İntikam, kan sucuğu değildir

İntikam, kan sucuğu değildir

Eh, kırk sene olmuştur herhalde, E. M. Remarque'ın Varlık'tan yayınlanan "Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok" romanında okuduğum o sözü, nasılsa hâlâ unutmamışım; kahramanlardan biri, ötekine "İntikam kan sucuğudur" diyor. Önce anlamadım, mutfak kültürümüzde kan sucuğu diye bir kavram yok; Avrupa'da varmış ama. Sonradan bildim ki, Türkçe'yi yine batı kültüründen geçen, "İntikam soğuk yenen bir yemektir" vecîzesine denk bir anlam ihtiva ediyormuş.


Bu sözlerin bir hukuk düstûru olmadığını izaha gerek yok; aksine şahsî bir duygunun tahlili olarak görmek lâzım. Hukukun varlık sebebi, intikamı değil adaleti tecelli ettirmektir. Pratikte çoğu zaman öyle görünse de yargı, intikamı değil hakkaniyeti, hakkın iadesini, adalete uygunluğu, "nasfet" hissinin tatminini gözetiyor; arada çok mühim fark var.

İşte bu çerçevede CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun, "İntikam duygusu ile adalet aranmaz" sözü doğrudur, kitabın orta yerindendir. Ne var ki Sayın Kılıçdaroğlu, içinde bu cümlenin de yer aldığı paragrafı, "Özel yetkili mahkemelerle intikam almaya kalkarsanız bu doğru değil" yan cümlesiyle tamamlayarak bir eliyle yaptığını öteki eliyle yıkıyor ve sözünün tesirini azaltıyor. Özel yetkili mahkemeler, adlî yargının bünyesindedir ve onu meselâ İstiklâl Mahkemeleri, Yassıada'da kurulan Yüksek Adalet Divanı veya DGM'lerle bir tutmamak gerekir; tam aksine bana göre bütün Türk hukuk tarihi boyunca usul hukukunun en fazla gözetildiği ve uygulandığı mahkeme türü olarak dikkat çekiyor. İnşallah (intikamı değil) adâleti tecelli ettirmek görevini şerefle tamamlarlar ve bir daha tesis edilmelerine hâcet kalmaz.

Sayın Kılıçdaroğlu herhalde, içine girdiği açmazdan bunalmış olmalıdır çünkü askeri darbe faillerini yarım ağızla bile olsa savunmak, gerçek düşüncelerini avurdunu doldura doldura söyleyememek gibi bir iç sıkıntısı olduğunu düşünüyorum. Aslında sıradan, içimizden biri sıfatıyla darbelere ve darbecilere karşı olduğuna, ceberrut devlet uygulamalarından hepimiz kadar ziyana uğrayıp nefret ettiğine eminim; düşündüklerini dilediği gibi söyleyememenin ezâsı içinde. CHP Genel Başkanlığı, Sayın Kılıçdaroğlu için hem sevdiği, hem acı çektiği bir kimlik olmalı. Samimi düşüncelerini dillendirse bunun hükümete puan getireceğini ve parti halinde varlık sebebini anlamsızlaştıracağını düşünüyor. O yüzden ne 'evet'e ne 'hayır'a benzeyen "Havet ama..." yollu çıkışları ile iki ara bir derede kalıyor.

Az buçuk tahmin edebiliyorum ama seçimlerden önce bazı Ergenekon sanıklarının aday listelerine konulması sürecinde neler yaşadığını, ilerde hâtıralarını kaleme aldığında öğreniriz belki.

Esas meseleye dönelim: İntikam doğru kelime değil; şahsi bir zarara ve acıya uğramış birinin feryadında belki mâzur görülebilir ama topluma karşı suç işlemiş darbe sanıklarının yargılanması esnasında bu kavramı kullanmak, normalleşmemize yardımcı olmaz; bilakis, eylem tarihinin üstünden yıllar geçtikten sonra hepimiz gibi sıradan bir hayat yaşamayı sürdüren, sıradanlaşmış, yaşlanmış ve pençeleri körelmiş darbe sanıklarını nefret mercii haline getirmek, onlara aslında hiç hak etmedikleri bir mağduriyet bile bahşedebilir. Esasen bu gibi küçük açıkları dikkatle süzüp, büyüteç altına koyan ve bıraksalar sanıkları sanıklardan daha iyi savunacak bir basın desteğine de meşrûiyet kazandırır.

Adam gibi, hakkaniyete uygun yargılamak ve bu yargı düzenini kurup işletmek "medenî" bir kabiliyettir, hatta devlet olmak unvanını taşımanın ilk lâzımesi budur. Darbe sanıklarını yargılarken, aslında "hukuk nizamı, hukuk devleti, tarafsız ve bağımsız adalet cihazı" maddesinde hepimiz yargılanıyoruz, medenî kabiliyet ve yeterliğimiz yargılanıyor.

Velev ki, yüzde bin suçludurlar; "intikam" avâzeleri eşliğinde süren bir yargı süreci ile dünün zâlimlerini bugünün mağdurları haline getirmenin âlemi yok.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi