Kemal Bey kızsa da, bu soruları soracağız!
Ali İhsan Karahasanoğlu kardeşim, dünkü yazısında bir şaşkınlığını dile getiriyor ve “Kılıçdaroğlu’nun ikizi” olduğunu hiç bilmediğini ifade ediyordu...
Diyordu ki;
“Meğer Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir ikizi varmış! Yıllardır kendisini takip ederim.. Bir ikizi olduğunu bilmiyordum.. Gerçi kendisi de, bugüne kadar hiç böyle bir şeyden bahsetmedi.. Telefonlarımıza çıksaydı, açıp soracaktım. Ama o, ‘Vakit’ denilince hemen kaçıyor.. Dolayısıyla teyit ettiremedim kendisine.. Ama, eğer doğum tarihlerinde bir maddi hata yoksa, Adil Kılıçdaroğlu ile aynı gün doğmuş Kemal Bey de!”
İşbu Adil Kılıçdaroğlu’nun, bir “zimmet zanlısı” olduğunu dünkü Vakit’ten okudunuz... Eldeki “tutanak” ve “bilirkişi raporları”na göre; Adil Kılıçdaroğlu, Kocaeli Asliye Ticaret Mahkemesi Başkanlığı’nca görülen zimmetine para geçirme davasında bilirkişi raporuna göre 47 milyon 653 bin Yeni Türk Lirası’nı haksız kazanç olarak zimmete geçirmiş. Kardeş Kılıçdaroğlu, kooperatif yolsuzluğundan 2 dairesini vererek kurtulmuş.
Bu haber üzerine, bizim arkadaşlar demişler ki;
“Elinden dosya eksik olmayan Kemal Kılıçdaroğlu’nun, zimmetine para geçirdiği belirlenen kardeşi ile ilgili Kooperatifler Kanunu’na muhalefetten Sanayi Bakanlığı’na herhangi bir şikâyette bulunup bulunmayacağı merak ediliyor.”
OĞLU NASIL SİGORTALI OLDU?
Kılıçdaroğlu, “ikiz kardeşi” hakkında bir şikâyette bulunur mu bulunmaz mı bilmiyorum ama, bu işin altını deşeledikçe ne pislikler çıkacağını adım gibi biliyorum!..
Kardeş Kılıçdaroğlu hakkında bir “hırsızlık” suçlaması çıkarsa, hiç şaşmam!..
.....
Ne diyordu Ali İhsan kardeşim;
“Kemal Kılıçdaroğlu’nun bir ikizinin olduğunu bilmiyordum!”
Aslında var ya;
Galiba, Kılıçdaroğlu’nun bilmediğimiz daha birçok yönü var!..
Meselâ ben, “Kılıçdaroğlu’nun tek çocuğu” olduğunu sanıyordum.
Hani, şu anda “ODTÜ’de master” yapan oğlu Kerem vardı ya, hani “SSK’dan erken emekli olmak” için daha 14 yaşında iken “tam gün sigortalı çalışıyor” gösterilmişti ya!..
Hani, bir süre önce yazmıştık ya;
Bay Kılıçdaroğlu’nun, şu anda 25 yaşında olan “baterist” oğlu Kerem, her nasıl olmuşsa olmuş, daha “14 yaşında” iken, üstelik “henüz ilköğretim öğrencisi” iken, “çalışmaya”(!) başlamış!..
Lütfen buraya dikkat;
Kerem Kılıçdaroğlu, henüz 14 yaşında iken hem “öğrenci”dir, hem de “işçi”dir!..
Herhalde; Kemal Kılıçdaroğlu gibi “gariban(!) bir babası” olduğu için olsa gerek, “aile bütçesine katkı” olsun diye çalışmaya başlamış!
En azından, “baterisinin bazı aygıtlarını almak” için çalışmış!..
“14 yaşında bir öğrenci” olsa da, çalışmasına niye karşı olalım?..
Bizim merak ettiğimiz şu:
“Kerem Kılıçdaroğlu gerçekten çalıştı mı, yoksa çalışmadan mı sigortalı gösterildi?..”
Bay Kılıçdaroğlu, “çalıştı” diyor, üstelik, çalıştığı firmadan aldığı para ile “baterisinin aygıtlarını” bile almış!..
İyi hoş da;
Ekinciler Holding’in Ankara’da bulunan ve sadece “irtibat bürosu” olarak kullanılan ofiste; acaba ne iş yapıyordu Kerem Bey evlâdımız???..
“Sekreterlik” mi, “muhasebecilik” mi?..
GÜYA İŞÇİ AMA GÖREN YOK!
Bir soru daha;
“Kerem Bey evlâdımız Ekinciler’in Ankara İrtibat Bürosu’nda çalıştı ise, onu tanıyan biri niye yok?”
