Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Cennet vatanı, cinnet batağına kimler sürüklüyor?

Cennet vatanı, cinnet batağına kimler sürüklüyor?

Duyduğumda, Türkiye’nin geleceği adına büyük bir endişeye kapıldım... Hani, “kanım dondu” denilir ya, işte öyle bir ruh hali yaşadım... Tüylerim diken diken olmuş olarak, “Nereye gidiyoruz?.. İnsanlar çıldırdı mı?” diye sormaktan kendimi alamadım... Bu insanları kim bu hâle getirdi?.. Ellerine “bıçak” veya “testere” alan insanlar, “bir genç kızın kafasını kesme” noktasına nasıl geldiler?..
Dedim ya; şu an büyük bir endişe ve panik içindeyim... “Toplumun geleceği” adına son derece kaygılıyım.
Şu hâle bakın;
“Cennet” vatanın insanları, resmen ve alenen “cinnet” geçiriyor!.. “Alkol” alıyor, “uyuşturucu hap” alıyor, ondan sonra “tecavüz”ler ve “cinayet”ler işleyip, kendilerini savunuyorlar: “Alkollüydüm, hiçbir şey hatırlamıyorum!”
3 CİNAYETTE DE ALKOL!
Hatırlarsınız; 31 Mart 2008 tarihinde Kocaeli’nin Gebze ilçesinde “tecavüz”e uğradıktan sonra öldürülen İtalyan sanatçı Pippa Bacca’nın katil zanlısı Murat Karataş, 4 Kasım 2008’de çıkarıldığı duruşmada, kendini böyle savunmuştu:
“Alkollüydüm!.. Hiçbir şey hatırlamıyorum!”
Geliyoruz, bugünlere...
Geçenlerde, Ankara Kuzey Çevre Yolu’nda da “cinayetler” işlenmiş, Nuray adlı 38 yaşındaki bir anne ile kızı Mukaddes Şeyma (16), oğlu Osman Yusuf (7) ile büyük oğlu Abdullah Okkalı feci şekilde öldürülmüştü!..
Bu cinayette de “alkol” vardı!..
Cinayetlerin zanlısı olarak gözaltına alınan ve daha sonra tutuklanan kuzen İzzet O., savcılıktaki ifadesinde; cinayetleri “alkollü iken cinnet getiren Abdullah Okkalı”nın işlediğini, kendisinin de onu öldürdüğünü ileri sürüyordu!..
Ve, İstanbul’da bir başka cinayet!..
Eminim ki; duyduğunuzda hepinizin tüylerini diken diken eden Etiler’deki cinayetin ortak paydasında, yine “alkol” veya “uyuşturucu hap” var!..
Üzerinden bir hafta geçmesine rağmen, “cinayet zanlısı”nın hâlâ bulunamadığı “vahşet”i biliyorsunuz:
¥ “Etiler’de Nispetiye Caddesi, Dilek Yıldızı Sokak’taki çöp konteynerinde, 3 Mart günü saat 20.30 sıralarında geri dönüşümlü malzeme arayan bir kağıt toplayıcısı, oldukça ağır olan bir gitar çantası buldu. Çantayı çıkartamayan kağıt toplayıcısı, konteynerin içinde fermuarını açtı. Çantadan genç bir kadına ait başsız ceset çıkınca kağıt toplayıcısı şoka girdi. Yardım çığlıkları üzerine konteynerin başına gelen çevredekiler polisi arayarak ihbarda bulundu. Olay yerine gelen polis ekipleri, konteynerdeki bir poşette genç kadının başını da buldu.”
¥ “Dedektifler iz sürüyor. Genç kız, cinayet gecesi dershaneden sevgilisiyle buluşmak üzere çıktı. Sonra cesedi bulundu.”
¥ “Araştırma sonucu cesedin üniversite sınavına hazırlanan 18 yaşındaki Münevver Karabulut’a ait olduğu tespit edildi. Adli Tıp, genç kızın boynundan bıçaklandıktan sonra, kafasının kesildiğini belirtti. Karabulut’un vücudunda boğuşma izleri de belirlendi.”
