Oğlum olursa adını Tayyip koyacağım
Bugün baharın başlangıç günü Nevruz. Nedir kimler nasıl kutlar veya kimler nasıl değerlendirir bu konulara girmeyeceğim. Nasıl olsa lehte aleyhte bir şeyler yazabilmek için bugünü özellikle bekleyen ve yeterince yazanlar var.
Ben çok farklı bir iklimden bahsedeceğim. Son yazımda işaret ettiğim gibi Salı ve Çarşamba günlerini Yemen'in başkenti San'a da geçirdim.
İslam Dünyası'nda Davos rüzgarının heyecanı hâlâ bitmiş değil. Devam ediyor.
San'a da yayınlanan İlaf isimli gazete "Gazze olaylarında Türk hükümetinin tutumu" konulu bir sempozyum düzenlemiş. Bir tebliğ sunmak üzere beni de davet ettiler.
San'a'da geçirdiğim iki gün ömür boyu unutamayacağım etki bıraktı üstümde. Bu tarihi şehre girdiğinizde kendinizi 500 sene öncesinde yaşıyor hissedebilirsiniz. Hele attığınız her adımda bir Osmanlı eseriyle karşılaştığınızda Mardin'i Urfa'yı ziyaret ediyormuşsunuz gibi bir his uyanır içinizde. Şehrin bu özelliğine bir başka yazıda temas edeceğim.
Bugün Yemen kamuoyunun hâlâ yaşadığı Davos heyecanına kısaca değinmek istiyorum.
San'a'ya indiğim günün akşamı (17 Mart Salı) Kudüs Kurumu'nun salonunda yarısı Endenozyalı Müslümanlardan oluşan bir topluluğa "Modern Türkiye Tarihi ve Gazze Olayları" konulu bir konferans verdim. (Kudüs Kurumu, Filistin meselesini dünyaya iyi anlatabilmek için davet ettikleri heyetlere haftalar süren kurslar düzenliyor, Endenozyalılar bu kursa gelmişler.)
Ertesi gün sefaretlerin bulunduğu bölgede yer alan Remade Hadde isimli otelde düzenlenen sempozyuma katıldım.
Sempozyum Yemen Dışişleri Bakanı Prof. Ebu Bekir el Kırbi himayesinde İlaf gazetesi tarafından düzenlenmiş.
Yüz kişilik özenle seçilmiş bir topluluğa yönelik bu sempozyuma neredeyse Yemen'in her kesiminden üst düzey yetkililer katılmıştı. Hükümet taraftarları, muhalefet partilerinin temsilcileri, akademisyenler ve gazeteciler.
Sempozyumu Prof. Dr. Abdullah el Magalıh yönetti.
Açış konuşmasını Dışişleri Bakanı Prof. Ebu Bekir el Kırbi yaptı. Arap Türk ilişkilerinin son dönemde geliştiğinin altını çizen bakan, Filistin konusunda Türk hükümetinin takip ettiği politikalarını ve Gazze olaylarındaki tavrını "cesur liderlik" diye tarif etti ve Türkiye'nin liderliğe layık bir ülke olduğunu anlatan bir konuşma yaptı.
Sempozyumda üç tebliğ sunuldu.
"Osmanlı Devletinin Araplara ve İslam'a hizmetleri" konulu ilk tebliği Sana Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Emet el Ğafur el Emir sundu. Özellikle Osmanlı'nın Yemen'e yaptığı hizmetlere de değinen tebliğci, bazı kitaplarda Osmanlılar hakkında kullanılan sömürgeci ve işgalci ifadelerinin haksız olduğuna işaret etti.
"Türk Hükümetinin Gazze Olaylarındaki Tutumunun Sebepleri ve Neticeleri" konulu ikinci tebliği ben sundum. Özetle Türkiye'nin bölgedeki tüm taraflarla iyi münasebeti olan tek ülke olduğunu, dolayısıyla bunun barışa katkı için önemli bir özellik olduğunu, Türkiye'nin Filistin halkının iradesine saygıdan yana olduğunu, Hamas yerine bir başka parti seçimi kazanmış olsaydı onu da savunacağını ve Davos sonrası ilişkileri anlattım.
"Filistin Meselesinde Türkiye'nin Takdir Edilen Rolü" konulu üçüncü tebliği ise HAMAS Siyasi Büro Üyesi Münir Said sundu. Said hükümetin tutumuna teşekkür ettikten sonra özellikle sivil toplum örgütlerinin Filistin'e verdiği desteği, yapılan mitingleri konu edinen bir tebliğ sundu.
Tebliğlerden sonra müzakereye geçildi.
Prof. Sadık Ravhani, Tıp Fakültesi Öğretim Üyesi ve Yemen Yüksek Seçim Kurulu eski üyesi Prof. Abdullah Dahhan, Islah Partisi'nden Prof. Fethi Azeb, Nasırcılar Partisi'nden emekli Tuğgeneral Hatem Ebu Havatim, Kuds Müssesesi Müdürü Ömer Ebu Ubeyd, Sadık el Hammadi, Muhammed Abdullatif Racıh, Yemen Tv Müdürü Ahmed Museyli ve Abdulkerim el Hamisi tebliğleri müzakere ettiler.
Konuşan herkes Türkiye'yi nasıl öveceğini bilemiyordu.
Mesela müzakerecilerden Prof. Sadık Ravhani, "Türkiye adını duyunca heyecanlanıyoruz. Türkiye Müslümanların vicdanı oldu.", emekli Tuğgeneral Hatem Ebu Havatim, "Yemen'e sanatı, matbaayı, üniversiteyi, silah fabrikasını, köprüleri, yolları, demir yollarını Türkler getirdi. Her şeyimizi onlara borçuluyuz.", Nayif Cumai, "Türkiye Yemen'de işgalci olmamıştır, sömürgeci olmamıştır. Başbakan'ın Davos tavrı bizleri heyecanlandırdı. Oğlum olursa adını Tayyip koyacağım" gibi takdir dolu değerlendirmeler yaptılar.
Türk konsolosu Sinan Kuzum ve arkadaşları da sempozyumu sonuna kadar ilgiyle takip ettiler.
Hükümetin sempozyuma ve şahsıma ilgisi ise en üst düzeydeydi. San'a'ya indiğim gün hem Yemen Dışişleri Bakanı Prof. El Kırbi hem de İnsan Haklarından Sorumlu Baakan Prof. Hüda Elban telefonla bana "hoş geldiniz" diyerek bir arzumun olup olmadığını sordular. Ayrılırken de cumhurbaşkanının özel sekreteri Abdu Burci telefonla arayarak "güle güle" demek için görüşme talebinde bulundu.
Ben bu organizasyon için İlaf Gazetesi Yayın Yönetmeni Muhammed el Hamiri ve Prof. Dr. Mahmud el Hatıb'e özellikle teşekkür ediyorum.
Halkın ilgisini bir başka yazıda anlatacağım inşallah.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.