Çünkü arkadaşlarımız, o büroda görevli “Muhasebeci Ali Bey”le görüşmüşler ve kendisinden şu cevabı almışlardı:
“Burası basit bir irtibat bürosu. Firmamızın Ankara’da başka bir yeri de yok. Burada benden başka bir arkadaş çalışıyor. Toplam 2 kişiyiz. Ben 1997’de de buradaydım, büromuzda Kerem diye biri hiç çalışmadı. Böyle birini hiç tanımıyorum!”
Buyrun, buradan yakın!..
Bir insanın “işyerinde çalıştığını” bilmesi gereken ilk kişi, “muhasebeci” değil midir!..
Öyle ya; çalışan kişinin “sigorta işlemleri”ni yaptıracak olan kişi, “muhasebeci”dir!..
Peki, “Muhasebeci Ali Bey” ne diyor:
“Büromuzda Kerem diye biri hiç çalışmadı!.. Öyle birini hiç tanımıyorum!”
Eee, Kerem Bey evlâdımız; nerede çalıştı ve nasıl “sigortalı” oldu o zaman?..
“Baterisinin aygıtları”nı hangi parayla aldı?!?..
“14 yaşında bir öğrenci” olduğu için, mevzuata göre “en fazla 8 gün sigortalı” gösterilebilecekken, nasıl “60 artı 1 gün” sigortalı gösterildi?..
Bu durum “yasal” mı, “yasadışı” mı?..
Bay Kılıçdaroğlu; bir gün eli değerse, bu konuya da açıklama getirir herhalde!..
Haa, “başkasının açığı”nı aramaktan, “kendi açıkları”nı savunmaya fırsat bulabilirse; oğlunun daha sonra çalıştığı (!) şu DRT firmasının da ne menem bir firma olduğunu açıklarsa seviniriz...
YAKIN AKRABA EVLİLİĞİ
Ne yalan söyleyeyim; ben işbu Kerem bey evladımızın “Kemal Bey’in tek çocuğu” olduğunu zannediyordum... Meğer, “2 çocuğu” daha varmış ve “ikisi de kız”mış!..
Sanıyorum, birisi de “avukat”mış!..
Kılıçdaroğlu hakkında bilmediğimiz sadece “çocukları” ile ilgili konu değil!..
Meselâ, ben, Kemal Bey’in “eşini” de merak ederdim... “Kim”dir, “ne iş yapar” diye düşünürdüm!..
Meğer, Kemal beyimiz, “yakın akraba evliliği” yapmış, iyi mi?..
Eşi, “teyzesinin kızı”ymış!..
14-15 yaşlarındayken tanışmışlar ve sonra da evlenmişler... Evlendikten sonra da, hanımefendi “okumak”tan filan vazgeçmiş!..
Tabii, bunlar “özel” meseleler... Dolayısıyla, “özel hayatın gizliliği” ilkesine riayet etmek durumundayız...
Ama, insanlar merak ediyor işte; nasıl bir “baba”dır, hangi “yemek”leri sever, nelere kızar?..
Meselâ, öğrendim ki;
Bay Kılıçdaroğlu, “çok sinirlendiği zamanlar”da susar ve hiç konuşmazmış!..
Ne zaman ki sesini çıkarmaz ve suratını asarsa, eşi ve çocukları hemen çevresinden uzaklaşırmış!..
Herhalde “azar” işitmemek için!..
Biliyorsunuz... “SSK Genel Müdürlüğü dönemindeki icraatları”ndan tutun da, “oğlunun sigortalı çalışması”na kadar, Kılıçdaroğlu hakkında birçok iddiayı gündeme getirdik...
Ama, Bay Kılıçdaroğlu, “oğlunun, öğrenciyken sigortalı çalışması” hariç, bütün iddialara “suskun” kaldı!..
“Suskun” kaldığına göre;
Demek oluyor ki, Bay Kılıçdaroğlu, bize fena halde kızdı, köpürdü ve öfkelendi!..
Öfkelendiğinde hiç “sesini çıkarmaz” ve “susar”mış ya; Vakit’in gündeme getirdiği iddialara da “suskun” kaldığına göre; “öfke”den çılgına dönmüş olmalı!..
Ama, ne yapalım ki, biz “gazeteci”yiz ve “iddia”ları sormak durumundayız!..
Biz, kimin kızacağına, kimin öfkeleneceğine, kimin sinirden saçını-başını yolacağına bakmayız!..
Biz, “soru”yu ve “iddia”yı ortaya koyarız...
Cevap veren verir, vermeyen kaçar gider!..
YANDAŞLARA VERİLEN İHALELER!
