Merve Kavakçı İslam

Merve Kavakçı İslam

Beklenti

Beklenti

28 Şubat’ı lanetle andığımız günlerde hemen hemen herkes konu ile ilgili fikirlerini açıkladı. Son olarak dönemin Cumhurbaşkanı Demirel de bir gazeteye verdiği demeçte o günlerde üstlendiği rolü göğsünü gere gere savundu. Konu ile ilgili konuşmayan iki kişi Sayın Erbakan ve Çiller. Aslında gözler onlarda. Gönül ister ki Demirel’in açıklamalarıyla ilgili düşüncelerini halkımızla paylaşsınlar, mesela. O günlere tarihin içinden tanıklık etmiş kişiler olarak kim kiminle kime karşı koalisyon halindeydi anlatsınlar, yerinden epeyidir oynayan maskelerin düşmesine vesile olsunlar.
Örnek davranış
Haber: “Ahır kokuyorum” diyordu. Yanındaki fotoğrafta iki kadın birbirine sarılmıştı. Amasya’da çiftçilikle uğraşan kadınlar arasında valilikçe bilgi yarışması düzenlenmiş. Civar yörelerden onsekiz kadın katılmış yarışmaya. Yurdagül Akgül ve Özlem Akgül ismindeki kayınvalide ve gelin sorulara en çok doğru cevabı vererek birinci olmuşlar. Ödüllerini vermek üzere sahneye Amasya Valisi’nin eşi çıkmış. Başı, saçının bir telini bile göstermeksizin, sımsıkı örtülü Yurdagül Hanım’a sarılarak tebrik etmek isteyince valinin eşi, Yurdagül hanım “ahır kokuyorumdur” diyerek geri çekilmek istemiş. Valinin eşi o zaman daha sıkı sarılayım diye karşılık vermiş çiftçi hanıma. Ne kadar hassas, ne kadar insanca, ne kadar kadınca bir davranış. Birininki değil her ikisininki de. Çiftçi kadına, elinde kazması küreği, taştan helal lokmasını çıkartan, yüzü güneşten, avuçları çapa tutmaktan kavrulmuş Yurdagül “kadına” sarılabilmek. Bütün tabuları, bütün bağnazlıkları hiçe sayarak. Onu, her şeyiyle bağrına basabilmek. Devlet bu olmalı. Devlet buymuş manasına değil, böyle yapmalı manasına “bu olmalı!” Amasya Valisi’nin eşi Zehra Lekesiz hanım devlet erkanına örnek olmalı.
Beş yaşta eğitim
Milli Eğitim Bakanlığı, ilköğretime başlama yaşını altıdan beşe indirdi. Böylece çocuklar aylak aylak dolaşıp duydukları şarkıları tekrar etmek, ekran karşısında birbirinden “seviyeli” (!) dizileri seyredip öğrendikleri tabirleri kullanmak yerine faydalı bir şeyler öğrenmeye bir yaş daha erken başlayacaklar. Okulda. Sokakta oynamak, annelerinin dizinin dibinde oturmak yerine okula gitmek. Önemli bir adım. Ancak yeterli mi? Hiç şüphesiz yeni düzenleme eğitim sistemimizin bazı eksikliklerini giderecektir. Ancak değişikliklerin görünürlükte kalmaması, yüzeysel bir değişimin ötesine geçebilmesi için temelde değişimin şart olduğu muhakkak. Hepimizin bildiği ama çoğu zaman itiraf etmekten çekindiği gerçek; ezberciliğe dayanan bir eğitim sistemi içinde büyüdüğümüz. Analitik düşünme becerisinin değil teşvik edilmesi, Allah vergisi olarak varsa bir çocukta nasıl köreltilebileceği üzerinde durulduğu da bu eğitim sisteminin bir başka gerçeği. Herkes konvensiyonel yöntemlerin alternatifini, “kutunun dışında” yaklaşımlarla düşünebilmenin, bilgi ve fikir üretmenin yollarını ararken bizim, hâlâ -ki bunu Cumhuriyetimizin kazanımları adına yapıyoruz- hür düşüncenin önüne taş koyuyor olmamız, bunu da kendimize has milli gururumuzla meşrulaştırarak yapıyor olmamız işin vahametini iyice artırıyor.
Oysa bu ülkenin varlığının temelini oluşturan çağdaş medeniyetlerin seviyesine çıkabilmek, ezbercilikten geçerek olmuyor. İlköğretimde yazmak, enine boyuna bir konuyu araştırmak ne kadar teşvik ediliyor? Veya bir konu hakkında on onbeş sayfalık çalışma yapan kaç tane lise talebesi gördünüz? Araştırma ve araştırdığını yazma, analitik düşünme yetisini kazanmanın tek yolu. Okuduğunu anlamak, anladığını yazmak, öğrendiğini eleştirmek, hayatın farklı alanlarına uygulanabilirliğini ölçmek, bütün bunları beyaz kâğıda dökmenin ötesinde, prezantabl bir şekilde sunmak, başın dik, sesin titremeden anlatmak bu yolun olmazsa olmazları. Şekilciliği bir kenara bırakıp öze dönmek gerekiyor. Militarist bir düzeni hatırlatır şekilde ayağa kalk, selam çak, “sağol”la olmuyor artık. Öğrencinin öğretmenine duyacağı sevginin önemi kadar bu saygının yerini korkuyla gelen zoraki saygıya bırakmasıyla bilinç altında oluşan implikasyonların da önemi var. Sonunda iki lafı bir araya getiremez, özgüvensiz nesiller yetişiyorsa sorunu önce erken okul yıllarında aramak gerekiyor. Tabii bazıları, “araştırırsa araştırılmaması gereken konulara girebilir çocuk” diye telaşlanabilir. Doğrudur. Pandoranın kutusu bir açıldı mı, ne çıkarsa bahtına! Sorgulayan bir gençliğin önü alınamaz o zaman.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Merve Kavakçı İslam Arşivi