Adnan Tanrıverdi

Adnan Tanrıverdi

Kürt meselesi

Kürt meselesi

Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin, kurulduğu günden bugüne kadar değişmeyen, devamlı gündemde olan, hayati, nesillerin iliklerine kadar işlemiş iki önemli iç meselesi olmuştur.
Bu İrtica ve Bölücülük’tür.
28 Şubat ile başlayan “Post Modern Darbe” döneminde de, bu iki mesele birinci öncelikli iç tehdit olarak değerlendirilmiştir.
1970-1980 arası, yerini kömünizme terkeder gibi olmuşsa da, İslâm toplumunda tabanı olmayan bu ideoloji, ülkeyi yeteri kadar karıştırdıktan sonra gündemden düşmüştür.
Bu iki mesele, irtica ve bölücülük, Cumhuriyet tarihi boyunca devletin milletle boğuşmasına sebep olmuştur.
Meseleye, asayiş meselesi olarak bakılınca, sorun yumak haline dönüşerek günümüze gelmiştir.
İki sorun iç içe olmakla beraber, bölücülük olarak vasıflandırılan, KÜRT MESELESİ, bütün boyutları ile kavranarak, toplumun bütün kesimleri tarafından ele alınmadığı için, sadece devletin güvenlik kurumlarının sorunu imiş gibi davranıldığından, terörizme dönüşmüş ve ülkemizi 25 yıldır meşgul eden bir terör örgütünü de içinden çıkarmıştır.
İçinde yaşamamıza rağmen, somut rakamlar önümüze konulmayınca, meselenin boyutu tam anlaşılamamaktadır. Son 25 yıllık terör ve terörle mücadelenin Ülkemize maliyetini hatırlamakta fayda bulunmaktadır.
Terörün Faturası: 1984 yılından 2006 yılı Haziran ayına kadar;
¥ Ülke sınırları içerisinde 45 bin 453 terör eylemi gerçekleştirilmiş.
¥ 36 bin 628 vatandaşımız hayatını kaybetmiş.
¥ Olaylarda yaşamını yitirenlerin 4 bin 354’ü asker, 272’si polis, 1330’u korucu, 123’ü öğretmen ve 325’i kamu görevlisi olmuş;
¥ 117 bin 207 PKK’lı yakalanmış. Öldürülen PKK’lı sayısı ise 25 bini bulmuş;
¥ Terörle mücadele operasyonlarında yaralanan asker sayısı 9 bin 722, yaralı polis sayısı 1547 olurken, 1932 geçici köy koruyucusu da yine görev başında yaralanmış.
¥ PKK’lılar için çıkarılan pişmanlık yasasından 3 bin 482 kişi yararlanmıştır.
Terörün Maliyeti: Resmi kayıtlara göre terör eylemlerinin Türkiye’ye doğrudan maliyeti 100 milyar dolardan fazla. Dolaylı maliyetlerle birlikte zararımız 300 milyar dolara yaklaşmış…
300 milyar dolarla neler yapabilirdik?
¥ 7 tane GAP yapabilirdik! (GAP’ın maliyeti 42 milyar dolar)
¥ Türkiye’nin dış borcunu kapatabilirdik! (Dış borç: 140 milyar dolar, 160 milyar dolar kalırdı)
¥ 30 bin km otoban yapabilirdik! (Mevcut otobanın 15 katı)
¥ 5 milyon derslik açabilirdik! (Mevcut derslik sayısının 12 katı)
¥ Türkiye’nin 83 yıllık sağlık giderini karşılayabilirdik!
¥ 75 tane Atatürk Barajı yapabilirdik.(i)
Bir başka inceleme de, başka bir açıdan çekilen açıları gözlerimizin önüne seriyor.
19 Temmuz 1987 tarihinde Diyarbakır, Elazığ, Hakkari, Bingöl, Van, Tunceli, Mardin ve Siirt’i içine alan bölgede ‘olağanüstü hal’ ilan edilmiş; zamanla farklı illere de yayılan süreç 30 Kasım 2002 tarihine kadar devam etmiş; 15 yıllık OHAL süreci bölgeyi derinden etkilemiştir. (ii)