İşte, Kılıçdaroğlu’nu çok kızdıracak “iddia”lardan bazıları:
- 1998’de Göztepe Hastanesi onarımı işi CHP eski il başkanı Ali Özcan’a ait Yapı Üretim A.Ş’ye davetiye usulüyle (o günün rakamlarıyla) 21 milyar 304 milyon 980 bin TL’ye verilmiş. Şirkete 7 yılda yüzde 2 bin 119 artışla 466 milyar TL ödenmiş!.. Ali Özcan, ihalenin yasalara uygun gerçekleştiğini savunarak, ‘Kılıçdaroğlu’nu o dönemde tanımadığını’ öne sürmüş!..
- Kılıçdaroğlu’nun hemşehrisi Rıza Olcay’ın şirketine 1993’te davetiye usulü ile yine o günün rakamlarıyla 23 milyar 655 milyon TL bedelle Tunceli Sağlık Meslek Lisesi’nin inşaat ihalesi verilmiş!.. 1997’de bitirilen inşaat için ihale bedelinin yüzde 747 fazlasıyla 195 milyar 452 milyon TL ödenmiş!..
- 1993’te İstanbul Merdivenköy Dispanseri inşaatı yine yakın arkadaşı Adil Özçırpıcı’ya davetiye usulü ile 50 milyar 148 milyon TL’ye ihale edilmiş!.. 3 yılda yüzde 596 artışla 348 milyar 205 milyon TL ödeme yapılmış!..
- 1998’de FA-AL İnşaat’a 6 milyar 777 milyon 300 bin TL ile verilen Ankara Etlik Doğumevi Tıbbi Atık Deposu inşaatı aynı yıl tamamlanmış, ancak yine yüzde 133 artışla şirkete 13 milyar 939 milyon TL ödenmiş!.. Aynı firmaya 6 milyar 576 milyon TL’ye ihale edilen Şanlıurfa Hastanesi kazan dairesi için de aynı yıl içinde yüzde 183 artışla 17 milyar 27 milyon TL ödenmiş!..
- SSK’nın aynı dönemde Oyak İnşaat’a verdiği ihalelerde ise yüzde 51 ila 84 arasında artış yapılmış. 1998’de 1 trilyon 589 milyar liraya Oyak İnşaat’a verilen Denizli’deki 200 yataklı hastane inşaatı ihalesi için 4 yıl sonunda yüzde 53 artışla 2 trilyon 440 milyar TL, Yalova’daki 200 yataklı hastane inşaatı için ise 1 trilyon 589 milyar TL yerine yüzde 51’lik artışla 2 trilyon 410 milyar TL ödenmiş!..
Sonuç itibariyle;
Bu “ballı ihale”ler neticesinde SSK’daki “kara delik”ler büyümüş ve kurum batma noktasına gelmiş!..
İşin özü ve özeti;
Bay Kılıçdaroğlu, 7 yıl boyunca “yandaş”lara verdiği ihalelerden dolayı SSK’yı “2.4 milyar TL” yani eski parayla “2 Katrilyon 400 Trilyon” zarara uğratmakla suçlanıyor!..
Kılıçdaroğlu, bu suçlamalara nasıl cevap verir, kendisini nasıl savunur, bilemiyorum.
Ama, “susmak” sadece “kızgınlık ve öfke” belirtisi demek değildir!..
“Susmak” aynı zamanda “kabul etmek” manasına da gelir!..
Malûm, “sükût, ikrardan”dır!..
Susmayın, cevap verin Kemal Bey!..
Ki, “bilinmeyenlerinizi” öğrenelim!..
=============
Komedi bile komik kalır!
İlk duyduğumuzda; “komik” deyip geçmiştik...
Öyle ya; tutuklanmadan önce “turp gibi sağlam” olan bir adam, evet Emekli Org. Şener Eruygur, miting miting gezecek, andıç andıç fişleme yapacak, isim isim darbe hazırlayacak ama tutuklanınca; her nasıl oluyorsa olacak, yattığı yerden yere düşüp, kafasını çarpacak!.. Üstelik, o çarpmanın etkisiyle “bilincini de kaybedip” hiçbir şey hatırlamayacak!..
Dedim ya, “komik” deyip, gülmüş geçmiştim...
Ama, öyle sanıyorum ki; bu “yere düşüp kafasını yere çarpma” olayı, “komedi” olmaktan çıkıp, “moda” olmaya başladı!.. Kimbilir, belki de “üzerinde çalışılmış bir taktik” veya “strateji”dir!..
Baksanıza; Emekli Org. Şener Eruygur’un “yattığı yerden yere düşmesi”nden sonra, Emekli Tuğgeneral Levent Ersöz de “yattığı yerden yere düşüp, kafasını yere çarpmış” iyi mi?..
Herhalde, o da “bilincini kaybetmiş”tir!..
Tabii, “konuşmamak” için!..
Dedim ya; bu iş “komik” olmaktan çıkıp, “koskoca toplumu enayi yerine koyma”ya dönüşmeye başladı!..
Zannediyorlar ki; millet yiyor... Hayır; millet yemiyor, kusuyor!..