¥ “Cinayeti soruşturan dedektifler, genç kızın arkadaş çevresini incelemeye aldı. Karabulut’un, dershane çıkışı saat 17.00 sıralarında, erkek arkadaşıyla buluşmak için plan yaptığı öğrenildi. Karabulut’un erkek arkadaşının, ünlü bir içki firmasının üst düzey yöneticisinin oğlu olduğu öne sürüldü.”
¥ “Münevver ile C.’nin arkadaşları, ikilinin olay günü 14.00’te okul çıkışında buluşup Etiler’e gittiklerini söyledi. C.G.’nin, sevgilisine 7 Mart’ta vereceği doğum günü partisi için ayarladığı barı gösterip sürpriz yapmak istediği öğrenildi. Genç kızın cesedi bu barın alt sokağındaki konteynerde bulundu. Öte yandan müzik ve sinema tutkunu çiftin son olarak 14 Şubat’ta kafaların kesildiği ‘Sevgililer Günü Katliamı’ adlı filme gittikleri ortaya çıktı.”
İşte bu “cinayet”le ilgili haberler, “dünkü gazeteler”e özetle şöyle yansımıştı:
¥ “Üst düzey bir polis yetkilisi, Münevver Karabulut’un katil zanlısı Cem Garipoğlu’nun cinayet gecesi uyuşturucu hap aldığını tahmin ettiklerini söyledi. Cem Garipoğlu’nun yurtdışına kaçmaya çalıştığı belirtiliyor.”
¥ “Emniyet yetkilileri, katil zanlısının kesin olarak Cem G. olduğunu ve cinayeti tek başına işlediğini belirterek, ‘Toplanan deliller ve ulaştığımız bilgi, cinayetin bir kişi tarafından işlendiğini, bu kişinin de peşinde olduğumuz Cem G. olduğunu gösteriyor. Zanlı olay sırasında normal değildi. Aşırı derecede alkollü ve haplı olduğunu da düşünüyoruz’ dedi.”
GELSİN İLANLAR... HEM DE TAM SAYFA!
Ne yalan söyleyeyim;
Bu “dehşet”i, bu “vahşet”i anlatacak kelime bulamıyorum... İçinde azıcık “insanlık” bulunan birisi, böyle bir cinayet işleyemez!..
Tabiî, “zilzurna sarhoş” değilse!..
Tabiî, “uyuşturucu hap” almamışsa!..
Çünkü insan, “aşırı alkol” aldığında veya “uyuşturucu hap” içtiğinde “aklı başından gider”, dolayısıyla da “insanlık”tan çıkar!..
Lütfen dikkat;
Bütün “cinayet”lerin odağında “alkol” vardır... Evet, alkol!.. “Bütün kötülüklerin anası” olan alkol!..
“Bacca”nın katili de “alkollü”dür, Ankara’daki “ana ve çocukları”nın katili de!.. Etiler’de, 18 yaşında bir genç kızı öldürüp, kafasını kesen de “alkollü”dür!..
Ama, beni asıl düşündüren ne oldu biliyor musunuz; Etiler’de işlenen cinayetten bu yana, bu olayı hemen her gün “manşet”lerine taşıyıp; “Etiler’de dehşet!.. Katliam!.. Etiler’de vahşi cinayet!.. Kesik baş dehşeti!.. Katil aşırı alkollü ve haplıydı!” başlıklarını atan “kartel gazeteleri”nin dünkü nüshalarında “tam sayfa rakı ilânları” vardı, iyi mi?..
“Bu ne perhiz, bu ne turşu” demekten kendimi alamadım... Hem, bu cinayete “vahşet ve dehşet” diyeceksin, hem de cinayetin baş aktörü “alkol”ün tam sayfa ilânını yayınlayacaksın!..