“Adalet Bakanlığı’nın 23 Mayıs 2003 tarihli resmi verilerine göre, söz konusu dönemde; bin 248 siyasi cinayet işlenmiş,
194 kişi ise ortadan kaybolmuş,
Bakanlığın 23 Mart 2003 tarihli verilerine göre ise;
Bin 275 kişi işkence iddiası ile resmi kurumlara başvurarak şikâyetçi olmuş,
Bin 17 kamu görevlisi hakkında kötü muameleden dolayı 296 dava açılmış,
55 bin 371 kişi gözaltına alınmış,
42 bin 795 kişi yargılanmış, bunlardan 4 bin 799’u mahkûm olmuştur.
Hak ihlalleri ve gördükleri kötü muamele yüzünden devlete sırtını dönen insanlar kendilerini örgütün kucağında bulmuştur.(iii)
İnsan Hakları Meclis Araştırma Komisyonu’nun 1998 yılında açıklanan raporu, Kasım 1997 yılı itibarıyla OHAL ve mücavir alanı kapsayan bölgede;
905’i köy, 2 bin 523’ü mezra olmak üzere toplam 3 bin 428 yerleşim biriminin boşaltıldığını ortaya koymuştur.
378 bin 335 kişi yerinden edilmiştir.
İçişleri Bakanlığı ise 2005’te yaptığı bir çalışmada 357 bin kişinin şiddet olayları yüzünden yer değiştirdiğini tespit etmiştir.(iv)
Ödenen fatura çok ağır.
Mesele, ne zaman bölücülük haline dönüştü?
Ne zaman iç tehdit olarak görünüp, taraflar biribirlerine düşman gözü ile bakmaya başladı?
Bu kuşku ortamının oluşmasına sebep olan iç ve dış etkenler nelerdir?
Milliyetçilik akımları ve bu akımların etkisinde kalan etnik kavmiyetçi Türk ve Kürt oluşumlarının etkisi nasıl olmuştur?
Gerçek birleştirici bir vakıa olan İslâm dini, 1000 yıl boyunca bu iki kavmin kardeş gibi geçinmesini sağlarken, Cumhuriyet dönemi ile birlikte uygulanan ulus-devlet anlayışının ve yanlış laiklik uygulamasının, bölücü düşüncelerin yeşermesinde nasıl bir etkisi olmuştur?
Bu ortaya konulmadan ve aynı yanlışlara devam ederek, sorunsuz gelecekleri inşa etmek mümkün müdür?
Meselenin Türkiye’ye kaybettirdikleri, diğer aklı selim sahibi kuruluşlar gibi, bu fakirin başkanlığını yaptığı, Adaleti Savunanlar Derneği’ni (ASDER) de mesele üzerinde çalışmaya sevketmiştir.
Derneğimiz tarafından, tamamen hasbi niyetle, E. Tuğg. Korkmaz Tağma, Prof. Dr. E. Tbp. Alb. Ahmet Alper, Prof. Dr. E. Tbp. Alb. Nevzat Tarhan ve Dr. Ramazan Balcı’nın panelist olarak katılacakları “Tarihinden Bugüne Kürt Meselesi ve Çözüm Önerileri” konulu bir panel düzenlenmştir.
Değerli panelistlerin, hazırlayıp gönderdikleri tebliğ metinleri, 88 sahifelik bir kitapcık halinde bastırılmış olup, toplantı salonunda misafirlerimize dağıtılacaktır.
Benzeri az bulunur bir çalışma olacağı kanaatindeyim.
Değerli okurlarımızı aile ve yakınları ile panelimize bekliyorum.
Panelin Yeri: İstanbul Büyükşehir Belediyesi Mecidiyeköy Kültür Merkezi
08 Mart 2009 Pazar (Bugün) Saat 13.30-17.00
Panel halka açıktır.
============
(E) Tuğgeneral / ASDER Gnl. Bşk.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Adnan Tanrıverdi Arşivi