Abdullah Büyük

Abdullah Büyük

Osman Nuri Topbaş Efendi’den önemli mesajlar (2)

Osman Nuri Topbaş Efendi’den önemli mesajlar (2)

“Fıkıhsız tasavvuf ile tasavvufsuz fıkıh başa beladır.”
Gönül insanından aldığım bir notu, sizlere takdim etmek için, meşhur İmam Malik’in önemli bir sözünü, Aynu’l İlim isimli eserin 1. cildinin 33. sahifesinde görmekteyiz:
“Bir kimse fıkıh ilmini öğrenir, tasavvuf (ahlak-edep) ilmini öğrenmez ise, fasıklık etmiş olur. Ve yine bir kimse tasavvuf ilmini öğrenir de fıkıh ilmini öğrenmez ise, zındıklık yapar. Ve bir kimse hem fıkıh ve hem de tasavvuf ilmini öğrenirse, işte o kimse hakikate eren kimse olur.” Osman Efendi’nin sunduğu mesaj, adeta yukarıdaki sözü tasdik eden bir özelliğe sahipti. Fıkıh ile ahlakı ikiz bir kardeş gibi ele alıyor, sunduğu mesajlarla, gönül ve zihinlerde herhangi bir tereddüte ve şüpheye meydan vermiyordu.
“Allah kulu ile dost olmak ister. Kuldan fedakârlık ister.”
Allah-kul irtibatını dile getiren hocamız, bu konuda nelerin yapılabileceğini anlaşılır bir üslup ve örnek ile dile getirdiler. Her inanan insanın rahatlıkla yapabileceği vazifeleri anlatırken, insanlığa geniş açıdan bakıyor ve onlara ulaşmanın, onları ıslah etmenin ve eğitmenin usulünü, metodunu açıklıyordu.
“Allah ile dostluk kurmanın üç şartı vardır:
1. Hayatın her safhasına Kur’an ve sünneti yaymak.
2. Geceleri feyizlendirmek.
3. Sohbet halkalarına iştirak etmek.”
Hayatımızın tamamı vahyin gölgesine çekilmeli, sofrada yemek yememizden yolculuğa, evlenmekten ticaret hayatına kadar her alanımızda Allah ve Rasulü’nün dediklerini, emir ve nasihatlerini, talimat ve tavsiyelerini zorlanmadan, nazlanmadan ve tehir etmeden hayatımıza çekmeliyiz.
“Geceleri feyizlendirmenin yolu, seher vakitlerinden geçer” diyen hocamız, seher vakitlerinin bir mümin insan için ilahi davete mazhar olduğunu bildiriyor ve şu örneği veriyordu: “Size kardeşinizden bir düğün davetiyesi gelse, davete icabet eder ve onu gücendirmek istemezsiniz.. Ya Rabbimizin daveti söz konusu olursa, tavrımız nasıl olacak, bunu hiç düşündünüz mü?” İnsanı derin bir düşünceye sevk eden bu sorunun içi elbette dopdoluydu:
“Ey huzura kavuşmuş insan, Rabbine dön.” Fecr suresi/27-28,
“Ey örtünüp bürünen insan! Geceleri kalk, namaz kıl.” Müzzemmil suresi/1-2
Ve sohbetler... “Camiye gider gibi, cennet bahçesine girer gibi, sohbetlere iştirak etmek.. Aksi halde dört duvar arasında kuru bir beraberlik olur” diyen hocamız sohbetlerde enerjinin olduğunu, sohbetleri tesirli kılanın ihlâstan geçtiğini ve sohbetlerin bir alış-veriş merkezi olduğunu ifade ediyordu.
“Problemini çözdüğümüz insan bizimdir.”
Ne müthiş bir söz... Fedakârlık isteyen bir vazife... Sohbet eden insan, sohbete katılanları tamir etmelidir. Aksi halde gönül hastalığı artar... Sohbetler, rehabilite haline gelmelidir. Ve gönüller-kalpler, bir tedavi merkezi olmalıdır. Her bir cümlenin bir konu başlığı kadar zengin bir mesaja sahip olduğunu biliyoruz. Ve her bir cümle üzerinde düşünerek, hayatımızı, tavrımızı, hizmet kimliğimizi ilgili cümleler ile, hakikatler ile yüzleştirmenin isabetli bir tavır olacağını da biliyoruz. Batıda içki içen ve sarhoşluk sebebi ile evine gidemeyen nice insanları, kilise, özel arabaları ile toplar ve kiliseye ait özel yerlerde istirahat ettirir. Sabaha kahvaltısını verir, işine ve evine götürür. Bu hizmetin beklentisi, sarhoş insana kiliseyi ve papazı sevdirmeye yöneliktir. Şu canlı örneği duyduktan sonra, hocamızın “Problemini çözdüğümüz insan bizimdir” sözünün ne kadar derin manalar taşıdığını anlamaktayız. Fildişi kulelerden talimatlar, kumanda düğmesi gibi insanlara emirler yağdarmalarla olmuyor bu işler. Büyük müfessir Razi ne güzel demiş: Bin defa ‘yap, yap’ diyeceğine, kendin bir defa yap, daha sonra muhatabına yapmasını söyle... Gelecek hafta cennet bahçesinde gezercesine buluşmak üzere...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdullah Büyük Arşivi