Su Forumu üzerine
Yeryüzündeki suların % 99 deniz suyu/tuzlu su imiş, % 1 tatlı su imiş. Tuzlu deniz suyu ne içilir, ne geçilir. Tatlı su azdır ama insanların ve hayvanların hayatı ona bağlıdır.
Dünyamızın % 70 su olduğu gibi, bedenimizin % 70 de su imiş.
Rabbimiz: "Biz, her canlı şeyi sudan yarattık" buyurmuş. (Enbiya 30)
Her yaratık ona muhtaçtır. Onun için güneşin ışığı ve ısısının yönetimini, soluduğumuz havanın yönetimini insanların eline vermediği gibi yağmurların da nereye yağıp nereye yağmayacağı konusunda da yönetimi insanlara vermemiştir.
Rabbimiz, gökten indirdiği suları belirli miktarda indirdiğini haber verir.
"Gökten belirli miktarda su indirdik ve onu yeryüzüne yerleştirdik. Onu gidermeye de bizim gücümüz yeter." (Mü'minun 18)
İnsanlar, ormanları yakarak ısındıkları zamanlarda senelik orman tüketimiyle ormanların kilometre karesini ve insan üreme hızını hesap ettiklerinde "Şu kadar yıl sonra yeryüzünde diş kürdanı olacak kadar orman kalmayacak" denilmiş ve felaket tellallığı yapılmıştı ama insanlar kömürü keşfetti ormanlar biraz kurtuldu.
Felaket tellalları bu sefer kömür üzerine hesaplar yaparken petrol keşfedildi.
Bu günlerde petrolün de hesabı yapıldı derken doğalgaz bulundu.
Doğalgazın da rezervi hesaplanırken insanlık güneş enerjisini devreye sokmaya çalışıyor.
Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Allah'ın nimetlerini saymaya kalksanız sayamazsınız" buyurmuş" (İbrahim suresi 14/34, Nahl 16/18)
"Fakirlik korkusuyla çocuklarınızı öldürmeyin, onları da sizi de biz rızıklandırırız. Onları öldürmek büyük günahtır" buyurmuş. (İsra suresi 17/31)
Rabbimiz "Yeryüzünde kıpırdayıp hareket eden her canlının rızkı Allah'a aittir" buyurmuştur. (Hud 11/6)
Devletlere ve topluma düşen görev, yeryüzünün tabii kaynaklarının hesabını yapmadan, onları işlemeye koymadan önce insanları ve onların maddi manevi, bedeni, akli ve ruhi enerjilerini yaratılışlarına uygun bir şekilde harekete geçirmektir.
Şu anda buzulları eriten, ozon tabakasını delen, genleri değiştirerek insanları adını bilmediği hastalıklara iten batılın pisliğinden kurtulmak için insanlığın kazandığı bütün paralar harcansa tabiatı aslına dönüştüremezlermiş.
Fırat nehrinin kenarında abdest alan bir Müslüman'ın abdest alırken israf yapmamasını emreden, akan nehir bile olsa suya işemeyi yasaklayan bu din, toplum hayatından çektirileliden beri tabiatta da hastalıklar türedi.
Bunalımlı insanların denizleri kirletmesi nedeniyle kendisi gibi balinaların bile intiharına sebep olmakta.
Tertemiz olarak yaratılan her çocuğun bu temiz fıtratını korumak için örnek olarak gönderilen rahmet peygamberimiz ve diğer peygamberlerimiz, toplumdaki bozulmayı düzeltmişler ve hem tabiata, hem insanlara rahmet olmuşlar.
Rabbimiz Bakara 205'te kafir insan, yeryüzünün yönetimini ele geçirirse nesilleri ve mahsulleri yok edeceğini haber verir.
Vay buzlar eriyormuş, küresel ısınma varmış, nehirler kuruyormuş, yeraltı suları çekiliyormuş, toplu ölümler olacakmış, filan tarihte yüz milyonlarca insan açlıktan ölecekmiş türünden felaket tellallığını dinlemek yerine yukarda verdiğimiz ayetleri gönlümüzün en derin yerine iman esası olarak yerleştirdikten sonra eğitime ağırlık verip israf etmeyen, kirletmeyen, çalışan ve adil bir şekilde bölüşen imanlı nesiller yetiştirelim.
Dünyamız, Allah tarafından yaratıldığında kaç tonsa yine aynı. Üstüne altı milyar insan bindi diye kilosu artmıyor.
Sular buhar olup uçsa, temizlendikten sonra yağmur olup tekrar geliyor. Buzlar suya, sular buhara, buharlar yağmura dönüşüp dururken dünyadan bir damla eksilmiyor, şekil değiştiriyor.
Ayette belirtildiği gibi her canlının rızkı Allah'a ait olunca, bin yıl sonrasında dünya nüfusu kaç olursa olsun kainat onlara yetecektir.
Yeter ki Rabbin mülkünün Rabbin yarattığı kullara ait olduğu hatırdan çıkarılmasın.
Sevgili peygamberimiz, "İnsanlar üç şeyde ortaktırlar: Su, (topluma ait topraklarda) bitenler ve ateş (Güneş, gaz, petrol, madenler vs.." (Ebu davud 2/300 hadis 3477, Ahmet, Müsned 5(364 hadis 23132)
Uluslar arası sular olsun, sınır aşan sular olsun, deniz suyu, göl suyu olsun, yeraltı suları olsun hepsi topluma ait iken o sulardan testisine su alan kabındaki suya sahip olur.
Topluma ait bu suyu kirletemez, kirleten temizleme cezasına çarptırılır.
Başkasının zararına olarak kullanamaz.
Suyun üst tarafında olan ihtiyacından fazlasını tutamaz.
Yeraltı sularının topluma ait olduğunu bildiği halde kuyu kazanın o kuyuya ve kırk arşınlık çevresine sahip olduğunu bildiren sevgili peygamberimiz, Medine'ye tam hakim olduğu halde Yahudi'nin mülkü olan Rume kuyusuna el koymamış ve kuyunun satın alınıp vakfedilmesi tavsiyesinde bulunmuş.
Buhari'nin sahihinde Müsakat kitabında bu konular işlenmiştir.
Fıkıh kitaplarımızdaki su hukuku günümüz dünyasında Birleşmiş Milletlerin koyduğu kurallardan daha geniş, teferruatlı ve herkesin razı olacağı şekildedir.
Birleşmiş Milletlerin kurallarını güçlüler koyduğundan alınan kararlara hala Türkiye dahil birçok devlet imza atmamışlardır.
Petrol savaşlarında milyonlarca insan öldürenler, şimdilerde yine milyonlarca insan öldürmek için önemli suların kenarına üsler kurmaya başlamışlardır.
İslam dini, herkesi Allah'ın kulu kabul ettiğinden, her canlıya verilen su damlası karşılığında sevap olacağından koyduğu kurallar da adildir.
Özetle dünya, önce İslam'a muhtaçtır.