Sami Reşid Bey’e Teşekkürler
Bu sütunlardan bütün Türkiye halkı adına Başkan Sami Reşid beye teşekkür etmek, minnetlerimi sunmak istiyorum.
Sami Reşid beyi şahsen yakından tanımam. Birkaç toplantıda birlikte bulunduk, şöyle bir merhabamız vardır, o kadar.
Ülkeye, halka, kültürümüze yapmış olduğu hizmetleri ise iyi bilirim. Zaten, bu satırları o hizmetlerine karşılık olarak kaleme alıyorum.
Sami bey faziletli bir hizmetkârdır. Bundan yıllarca önce işe başladığı zaman mal ve servet beyanında bulunmuştu. Babadan dededen kalma birkaç mülkü vardı. O, her yıl muntazaman mal beyanında bulunur. Hizmeti esnasında her yıl malında servetinde azalma olmuştur. Çünkü, aslında maaşı iyidir ama temsil masrafları, hizmeti ile ilgili şahsî harcamaları çok olduğu için, aldığı para yetişmemiş, mecburen mülklerinden bir ikisini elden çıkartmak zorunda kalmıştır.
Hizmete başladığı zaman ile bugün arasında yeni bir mal edinmemiş olmak fazilet değildir, normal ve düzgün bir ahlaktır. Lakin, hizmeti esnasında malının azalması, işte o gerçekten bir fazilettir.
Sami Reşid beyin beğendiğim taraflarından biri de halkın içinde, halk ile beraber bir hayat sürmesidir. Onu sık sık şehir otobüslerinde, tramvay veya metrolarda görmek mümkündür. Kendisine bir kötülük yapan çıkmaz mı? Çıkmaz çıkmaz... Onu herkes sever, sayar, takdir eder. Biri kendisine bir fiske vurmaya kalksa, anasından doğduğuna pişman eder çevresindeki halk.
Sami Reşid bey zaman zaman halk/esnaf lokantalarına gider, yemek yer. Bir masada iki kişi karnını doyurmaktadır. Biri gelir, "müsaade eder misiniz?" diyerek masaya oturur. Aaaa bir de bakarlar ki, Başkan Sami Reşid bey. Şaşırırlar, sevinirler.
Sami bey dindar bir vatandaştır. Sık sık camiye gider vakit namazlarını kılmak için. Kendisine kimsecikler din istismarcısı demez. Herkes bilir ki, o başkan olmadan önce de böyleydi.
Onun en nefret ettiği şeyler rant, haram, rüşvet, avanta, hortumlama, soygun ve talandır.
Daire personeline emir vermiştir: Ben bu makamda otururken, bu binanın kapısından içeriye kardeşlerim, çocuklarım, damat ve gelinlerim, hısım ve akrabam girmeyecektir. Onları kesinlikle sokmayacaksınız... Peki yakınlarıyla hiç görüşmeyecek mi? Elbette görüşecek ama başka yerde.
Makamında görülecek bir yerde etrafı tezhiplenmiş bir kaligrafi (güzel yazı) levhası bulunur. "Yağcılık, yalakalık, dalkavukluk ne kötü şeydir. Meddahların suratlarına toprak saçınız..."
Sami Reşid bey özel bir müfettişler heyeti kurmuştur ve bütün ama gerçekten bütün işleri onlara kontrol ettirir. Dünyanın bütün yolsuzluk uzmanları bir araya gelseler onun dairesinde bir tek kanunsuz, ahlaka aykırı, yolsuz, yamuk iş bulamazlar.
Bir keresinde bir müteahhit büyük bir caddenin kaldırımlarını kötü yapmış, Sami bey durumu öğrenmiş, incelemiş, kendisine para ödetmemiş ve çürük kaldırımcı müteahhit iflas etmişti. Bu hadiseden sonra bütün müteahhitler akıllarını başlarına toplamışlardı.
Sami bey ayda bir kere, dairenin çalıştırdığı "Fukara Aş Evine" gider, herkesle birlikte masaya oturur. Orada sadece az çorba içer, diğer yemeklerden yemez. "Çorbadan fazlasını yemek benim için helal olmaz" der.
Onun iyiliği sadece insanlara dokunmaz. Sokak kedilerine, havada uçan kuşlara kadar her şeye iyilik yapar. Şiddetli bir kış mevsiminde tonlarca buğday ve darı satın alarak kuşları doyurmuştur.
Sami bey çirkinlikten, derbederlikten nefret eder. Her şey temiz, her iş düzgün, her yer güzel olmalıdır...
Tek lüksü büyük çalışma odasıdır. Yerlerde kök boyalı kıymetli halılar, duvarlarda eski tarihî gravürler ve yağlıboya tablolar vardır. Masası bir şaheserdir. Akaju kütüphanelerde maroken ciltli kitaplar. Misarfirlerine ikram ettiği nefis çayları, değil Türkiye'de, dünyada kimse içemez.
Sami bey işine vaktinden bir saat önce gelir, bazen gece yarılarına kadar çalışır.
Onun inançlarını ve görüşlerini paylaşmayan vatandaşlar da kendisinden memnun ve razıdır.
