Darwin ölmedi; kalbimizde yaşıyor!
-Sayın Yazar, geçtiğimiz perşembe günü Charles Robert Darwin'in kadem nihâde-i âleminin 200'üncü mübârek sene-i devriyesi idi; köşenizde bu önemli hâdiseye dair bir atıf, bir işâret görmedik; yoksa siz de mi Darwin aleyhtarısınız?
-Hâşâ, sümme hâşâ! Ne demek olsun efendim? Darwin gibi, beşeriyyete yeni bir dinin biyolojik esaslarını hediye etmiş muazzez bir şahsiyete karşı olmak düşünülebilir mi? Kat'iyyen reddederim; ayrıca nâzikâne hatırlatmak isterim ki, müşârünileyh'in velâdet günü 12 Mart değil, 12 Şubat idi!
-Ya, öyle mi? Neyse... Peki Tübitak'ın yayınladığı Bilim ve Teknik mecmuasının Darwin'i sansürlemesine ne diyeceksiniz o zaman?..
-Pek elîm, pek müessif ve bednâm bir hâdisedir. Mevzubahs dergi ki, neredeyse kırk seneden beri Türk gençliğine Evrim ve Darwin konulu 120'ye yakın makale armağan etmiş, kutlu bir bilim menbâı olmakla şu kadar hizmeti geçmiş iken, tam ta 200. sene-i devriyesinde, Ortaçağ karanlıklarını yırtaraktan insanlığa yeni bir ufuk göstermiş bu müthiş adamı kapaktan çıkarmak kolumun bütün tüylerini diken diken etmiştir; nitekim bakınız...
-Evet, görüyorum, çok ilginç...
-Bu neye benziyor biliyor musunuz? Lâteşbih, hatimi tamamlamışsın; duasını eksik bırakmışsın, öyle bir şey...
-Pardon "hatim" derken... Nedir hatim?
-Ayol senin iPod'unda yok mu; dünyâdan bîhabersin genç gazeteci kardeşim. Neyse, hatim dedim de aklıma neler geldi bak: Yahu ey Tübitak ilgilileri, bakınız mübârekin doğum yıldönümünden bu yana bir koca ay geçti gitti. İnsan tam 12 Şubat tarihinde şööyle muhteşem bir mevlid okutturmaz mı Kocatepe Camii'nde yahu; hamdolsun bir dolu aydın, laik, çağdaş din adamımız, gazelhanımız, operacımız, şarkıcımız var. Mevlitsel bir oratoryo tasavvur ediniz Darwin'in rûh-ı pâkine adanmış... Konserden sonra camiin avlusuna kurulmuş koca kazanlarda kocaman kepçelerle irmik helvaları dağıtılıyor, öbür tarafta içine gülsuyu katılmış nar şerbetleri. Her tarafta bir bayram havası. Tam o esnada gökyüzünden geçmekte olan bir buluta laser cihazıyla Darwin'in portresi yansıtılmış. Uhrevî bir atmosfer!..
-Bir dakika, Darwin Müslüman değildi ki?
-Evet, hazretin sıkı bir Hıristiyan olduğuna dair bazı dedikodular var fakat bunlar önemsiz şeyler kardeşim; adam beşeriyete mal olmuş ulvî bir değer. Öyle küçük ayrıntılar üzerinde durmamak gerekir. Nerede hatıra paraları, pulları, afişler posterler, tişörtler, rozetler? Bu Tübitak resmen uyumuş. Hem sen söyle bakayım Darwin olmasa biz ne olurduk?
-Bilmem, hiç düşünmedim...
-Düşün düşün...
-Buldum; Darwin olmasa biz de olmazdık... Bildim mi?
-Eh, bilmene bir şey kalmadı, fena değil. Darwin olmasa biz ne olurduk, biliyor musun; mahvolurduk, biterdik, hâlâ uzun kollarımız ve kısa bacaklarımızla daldan dala atlayarak ağaç kabuğu kemiriyor olurduk ve sen de bana bu soruları soramazdın?
-Ne yani şimdi ben mi suçlu oluyorum?
-Sen, ben, hepimiz suçluyuz aziz kardeşim; bu nasıl bir kadirbilmezliktir, bu ne menem bir aymazlıktır tüylerim ürperiyor yaa! Mesela Devlet Bakanı Mehmet Aydın ne demiş bak şu kapak skandalı için? Diyor ki: "Bizim ne kavgamız olabilir; adam ölmüş gitmiş."
-Ee, ölmedi mi yani?
-Ölür mü kardeşim, Darwin ölür mü? Ölmedi, yaşıyor. Nerede yaşıyor? Sevenlerinin kalbinde, yüreğinde, gönlünde yaşıyor; ilerici, aydın bilim adamlarına ilham veren, modern bilimin yenileyicisi bir insan nasıl ölür; eksik olmasın Tübitak 40 yıldır onun bayrağını yere düşürmedi, öğretisini genç kuşaklara zerketti fakat tam da hatim duasının yapılacağı demde bir çuval inciri berbad etti. Sen tut küresel iklim değişikliğini kapak yap; mıy mıy mıy... Ne ısınması kardeşim, donuyoruz biz burada... Nereye gidiyorsun genç gazeteci kardeşim, daha bitmedi sözüm, aloo...