“İstanbul Gatalaması” ya da “Yeditepe Dalanlaması̶
İyi, nur topu gibi bir kelimemiz daha oldu..
“Siz de Gatalayabildiklerimizden misiniz yoksa Gatalayamadıklarımızdan mısınız?”
“Gatalamak” ne demek?
Herşey, bir paşanın eşinin, bir GATA görevlisi ile yaptığı telefon konuşmasıyla başladı..
Zaman, bir komutanın “Bizi suçla, suç örgütleri ile, suçlularla ilişkilendiremezsiniz” dediği günlerde başladı. İbrahim Şahin içeri alınmış ve kendisine özel bir görev verildiğini söylüyordu.
Oysa ondan önce çeteler, faili meçhuller, yolsuzluklar konuşulmuş, darbe planları deşifre edilmişti. Ama üst düzey bir paşa böyle buyurmuştu ve herkes susup birbirine bakmıştı.
Ne var ki, Ergenekon Terör Örgütü ile ilişkili olduğu iddiası ile tutuklu bulunan bir paşa, “Koğuşta ranzadan düştü boynu kırıldı” denilerek, askeri hastaneye kaldırılmış ve ifade vermesinin engellenmesinden öte, sağlık sebebi ile neredeyse serbest bırakılması konuşulmaya başlanmıştı..
Sanığın sağlık durumu hakkında hiç bir açıklama yapılmıyordu..
Bir sanık için yapılan bu özel uygulama, diğerleri için de yol olmaya başlayınca, işin rengi ortaya çıkmaya başladı. Hatta mahkum bir el Kaide’ci, GATA’ya sevkini isteyerek, “Bakalım, belki bizi de bırakırlar” diye dalgasını geçmişti..
Kimine göre, 3 sanığı kurtarmak adına, GATA’ya zarar veriliyordu.
Kimine göre ise bu eskiden de kullanılan bildik bir yoldu.. Bugüne kadar sorunsuz bir şekilde kullanılagelmişti.. Askerden kim hesap sorabilirdi ki!
Köprünün altından çok sular akmış ki, konu şimdi bir başka davanın konusu olma noktasına geldi..
Askeri bir kurumda, üstelik bir bilim kurumunda böyle bir şey olabilir mi?
Gatalamak, argo anlamda, “hapisten adam kaçırmak” anlamına geliyor.
Doktorlar eliyle yargının by-pass edilmesi olayı sözkonusu..
Teknik anlamda yargı, tıp ve askeri bir kurum istismar ediliyor..
“Gatalamak”, tıpta, “yargılanmakta olan ya da hüküm giymiş bir kişiyi geçici ve/veya sürekli olarak bulunduğu yerden almak, hapisten çıkartmak ya da yargılanmasını engellemek için yapılan işe verilen ad” olurken, hukukta, “tıbbın ve sağlık kuruluşlarının imkanları kullanılarak bir mahkum ya da tutuklunun ya da yargılaması devam eden, tanık ya da sanık olarak dinlenmesi gereken kişinin mahkemeye gelmesini engellemek maksadı ile işlem yapmaya verilen bir ad” oluyor..
Argoda “sanık, tutuklu ya da hükümlüğünün sağlık raporu alınarak korunması/kurtarılması” anlamına geliyor..
Askeri çevrelerde ise “meslek milliyetçiliği ya da askeri sırların başkalarının eline geçmemesi bahanesi ile, kendi adamlarının kurtarılmasına yönelik özel durumlarda devreye sokulan ara çözüm şekli” olarak öne çıkıyor..
“Gataladım: Bu şekilde işten yırttım”, “Gataladın: Sen böyle kurtuldun”, “Gataladı: O böyle yaptı”, “Gataladık: Biz bu şekilde kurtulduk”, “Gataladınız: Siz böyle yaptınız”, “Gataladılar: Onlar böyle yaptılar ve kurtuldular” anlamında kullanılmaktadır..
Gatalamak eyleminin ilk kez gerçekleşmediği, birçok kişinin farklı sebeplerle bu yolu denediği anlaşılmaktadır.
Mesela üst düzey subayların çocuklarının, Gatalama yoluyla askerden muaf tutuldukları iddiaları da ortaya atılmaktadır..
Ancak bu sefer “Gatalayalım” derken, “çuvalladıkları” görülmektedir.
Özellikle de Şener Eruygur Paşa’nın muhterem eşlerinin, kocasını kurtarmak için çabalarken dinlemeye takılan telefon görüşmelerinde ifadesini bulan şeyler, Gatalama eyleminin tam teşekküllü bir eylem olduğunu göstermektedir.. Bu da herhalde sözlüklere “Eruygur Çuvallaması” şeklinde geçecektir..