Sami bey faziletli, ahlaklı, namuslu, dürüst, doğru, düzgün bir halk nizmetkarıdır.
Halkın hayır duaları kendisine mükafat olarak yeter de artar.
Herkes gibi o da birgün gelecek, ölecektir. Ardında iyi ve temiz bir isim, iyi bir şöhret bırakacaktır. Mirası, terekesi az olacaktır.
Teşekkürler sana Sami Reşid bey.
Vehhabîler Gerçek Selefî Değildir
Mekke-i Mükerreme müftüsü İbn Humeyd en-Necdî el-Hanbelî (ölümü hicrî 1295) "Es Suhubü'l-Vabile 'alâ Daraihi'l-Hanabile" adlı kitabında Vehhabîliğin kurucusu Muhammed İbn Abdilvehhab'ın babası Abdülvehhab hakkında övücü ifadeler kullanmaktadır. Oğlunu ise övmüyor ve babasının, onun şerlere sebep olacağını önceden haber vermiş olduğunu bildiriyor.
Bilindiği gibi Muhammed İbn Abdilvehhab'ın kardeşi Süleyman da bir din alimiydi, Ehl-i Sünnet mezhebine mensuptu ve aşırılıklara kaçan kardeşini tenkit sadedinde "Faslü'l-Hitab fi'r-Reddi 'alâ Muhammed ibn Abdilvehhab" (Bu eser başka adlarla da anılmaktadır) adında bir kitap yazmıştır.
Yirminci asrın başlarında Arabistan'ın Necid bölgesinde hâkim olan, İslâm dünyasının bazı yerlerinde önemsiz azınlıklar teşkil eden Vehhabîlik bugün neredeyse Ehl-i Sünnet İslâmlığının yerine geçmiştir. Bu yayılmada petro-dolarların tesiri olduğu inkar edilemez.
Vehhabîler kendilerine bu adın verilmesinden hoşlanmazlar, Selefî kelimesini tercih ederler. Acaba onlar gerçekten Selef-i Sâlihîn efendilerimizin devamı mıdır? Ehl-i Sünnet uleması bu yakıştırmayı kabul etmez. Onlar İbn Teymiyye ve İbn Kayyım el-Cevziye'nin yolundan gitmektedir.
Vehhabîler Ehl-i Sünnet'in, inanç meselelerinde iki imamı olan İmamı Eş'arî'yi ve İmamı Mâturidî'yi kabul etmezler onları "ehl-i zeyğ" olmakla suçlarlar.
Vehhabîler, müteşabih ayet ve hadîsleri, İslâm'ın tenzih akidesine uymayacak şekilde anlayarak ve yorumlayarak doğru yoldan çıkmışlardır.
Sağlam din kültürüne sahip olmayan din kardeşlerimiz şu hususları bilmeli ve öğrenmelidir.
1. İslâm'da Cadde-i Kübra (en geniş ana cadde) Ehl-i Sünnet'tir.
2. Vehhabîlik usûle (Dinin temellerine) ait birçok konuda Ehl-i Sünnet'ten ayrılmıştır.
3. Ehl-i Sünnet ulema ve fukahası Vehhabîliği red ve cerh etmişlerdir.
4. Mantıken bu ikisinden sadece biri haktır. Usulde ihtilafları olan ikisinin de hak olması mümkün değildir.
5. Vehhabîler tevessül, kabir ziyareti, müteşabihatın manalandırılması ve anlayışı gibi konularda Ehl-i Sünnet'e zıt düşmüşlerdir.
Ehl-i Sünnet uleması Vehhabîliği red, cerh, tenkid, çürütme konusunda binlerce kitap, risale, ilmî makale yazmışlardır.
Vehhabîlik, Resul-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya efendimizin haber verdikleri üzere, kendisinden sonra zuhur eden 72 bid'at fırkasından biridir.
Müslümanların arasında fitne ve fesat çıkmaması için Vehhabîlerin ülkemizdeki dâvetlerine son vermelerini istiyoruz.
Ehl-i Sünnet'in bazı noktalarda şirke, küfre, bid'ate, dalalete saptığını iddia etmeye devam ederler, bu konudaki yoğun propagandalarını sürdürürlerse biz Sünnîler de dinimizi ve mezhebimizi savunmak zorunda kalacağız. Fitne ve fesadın sorumluluğu bize değil, onlara ait olacaktır.
Ehl-i Sünnet şu konularda ve hususlarda haktır, doğru yoldadır:
1. Tevhid akidesinde... 2. Allah'ı kemal sıfatlarla tavsif etmek ve noksan sıfatlardan tenzih etmekte... 3. Tevessül ve istigase konusunda... 4. Kabir ziyaretinde...
Muvahhid bir mü'mini şirkle itham etmek çok korkunç ve dehşet verici bir suçlamadır. Bu konuda ibtizale ve genellemeye gidilmemelidir.
La İlahe İllallah Muhammedun Resulullah diyen, beş vakit namaz kılan mü'minleri şirkle, küfürle suçlayıp onların kanlarını heder, mallarını helal kabul etmek büyük bir zulüm ve sapıklıktır.