Gülemeyen liderler
Siyasi parti liderlerini dinleyemiyorum, geriliyorum. Konuşurken birbirlerini öyle dövüyorlar ki, bu gerginlik dinleyenlere de sirayet ediyor.
Siyasi parti liderlerinin konuşmaları toplumu ayrıştıran ve kutuplaştıran konuşmalar. Sevgi kelimelerini bile yüksek perdeden bağırarak ve asık suratla seslendiriyorlar.
Liderleri dinlerken gerilim filmi seyrediyor gibi oluyoruz.
Hitabet şekli geriyor.
Değindikleri konular ve kullandıkları kelimeler zaten gerilimi daha da artırıyor.
Yavru, cücük, maganda, külhanbeyi ve hatırlamadığım hatırlamak da istemediğim itici aşağılayıcı ve asgari saygıyı bile yerle bir eden kelimeler.
Anlaşılan liderler bu kutuplaşmayı teşvik ve tahrik eden konuşma yönteminden medet umuyorlar. Gerginlik sebebi kelime ve ses tonlarının ardından aldıkları yoğun tezahürat onlara doğru yolda olduklarını düşündürüyor olmalı.
Oysa hepsi çok iyi bilir ki miting meydanlarını dolduranlar parti mensuplarıdır ve liderlerin anlamasalar bile her söz ve hareketini alkışlamaya hazırdırlar.
Ben liderlerin bizzat kendilerinin de irad ettikleri sert nutuklardan kendilerinin de rahatsız olduklarını düşünüyorum. Gerginlik kimi mutlu edebilir ki?
Halk arasındaki sıradan insanların gerginlikleri ve kavgaları sadece kendi küçük ve daracık çevrelerini ilgilendirir. Bazen hiç kimseyi ilgilendirmez.
Büyük adamların ve yüksek mevkileri işgal edenlerin gerginlikleri ve hataları herkesi ilgilendirir ve etkiler. Zira büyük insanların hataları güneş tutulmasına benzer, herkes görür ve etkilenir.
Liderlerin öfkeleri de maalesef herkesi etkiliyor ve kutuplaşmayı körüklüyor.
Siyasi parti liderleri birbirlerini elbette eleştirecekler, birbirlerini eleştiremeyecek olsalar parti olmazlar.
Benim söylemek istediğim, bunu projeler üzerinden programlar üzerinden ve icraatlar üzerinden yapsalar, şahıslarla uğraşmasalar ve seviyeyi düşürmeseler biraz da gülmeyi deneseler.
Birbirilerine düşmanca saldırıyorlar. Siyasi muhalefet düşmanlık değildir ki.
Liderlerin sertliği parti mensuplarına sirayet ediyor, toplum geriliyor.
Bunları yazmamın sebebi de geçen hafta Başbakan'ın gülmesi oldu.
7 Mart Cumartesi günü Hatay mitinginde konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Baykal ile ilgili bir pankartı görünce güldü. Çok doğal bir gülüştü. Bütün yorgunluğumu ve gerginliğimi üzerimden aldı.
Düşündüm, Erdoğan, Baykal ve Bahçeli konuşmalarını bir kez de mizah üzerine bina etseler. Konuşma metinlerini hazırlayan ekibin içine bir mizah yazarı alsalar ve arada bir rakiplerine mizah üzerinden hitap etseler ve hatta kendileriyle alay etseler, dinleyenleri arada bir güldürseler.
Çıkıp komedi dükkanı gibi rol yapsınlar demek istemiyorum.
Cem Yılmaz, Yılmaz Erdoğan, Necef Uğurlu ve Hasan Kaçan gibi mizahçılardan biraz istifade etseler, dinleyenleri biraz gülümsetseler.
Ne kaybederler?
Bence kazanırlar.
Liderlerin gülmesi topluma moral verir.
Komedi yapsınlar demiyorum ama sertliği bir kenara bırakıp arada bir mizah yapabilirler, gülümseyebilirler, gülebilirler.
Sürekli birbirine saldıran konuşmalar beni geriyor, ben dinleyemiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.