Gatalama konusunda farklı bir eylem de, Çevik Bir Paşa’nın, bazı planlarını İstanbul’da gerçekleştirmesi.. “İstanbul Gatalaması” da denilen plan ortaya çıkınca bu kez “Yeditepe Dalanlaması” yoluna başvurulmuştu..
Bu durum etik olarak hilekarlık, halk dilinde ise “Pire için yorgan yakmak” ya da “Dimyat’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmak”la da ilgilidir.. Yine aynı şekilde “Aleme verirler binlerce nizamat, bin seyyie bulunur hanelerinde”, “İmam ne yaparsa, cemaat ne yapmaz ki”, “Ele verir telkini, kendi yutar salkımı” sözleri ile de ilişkilendirilebilir..
Sanırım GATA’nın adının bu tür hukuk, ahlak, tıp etiğini ihlal eden uygulamalarla anılmaması için, bu olayların üstünün örtülmesi değil, gerçeğin ortaya çıkartılması için titizlik gösterilmesi gerekir. Aksi halde, şuyuu vukuundan beter bir hadise haline gelen bu olayda, “kol kırılır yen içinde kalır” mantığı uygulanacak olursa, GATA çolak kalır, kırılan kol kangren olur ve paşayı kurtaralım derken paşayla birlikte bir kurum da ağır yara alır ve Gatalamak gerçek olur.. Şener Paşa’mıza acil şifa, onurlu Türk tabiplerine ve saygın hukuk adamlarına ve aziz milletimize sabrı celil dileriz..
“Dalanlama”ya konu olan ise, bir bilim/eğitim kurumunun darbeciler için paravan olarak kullanılmak istenmesi ile ilgili bir durum..
Bu fiile örnek teşkil edecek daha birçok oluşumdan söz etmek mümkün. Sendika sanıyorsunuz, meğer başka yer çıkıyor. Gazete diyorsunuz, meğer o da başka bir şey. İş adamı iş adamı değil. Holdingin müşaviri denen adam, aslında patronun da üstünde konuma sahip.. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK hepsi birbirine karışmış durumda, ve kimin eli kimin cebinde belli değil.. Şeyh diyorsunuz Captagon imalatçısı çıkıyor.. “Ulusalcı” geçiniyor, ama “Amerikancı”. Adam “Atatükçü, Laik Cumhuriyetin yılmaz savunucusu bir doktor”, “Hem de fakülte yöneticisi” diyorsun, ilaç vurguncusu çıkıyor..!
Parti başkanı sandığın adam Ergenekon’un avukatı.. “Bakire” diye vitrine çıkarttığın kişi 9 aylık hamile ya hu!
Sonunda bir ülkede, kamu otoritesi içinde hiç bir şey tümü ile diğerlerinden bağımsız değildir.. Herşey bir yerde “U borusundaki su” gibi dengelenir.. Ya iyiler kötüleri kovar, ya kötüler iyileri.. Ya da belli bir yerde bir seviye oluşur..
Bir ülkede adalet Gatalanıyorsa, orada hiçbir şeyin güvencesi yok demektir. Çünki adalet mülkün temelidir.. Adalet yoksa, özgürlükler ve barış tehdit altındadır demektir..
Bakalım GATA, “Gatalama” hastalığının mikrobunu bulup tedavisini başarabilecek mi? Yoksa “Doktor hasta, ben hasta”, “Böyle gelmiş böyle gider” mi diyeceğiz?
TSK’nın suç, suçlu, suç örgütleri ile ilişkilendirilip ilişkilendirilemeyeceği, bu testlerden sonra anlaşılacaktır.. Komutanların beyanı ile değil.
Tabii, “olmaması gerek”le “yok” aynı şey değil.. Bu ülkede olmaması gereken o kadar çok şey var ki!
Neyin ne olduğunu ya da olmadığını yaşayarak göreceğiz..
Eruygur’u kurtaralım derken GATA’nın başına gelenleri görüyor musunuz? Memleketi kurtaracaklardı, elaleme ahlak dersi veriyorlardı, şecaat arz edeyim derken ne hallere düştüler..
Bakalım, bir telefon pazarlığında suçüstü olan bu kirli oyunun aktörleri yakalarını adaletten nasıl kurtaracak.. Baykal SEVİ-GEN’in genlerindeki derin gerçeklerden aldığı güçle CHP ideolojisinin yılmaz savunucusu, koruma ve kollama hareketinin öncü kadrolarını, ADD’ci kardeşlerini kurtarabilecek mi?. Bu memlekette “Kendisi himmete muhtaç bir dede, nerdeki gayrıya himmet ede” durumuna düşen kurtarıcıları kurtaracak kimse yok mu? Ey Encümen-i Daniş, ey Dostlar Meclisi, ey yüce Ergenekon!
Ve sonunda Küçük Paşa da büyüklüğünü gösterdi ve o da “Gata” dedi!
Selam ve dua ile..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.