Buna; “timsahın gözyaşları” denmez de ne denir?.. Hem, “alkolün yol açtığı cinayet”ten dolayı üzülüyor ayaklarına yatacaksın, hem de “tam sayfa rakı ilânı” alıp, sevinçten göbek atacaksın!..
Sorarım size, insanlık mı bu?..
İÇKİ... FUHUŞ... KÜFÜR ÖZGÜRLÜĞÜ!
Benimki de lâf mı?.. Kimden “insanlık” bekliyorum ki?.. Bu gazetelerin “kurmay”ları değil miydi; “içki sınırlamasına hayır” diyen?.. Bu gazetelerin “kalemşör”leri değil miydi; “özgürce sevişmek, özgürce içmek istiyoruz!” deyip, bunu bir “kampanya”ya dönüştüren!..
Bu gazetelerin desteklediği adamlar değil miydi; kendilerine “rakı” ve “şarap” ikram edilmediği için, bunu “darbe gerekçesi” yapan?..
Bu gazetelerin “yayın yönetmenleri” değil miydi; “İçkili yerler kapatılıyor!.. İçki yasağı getiriliyor!.. 4. Murat kanunları hortladı!.. Kırmızı sokaklar oluşturuluyor” diye höykürenler?..
Sonunda, “istedikleri” oldu işte!..
“İçki” de, “fuhuş” da “serbest” bırakıldı!.. Kendileri de, “içki içmeyi teşvik edip, özendirdikleri gençler” de “özgürce” içti, özgürce “sevişti” işte!..
Haa, bu arada o “içen”lerden bir kısmı “tecavüz”de bulunmuş, “vahşi cinayetler” işlemiş, kimin umurunda?..
Varsa, yoksa özgürlük!..
“Nasıl bir özgürlük” istediklerini gördünüz işte!.. “İçki içme”de özgürlük, “fuhuş”ta özgürlük ve şimdi de “sövmede özgürlük!”
“Özgürce içmek” ve “özgürce sevişmek” isteyen “karteloz”ların ardından, şimdi de “telefonda doya doya küfür edemiyoruz” diyen muhalefet liderleri çıktı ortaya!..
Bu “cennet” vatanın kimler tarafından “cinnet batağı”na sürüklendiğini dikkatlerinize sunuyor ve onlara “yazıklar olsun” diyorum!..
Ervahınıza yazıklar olsun!
========
Kanat çırpıp, geçelim!
Gündem o kadar “yoğun” ve değinilmesi gereken “konu” o kadar çok ki; ister istemez bazılarına “kanat çırpıp geçmek” zorunda kalıyoruz.
¥ Meselâ, şu Hurşit Tolon’un “kaset” olayı... Hani, şu; “savcı”lara hitaben, “Ulan, siz kim oluyorsunuz?” dediği kaset var ya, işte o!.. Avukatları demiş ki; “Kayıttaki ses sahte!”
İyi de arkadaş; niye Adli Tıp’a gitmiyorsunuz ki?.. Gidin ve tesbit ettirin, ses “sahte” midir, “gerçek” mi?..
¥ Bir de, Baykal’ın “özgürlük talebi”ne pek fazla değinemedik... Benim bildiğim; “telefon” denilen alet, “hal hatır sormak” veya “haberleşmek” için kullanılır... Ama, Bay Baykal; telefonu “küfretme aleti” sanıyor olmalı ki; “doya doya küfredememek”ten yakınıyor!.. Demek oluyor ki; “900’lü müstehcen hatlar”dan sonra, Baykal gibiler için de, bir an önce “901’li hatlar” tahsis edilmelidir!..
¥ Dün gelen “son dakika” haberi de şöyleydi: “Asit kuyuları olarak da bilinen BOTAŞ kuyularından kemikler ve bez parçaları çıktı!”
O kemiklerin sahipleri, “işkenceye çok dayanıklı” olmalıymışlar ki, baksanıza; bedenleri çürüse de, kemikleri sağlam kalmış!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi