İskenderun, Başbakan’ı bekliyor
Hep ekonomi konuşacak değiliz, biraz da siyaset konuşalım istedik ve bir fırsatını bulunca, İskenderun sokaklarına dalıp, esnafla hasbihal etmeye çalıştım. Her zaman söylerim; “çarıklı erkân-ı harple konuşmak zordur.” Çünkü leb demeden leblebiyi anlarlar.
Bu yüzden mağaza veya dükkânlara girmeden önce, insanların beden dillerini inceleyip, ondan sonra selam verir, öyle sohbete başlarım. Yine öyle yaptım ve adı da “Tatlıcım” olan bir tatlıcı dükkânını nokta belirleyerek çarşıyı dolaştım.
Önce tatlıcı dükkânının duvarında gördüğüm şu yazıyı paylaşayım: “Allah’ım cebimi daraltma/ Ruhumu karartma/ Beni senden başkasına yalvartma.” “Âmin” diyerek İskenderun’da siyasetin nasıl gittiğini ilk önce tatlıcıya sordum. O da beni şöyle bir süzdükten sonra nabza göre şerbet vermek yerine, söyleyeceğini direkt ifade etti. “Değişimden yanayım ve AK Parti’ye oy vereceğim” dedi.
İlk esnaftan olumlu intiba alınca sevinmedim desem yalan olur, o rüzgârla diğer iş yerlerini dolaşmaya başladım. Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi İskenderun’da da bir AK Parti rüzgârı esiyor ama diğer partiler de iyi çalışıyor. Hatta öyle hummalı bir faaliyet içerisindeler ki, seçim değil, sanki bayram kutluyorlar. Bu da çok hoşuma gitti.
Mevcut belediye başkanı olan şahıs, DP’denmiş. AK Parti adayı Seyfi Dingil karşısında en güçlü rakip olarak o gözüküyor. Üç dönemdir belediye başkanlığı yapan biriymiş. ANAP’tan DP’ye geçmiş. “Çalıştı ama...” deyip arkasını getirmiyorlar.
AK Parti adayı Seyfi Dingil hakkında iyi konuşanlar var, kararsız olanlar var, aleyhte ifadelerde bulununlar da var. Aleyhte konuşanların daha sonra başka partili olduklarını tespit etmek zor olmadığından, menfi düşünenleri ciddiye almazsak, Seyfi Dingil’in kendisini biraz daha iyi anlatması gerektiği anlaşılıyor. Dingil hakkında küçük tereddütler olduğu gözüküyor.
Çok açık ve net konuşan esnafın yanı sıra sokaktaki vatandaşların da en büyük isteği Başbakan’ın İskenderun’a mutlaka gelmesi. Öyle bir Başbakan sevgisi var ki, “Bize gelmezse olmaz” diyorlar. “Bir saatliğine de olsa uğrasın” diyenlerin sayısı hayli fazla. Bu istekleri bana da oldukça inandırıcı geldi ve rahmetli Özal’a duyulan güvenin aynısını gördüm.
Rahmetli Özal zamanında bir kısım medya, iş dünyası ve çeşitli kurum ve kuruluşların başındakiler, memleketin başına bir iş açıp, huzursuzluk ve güvensizlik tesis edince, milletimiz hemen “Özal bir çaresini bulur ve doğrusunu yapar” derdi. Şimdi aynı anlayış Başbakan R. Tayyip Erdoğan için söyleniyor. Güzel bir gelişme.
İskenderun’daki seçim, mevcut DP adayı ile AK Parti adayı Seyfi Dingil arasında geçeceğe benziyor. CHP’nin zaten bir varlığı yok, Türkiye’nin her yerinde olduğu gibi çöküşleri hızla sürüyor. MHP’de de Devlet Bahçeli’deki anlaşılmaz hırçınlığın endişesi var.
Biz İskenderun’dayken Başbakan da Hatay’daydı. Başbakan Hatay’dan Adana’ya geçtiğinde, biz de İstanbul’a dönmek üzere Hatay’a yani Antakya’ya geçtik. Miting sonrası Antakya’da hâlâ Başbakan rüzgârı hâkimdi. Ünlü kapalı çarşıya girdiğimizde hemen her esnafın yüzünde mutluluk ifadeleri ve güven veren halleri sürüyordu. Demek ki, İskenderunlular Başbakan’ı istemekle haklılarmış.
Antakya nüfus bakımından çok dinli ve çok ırklı bir yapıya sahip. Antakya’dan söz eden herkes böyle söylüyor. Oysa hiç de öyle değil. Antakya halkı bütün farklılıklarına rağmen mükemmel bir bütünlük sergiliyorlar. Farklılıklarına değil, ittifak ettiklerine bakıyorlar. Türkiye’ye lazım olan da bu anlayış değil mi zaten?
Suriye kökenli alevi bir Arap yurttaşımızla sohbet ettim. Hem Türkçeyi hem de Arapçayı çok iyi konuşuyor. “Yüreğimin sesi Tayyip’den yana” diyor ve ekliyor:
“Tarihin hiçbir döneminde kavgayla barış gelmemiştir. Kavgayla anlaşma gelmiştir ama hep bir tarafı eksiktir ve hır gür devam etmiştir. Biz kavgasız, gürültüsüz, ortak değerlerimiz üzerinde anlaşarak yaşamak istiyoruz. Bu sebeple de ülkemizin bütünlüğü bizim için en doğru göstergedir. Halkımız kimden yana reyini belirliyorsa, biz de onlara katılmak mecburiyetindeyiz. İnancımız ve değerlerimiz böyle emreder.”
Ne diyeyim, doğrunun yanında yer almak insani bir ölçüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.