Serdar Arseven

Serdar Arseven

Aynı mahiyetteki yüzlercesinin arasından seçtiğimiz bir mektup:

Aynı mahiyetteki yüzlercesinin arasından seçtiğimiz bir mektup:

“Sayın Başbakan;
Ekonomik krizin iyiden iyiye kendini gösterdiği şu sıralarda hükümetimiz bir takım art niyetli çevreler tarafından IMF ile anlaşmaya zorlanmaktadır.
Sizin tabirinizle ‘ümüğümüzü sıkmaya çalışan’ IMF ile anlaşmamız halinde gelecek olan parayı belli şartlar altında kullanabileceğiz.
Oysa, elimizin altında inanılmaz bir kaynak var.
Bu kaynak yüzde yüz yerli, ‘ümüğümüze’ yapışmıyor, borçlandırmıyor!..
1999 Marmara Depremi sonrası, felâketten zarar görmüş yurttaşlarımızın yaralarını sarmak amacıyla çıkarılan (ki Tarkan için bedelli olarak biliniyor!!!) bedelli askerlik, artık hali hazırdaki ekonomik deprem için de gündeme alınmalıdır. Bedelli askerlik ile (IMF’ye veya bir başka güç odağına) hesap vermeye gerek olmaksızın kullanılabilecek ve ülkeyi borçlandırmayacak olan büyük bir kaynak elde edilebilecektir. Bugün, 25 yaş ve üzerinde bulunan yüz binlerce insanımız bedelli askerlik beklemektedir. Büyük bir bölümü iş yeri sahibi olan bu insanlar, ülkeye hali hazırdaki ‘ekonomik kriz ortamı’nda da istihdam sağlamaktadırlar!.. Devletimiz de, bedel ödeyebilecek durumdaki bu vatandaşlardan vergi, prim geliri elde etmektedir... Bu ‘vergi mükellefleri’ uzun dönem askerlik yaptıkları takdirde bırakın devletimize katkıda bulunmayı, yük olacaklardır!..
Sayın Başbakan:
Aklın yolu birdir...
Devletin ‘bütün kurumlarının’ ‘Ortak akılda’ ittifak edeceklerine inanıyoruz!..”

Evet, yüzlercesinin arasından Sayın Başbakan’a bir mektup.
Bu arkadaş; “Bedelli askerlik” istiyor.
Sayın Başbakan seçim meydanlarında…
Enerjisinin büyük bir bölümünü bu işe tahsis etmiş durumda.
Lâkin hayat devam ediyor...
Ve ülkenin seçim havasına girmesi de “ekonomik krizle mücadele için tedbirler paketi”nin Meclis Genel Kurulu’na getirilmesine engel olmuyor.

Bu ekonomik kriz ortamında “bedelli askerlik” uygulamasının yürürlüğe konulması kötü mü olur?..
Görüşler muhtelif...
Etrafımı yokladım...
Çoğunluk; “İyi olur” dese de...
Hâlâ, “eşitlikten” bahsedenler de az değil!..
“Parası olan kısa yapsın olmayan uzun, oh ne alâ” muhabbeti devam ediyor...
Ben bu görüşe asla katılmıyorum.
“Mutlak eşitlik” söz konusu ise, “Üniversiteyi bitiren niçin ya kısa dönem askerlik ya da yedek subaylık yapıyor?..” sorusunu da gündeme getirmemiz lâzım...
Ne eşitliği?.. Adamın cebinde “bedel ödeyebilecek kadar dövizin olması” askerlik süresince ona “psikolojik rahatlık” sağlamaz mı?..

Meselenin bir başka yönü:
Türk Silahlı Kuvvetleri, “amatör er ve erbaşlarla mesafe alınamadığını, alınamayacağını” idrak ettiği için, “profesyonel askerlik” uygulamasına yönelmiş durumda...
Yani... Adam, hem askerliğini yapacak hem de “iyi” bir “maaş” a ve diğer özlük haklarına sahip olacak...
“Bedelli”ye gelince...
Orada, kısa süreliğine de olsa askerlik hizmeti var...
Ve üstelik, “devletten para almak” değil de, devlete yüklüce “para vermek” var!..

Gelelim, bu işin “ekonomik kriz” boyutuna!..
Adam dükkânını, atölyesini kapatacak, askere gidecek...
İyi gitsin... Gitsin de...
İşyerini “askerlik sebebiyle” kapatmak mecburiyetinde kaldığında, “çalıştırdıkları” ne olacak?..
İşçilerine;
“Ben askere gitmek zorundayım ama sizin maaşlarınızı tıkır tıkır ödeyeceğim” mi diyecek!..
Bu adamlar, hem istihdam sağlıyor hem de vergi, prim ödüyorlar!..
Devletin elinden bu imkanı almanın kime ne faydası var?..
“Komutanların” maaş ve diğer özlük hakları da “bu vergiler”den sağlanmıyor mu?..
Devlet niye daha az vergi alsın?..
Ve, koca koca adamları askerlikleri müddetince niçin sırtında taşısın?..

Peki... Bu işten ne kadar para gelir?...
Alın size basit bir hesap: 1999 yılında çıkan Bedelli Askerlik Kanunu, 40 yaşın altındakiler için 15.000 Alman Markı (7.500 Euro), 40 yaşını aşmış olanlar içinse 40.000 Alman Markı (20 bin Euro) bedel öngörüyordu.
Biz küçüğünü esas alalım...
Ve 1999 yılında bedelli askerlik için başvuran kişi sayısı olan 100 bin 387’yi yuvarlayıp işlemi yapalım:
7500 Euro x 100 bin kişi= 750 milyon Euro

Çevirirsek: 945 milyon dolar,
1 milyar 612 milyon lira (Eski hesap; 1 katrilyon 612 trilyon lira!..)

Son bedelli kanunun çıktığı 1999’dan bu yana 10 yıllık bir süre geçti.
Tahminler, yeni bedelli kanunun 100 binin çok üzerinde başvuru alacağı yönünde...
En kötü ihtimalle 1 milyar dolar “sıcak para” gelecek bu işten...
Bu meselenin bir yönü...
Bedelli vatan evladının, askerliğe vermediği zamanı, “devlete yük olarak” değil de, “vergi ve prim ödeyerek, istihdam sağlamaya devam ederek” kullanacağını da göz önünde bulundurmak lâzım!..

AK Parti’nin iktidarda olmadığı dönemlerde “bedelli askerliği” zararlı bulmayan Türk Silahlı Kuvvetleri, bu “ekonomik kriz ortamında” uygulamaya karşı çıkar mı?..
Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK) bile “ekonomik krizden dolayı subay ve ast subay maaşlarının düşebileceğini” ilan etmişken, TSK’nın ekonomik krizi görmezden gelerek “bedelliye engel olması” yadırganır!..

IMF’ye “ümük sıktırmama” mücadelesinin verildiği böyle bir dönemde, “Hazine’yi borçlandırmayan” bir katkıda bulunmak isteyenlerin “geri çevrilmesi” de...
Uygun bir tavır olmasa gerek!..

Vatani görevini “bedelsiz” tarafından ifa etmiş bir vatan evlâdı olarak...
“Bedelli işine” sıcak bakmamızın “şahsi menfaatlerimizle” uzaktan yakından alâkalı olmadığını belirterek ve de sloganımızı atarak bitirelim:
Herşey vatan için!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Serdar Arseven Arşivi