Şimdi de “imar” savaşı
Savaşın “nâr” ve “dimâr” yani ateş, katliam ve yıkım merhalesinde işgalci Siyonistlerin, onların arkasında duran emperyalizmin ve yerli işbirlikçilerin hesabı kesindi. 365 km2’lik alana kapatılmış, her taraftan kuşatmaya alınmış, yaşadıkları bölgeye bir aspirinin girmesi bile engellenen direnişçiler havadan, denizden ve karadan ateş yağdırılması karşısında en fazla üç gün dayanabileceklerdi. Zaten savaş da bu üç güne göre hesaplanmıştı. Bölgede görevlendirilecek birtakım işbirlikçi elemanlar daha saldırı başlamadan Batı Yaka’dan Mısır tarafına geçmişlerdi. Çünkü vakit kaybetmeden devreye girmeleri ve hemen kontrolü sağlamaları gerekiyordu. Sonra başta İsmail Heniyye olmak üzere birçok önemli hareket önderinin aranmasına başlanacak ve her gün birinin yakalanıp ortaya çıkarılmasının, sonra da kollarına kelepçe vurulmasının görüntüleri alınıp malum medya organlarına dağıtılacaktı. Tabii bu arada muhafaza-kâr diye bilinen bazı medya organlarına da! Onların köşe yazarları da bu görüntüler üzerine yorumlar yaparak dünyada “İslâmcı”lığın çöküşünü ilan naraları atacaklardı.
Bu planın tutması dünyada İslâmî hareketin ciddi bir moral çöküşü yaşamasına da sebep olacaktı. Bu moral çöküş bir şekilde pratiğe de yansıyacak ve duyarlılık daha da zayıflamaya başlayacaktı. Bu sebeple Allah’ın izniyle Gazze’deki mücadeleyi sürdürenlerin fedakârlıkları bütün ümmet ve İslâmî uyanış adına önem taşıyordu. Siyonist işgalcilerin orada hedeflediklerini gerçekleştirememeleri ve İslâmî direnişin zaferi tüm İslâmi oluşumlar açısından tehlike arz eden önemli bir planın çökertilmesine vesile olmuştur.
Ama emperyalizm savaşına son vermedi ve üçüncü merhalesini başlattı. Bu arada savaşın ilk iki merhalesi de tümüyle sona ermiş değil. Abluka yumuşatılmadan sürdürülüyor. Silahlı saldırılar, baskınlar ve cinayetler de aralıklı olarak sürdürülüyor. Böylece silah tehdidinin devam ettiği imajı veriliyor.
Emperyalizm bu sefer savaşında “imar” bayrağı taşıyor. İşgalci Siyonist devletin saldırısında en az beş bin ailenin evi tamamen yerle bir edildi. Yirmi bin ailenin evi bir şekilde hasar gördü. Yüzlerce okul, cami, kamu binası, sanayi kuruluşu yıkıldı. Altyapı tahrip edildi. Bütün bu yıkımlar kasten ve planlı bir şekilde gerçekleştirildi. Yıkımın sebep olduğu maddi zararın iki milyar doları bulduğu tahmin ediliyor.
Bu yıkımın iki ayrı külfeti var: Birinci olarak enkazın temizlenmesi gerekiyor ki bu da bayağı uğraştıracak ve sorun oluşturacak. Teknik teçhizat, iş gücü sarfı ve enkazın atılacağı alan gerektiriyor. İkinci ve önemli külfeti ise yıkılan binaların yerine yenilerinin inşası ve hasar görenlerin imarı.
Şimdi İsrail işgal devletinin geleceğini sağlama almaya çalışan uluslararası güçler Filistin halkına diyor ki: “Bunca yükün altından sizin kalkmanız imkânsız. Müslüman halkların cami kapılarında, Gazze zaferi gecelerinde, salon toplantılarında topladıkları paralar ise size en fazla ilaç, tıbbî malzeme ve acil ihtiyaç maddelerinin temininde yeterli olabiliyor. O halde Gazze’nin imarını siz bize bırakın. Ama bunu babamızın hayrına yapmamızı da beklemeyin. Bir karşılığı olması gerekiyor. Sizin İsrail’i meşru kabul etmeniz, onun geleceğinin garanti altına alınmasını onaylamanız, direnişe destek vermeyi bırakmanız, bir Filistin devleti kurulacaksa onun da ancak İsrail’in onaylayacağı niteliklerde olmasına itiraz etmemeniz gerekiyor.”
Şarmu’ş-Şeyh’te gerçekleştirilen toplantının amacı budur. Oradaki toplantıyı organize eden ve Gazze’nin imarı için yardım başlığı altında önemli rakamlar zikreden bu güçler, bir yandan da dayatmalarını ortaya koyuyor. “Eğer Gazze’deki yönetim İsrail’i tanımazsa biz de paraları Abbas yönetimine veririz” diyerek bir yandan havuç gösterirken öbür yandan da sopanın ucunu göstermeyi ihmal etmiyor.
Paralar Abbas yönetimine verildiğinde sürdürülen faaliyetin “Gazze’nin imarı” olarak isimlendirilmesinin ne anlamı olacak? Gazze’deki otoriteyi yok sayan, oradaki halkın siyasi tercihini dikkate almayan bir organizasyonla imar nasıl gerçekleşecek? Gazze’de çalışan memurların maaşlarını ödemesi için Abbas’a para veriyorsunuz; o da “İşinize gitmez, işi boykot ederseniz paralarınız hesabınıza yatırılacak, yoksa maaşlarınız gönderilmeyecek” diyor. Böylece bir yandan hastaların Gazze dışına çıkarılması engellenirken bir yandan da içerideki doktorların hizmet vermesinin önlenmesine çalışılıyor.
Fakat ABD’nin yönlendirdiği uluslararası ve bölgesel güçlerin düşündüğü Gazze’nin imarı değil, ambargo ve savaşla boyun eğdirilemeyen halkın bu yolla boyun eğmeye zorlanması ve Filistin toprakları üzerindeki gayri meşru işgalin meşrulaştırılması.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.