var
Uyandık ve gördük ki herkesin ÇETEsi var
Evsiz/yurtsuz zavallı düşünür ağasını
Onların ki denizde, havada sitesi var...
Bir pervasız çıkmış, “Kral çıplak” diye her yerde ilan etmiş...
Amma belasını da bulmuş...
“Deli” yaftasını boynuna asmışlar...
Hiç aklı başında adam ülkenin kralına “Çıplak” der mi?
Velev ki çıplak olsun, yarınını düşünen adam görmezden gelir, gerekirse “Elmaslı-incili kaftanı var kralın” diye yalan söyler...
Lafı uzattım muhtemelen...
Halbuki konumuz kraliçedir...
Tanırsınız canım... Hani şu gözleri bağlı, elinde bir terazi tutan hukuk kraliçemiz var ya, işte o çırılçıplakmış...
Ben söylemiyorum...
Vatandaş bildiğimiz ve hizaya getirmekte zorlandığımız kural-kaide tanımaz, gördüğünü kıvırıp/çevirmeden olduğu gibi izaha çalışan delibaşlar ya da aklı boyunu geçmişler söylüyorlar...
Yargıçlarımız, anlı/şanlı büyüklerimiz inkâr etseler de kraliçe ana üryan çıplak...
Elinde tuttuğu terazi de sakat galiba?
Kraliçe kimden yana, kimin namına terazi dengeler, keşke korkmadan ve çekinmeden söyleyebilsek...
Söyleyenler çıkıyor çok şükür...
Çete zanlılarının yarenleri, dostları, beslemeleri ise zil/zurna öfke selinde yüzmekteler...
Bir türkü çığırıyorlar şu günlerde...
Atatürk’e ait yüzlerce fotoğraf ve feryat ediyorlar televizyon ekranlarında:
“Sarı saçlım, mavi gözlüm, çık da gel!..”
Mustafa Kemal Atatürk’e davetiye uçuruyorlar her gün, her saat...
Bre ahmaklar, Atatürk de her fani gibi öldü... Bir daha gelmesi mümkün değil...
Şunu da soralım:
Atatürk çıkıp gelirse (olmaz ya), halkı soyup soğana çevirenleri himaye mi edecek?
Dünyadaki dirilerden, gerçeklerden umudunuzu iyice kestiniz mi yoksa?
Televizyon kanallarında vaveylanızı dinledikçe acıyorum...
Atatürk’e hakaret sayacağınızı bile bile tekrarlıyorum:
Atatürk bir daha gelmez asla... Her fani gibi o da ömrünü tamamladı, gideceği yere gitti...
Dünya kurulalı bu böyledir... Kıyamete kadar da böyle olacak...
Türk bayrağı destekli fotoğraflarla halkın üzerinde baskı uygulamaya kalkışmayınız aklınız varsa...
Muhtemelen kraliçeyi de siz soydunuz, çıplak koydunuz...
“Bizden” dediniz, “Bizden değil” dediniz, ortalığı berbat ettiniz...
Böyle olduğu içindir ki, 5 milyonluk ve 60 yıl önce kurulan İsrail’in Kara Kuvvetleri Komutanı Türkiye’ye kafa tutuyor, azarlıyor...
Böyle bir edepsizlik görülmüş mü?
O kendi adına konuşmuş, İsrail adına konuşmamış...
Kurnazlığın bundan çamuru olamaz... Türkiye’yi yine aldatacaklarını sanıyorlar...
Kim bilir?
Bizde bu ense oldukça gelen vurur şaplağı, giden vurur...
Küstah Yahudiye haddini bildirmenin zamanı hiç gelmeyecek mi?
Ellerinde bir “antisemitizm” silahı, günübirlik antiislâmist tavır sergiliyorlar...
Gün gelir o zalimlerden de hesap sorulur...
Çünkü hiçbir zaman mazlumun ahı yerde kalmamıştır...
BAŞSAĞLIĞI
Dünya Türklüğünün büyük şairi Bahtiyar Vahabzade de Hakk’ın rahmetine kavuştu...
Önce mektuplarla tanışmıştık... Bilahare vicahiye çevirdik dostluğumuzu koca şairle...
Ankara Numune Hastanesi’nde bir ameliyat geçirmişti... Ben o zaman Gündüz gazetesinde yazıyordum... Fotoğrafçı arkadaşı da yanıma alarak taburcu edilmeden az önce hastaneye gelmiştik... Hem hasret giderdik, hem röportaj yaptık...
Göçmüş dünyamızdan...
Allah gani gani rahmet eylesin... İnançlıydı, ahlaklıydı, mertti...
Cengiz Aytmatov’a bizlerden selam götürsün...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.