Osmanlı’nın hayırsever anaları
08 Mart “Dünya Kadınlar Günü”ydü. Ertelenmiş başka bir konuya köşemi ayırdığım için, “kadın” konusu bugüne kaldı. Bugün “kadın” konusuna “sanat” da katıp bakmak istiyorum.
Biliyoruz ki, Üsküdar, kadın eserlerin bolluğu açısından tam bir “Hanımkent”dir. Vakfiyelerle, külliyelerle süslü bir “Hanımkent”...
Salt bu açıdan Üsküdar’ı kısaca yazdığımı hatırlıyorum.
Tabii yalnız Üsküdar değil, “kadın eser”ler İstanbul’un, hatta Osmanlı’nın 20 milyon kilometrekareyi bulan coğrafyasının her bölgesinde mevcuttur. Bu yazımda İstanbul’daki bazı “kadın eserler”i hatırlatmak istiyorum.
•
Yeni Cami: Mısır Çarşısı’yla birlikte bu camiin inşasına, Sultan Üçüncü Murad’ın eşi Safiye Sultan (hani şu bir Fransız yazar tarafından kaleme alınan romanda iftiraya bulanan anamız) başlamış, fakat bitirmeye ömrü vefa etmemiştir.
Talihe bakın ki, eseri tamamlamak yine bir “kadın sultan”a, Sultan Dördüncü Mehmed’in annesi Turhan Sultan’a nasip olacaktır.
Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi: Eminönü’den Sultanahmet’e yürürken Kadırga sırtlarında karşınıza bir Mimar Sinan eseri çıkar.
Bu eserin banisi, Sultan İkinci Selim’in sevgili kızı İsmihan Sultan’dır. Âşık olduğu kocası Sokullu Mehmet Paşa’nın zamansız ölümü yüreğini dağlamış ve adına aşkının nişanesi olarak bu mükemmel eseri yaptırmıştır.
Mabedi farklı kılmak için, kadınca bir dürtü ile camiin bazı yerlerine Hacer-ül Esved Taşı’nın parçalarından koydurduğu rivayet edilir.
Kadırga Parkı’nda bugün İstanbul surları içinde ayakta kalan tek namazgâhı görüyoruz. Altında kare planlı çeşmesi olan ve merdivenle üst katına çıkılan bu namazgâh Sultan Birinci Abdülhamid’in kızı Esma Sultan’ın hayratıdır. (Yazdıkları kitapta ona da bir sürü iftira attılar. İnsan biraz sıkılır).
Zeynep Sultan Camii: Sultanahmet’ten Gülhane’ye inerken karşılaştığımız bu eser Sultan Üçüncü Ahmed’in kızı Zeynep Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Camiin arkasında, bugün de ilköğretim okulu olarak kullanılan bir “sıbyan mektebi” vardır. Zeynep Sultan’ın türbesi, ne yazık ki, yol yapımı sırasında kaldırılmıştır. (Kemikleri, camiin bodrumunda yeni türbesinin inşa edileceği günü bekliyor).
Hürrem Sultan Hamamı: Ceddimizin temizliğe verdiği önem Batılı gezginleri bile şaşırtacak seviyededir. Osmanlı saray kadınları temizliğin simgesi olan hamamlar inşa ettirmekte de bir birleriyle yarışmışlardır.
Hamamların en güzeli ise kuşkusuz Hürrem Sultan’ın Mimar Sinan’a yaptırdığı hamamdır. Ayasofya ve Sultanahmet Camii arasında yer alan bu eser, İstanbul’un en büyük hamamıdır.
Kanuni Sultan Süleyman’ın sevgili eşi Hürrem Sultan’ın, burayı salt kendi imkânlarıyla inşa ederken para sıkıntısı çektiği, Irakeyn Seferi’nde olan Kanuni’ye yazdığı mektuplardan anlaşılmaktadır. (Oğlunu ölümden kurtarmak için padişah yapma dışında bir şey yapmayan Hürrem Sultan, bugün sadece romanlarda değil, ders kitaplarında bile karalanmaktadır).
Çemberlitaş Hamamı: Bu temizlik âbidesi de bir kadın eseridir. Sultan İkinci Selim’in karısı Nurbanu Sultan tarafından yaptırılmıştır.
Galata Köprüsü: Eminönü’yü Karaköy’e bağlayan meşhur Galata Köprüsü’nün ilkini Sultan Abdülmecid’in annesi Bezmiâlem Valide Sultan, 1836 yılında ahşaptan yaptırmış. Bu sayede İstanbul halkı bin bir zorlukla Haliç’i geçmekten kurtulmuş, insanlığa hizmet maksadıyla yaptırıldığından, ilk köprüye, “Hayratiye” adı verilmiştir.
Şimdi size bir hikâye anlatacağım...
Yıllar önce bugünkü Azapkapı civarında yaşayan fakir bir ailenin küçük kızı Saliha, elinde bir testi ile su doldurmaya gitmiş...
Fakat testi elinden düşüp kırılmış... Küçük kız başlamış hıçkıra hıçkıra ağlamaya...
O sırada atlı arabasıyla oradan geçmekte olan saraylı hanımlardan biri ağlayan küçük kıza acımış. Sürücüye arabayı durdurmasını emredip aşağı inmiş. Küçük kıza neden ağladığını sormuş. Küçük kız testiyi kırdığını söyleyince, saraylı kadın, hatırı sayılır bir miktar para uzatmış: “Al kızım, istersen bu parayla bir araba yükü testi alabilirsin.”
Fakat Saliha kız, uzatılan parayı geri çevirmiş: “Ben testiye değil, testiyi kıran beceriksizliğime ağlıyorum.”
Saraylı kadın küçücük kızın sorumluluk duygusu taşıyan cevabına hayran kalmış. Gidip ailesiyle tanışmış ve Saliha’yı sarayda büyütmek üzere almış. Götürüp hareme yerleştirmiş.
Kız o kadar zeki, o kadar güzelmiş ki, Sultan İkinci Mustafa’nın annesi onu oğluna beğenmiş. Böylece küçük Saliha Padişah’la evlenip “Saliha Sultan” oluvermiş. (Sultan Birinci Mahmud’un annesi).
Testiyi kırdığı derme çatma çeşmenin yerinde de dillere destan bir çeşme yaptırmış: “Saliha Sultan Çeşmesi.”
Bu arada, din, dil, ırk, renk ayırımı yapmadan bütün Osmanlılara ücretsiz sağlık hizmeti veren şifahaneleri (hastane) de unutmamak gerekiyor...
Yarın devam ederiz inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.