Basılı Yakıt ve İpsiz Recep
Bu hafta iki kitaptan söz etmek istiyorum. İlk eserimiz Etkileşim Yayınları arasından çıkan, Ömer Lütfi Mete’nin yazdığı “Basılı Yakıt” adını taşıyor.
Bu arada Ömer Lütfi Mete’ye de geçmiş olsun dileklerimizi iletelim ve sağlıklı bir ömür dileyelim. Ömer Lütfi Mete, yazı ve söz hayatının sessizliklerinde gezinen ama gezindiği her yerde de önemli izler bırakan bir ustadır.
Sözünü ve özünü bir tutmanın mücadelesi, Ömer Lütfi Mete’nin herhalde bugüne kadar sabırla sahip çıktığı en önemli özelliklerinden biridir. Sözlerini dinlerken, gözlerine baktığınızda, sözün yiğitliği ve kuvvetliliğini gözlerinden okursunuz.
Kitabı elime alıp, “Basılı Yakıt” ismini görünce şaşırmadım desem yalan olur. “Yine ilginç bir isim yakalamış” diyerek hızla kitabın sayfaları arasında gezinmeye başladım ve şu sözlerine rastladım. Sizlerle de paylaşmak isterim:
“İlk kitabım basıldığında yakın dostum keresteci Naci’nin dükkânını mekân tutmuştuk. Bu durumu öğrenen bir dördüncü arkadaşımız, bizimle çok haklı olarak alay ediyordu:
‘Kereste dükkânında yayımcılık, parlak bir fikir, işi temelden ele alıyorsunuz. Hatta biraz daha ileri gidip, bir kavak fidanlığından işe başlayabilirsiniz.’
Beş bin adet bastığımız kitabı satmak için beslediğimiz hayaller çok erken yıkılmıştı. Dostlarımız birer tane değil, üçer beşer tane almalarına rağmen, elimizden çıkan kitap sayısı yüzü, iki yüzü zor geçiyordu.
Derken asker oldum. İki yıl boyunca rüyalarımı başarısızlığımın beş bin nüshalı bu korkunç belgesinin ortadan kalkışı süsledi. Döndüğümde ise yalnızca birkaç kitabın haşereler tarafından eksiltildiğine şahit oldum.
Daha kötüsü keresteci Naci’nin dükkândan taşınmasıyla gerçekleşti. Evliliğimin ikinci ayında beş bin kitabı evime taşımak zorunda kaldım. Eşim ciddi ama yumuşak bir sesle sordu:
‘Ne olacak bunlar?’ Cevap verdim.
‘Kış yaklaşıyor sobayı tutuştururuz.’ ”
Evet, Ömür Lütfi Mete’nin hayatından önemli kesitlerini kaleme aldığı “Basılı Yakıt”ı okudukça, hem kendisini yakından tanıyacak, hem de onun yazarlık deneyimlerine dair önemli ipuçları yakalayacaksınız.
Yazılanlar Ömer Lütfi Mete’nin hayatı değil aslında, Türkiye’nin yakın geçmişine ait fotoğraflardan müteşekkil.
………
İkinci eserimiz ise Nesil Yayınları’ndan çıkma ve TRT’de yayınlanan “İpsiz Recep” dizisinin romanı. Can Algüvenç tarafından yazılan roman da yine ülkemizin yakın tarihine ışık tutan bir kahramanlık hikâyesi. İpsiz Recep, Milli Mücadele hareketinde yer alan bir halk kahramanı. Adamlarıyla birlikte din, vatan, namus ve bağımsızlık uğruna savaştı.
İpsiz Recep’in yedi arkadaşı ile başlattığı amansız mücadele, her geçen gün büyüyüp genişledi. Düşmanın yüreğine öylesine korku saldılar ki, İstanbul’u saran Rum çeteleri dehşete düştüler.
Kahramanlar her seferinde değişik yöntemler uyguladı. Bazen meyhane basıp çete imha etti, bazen İngiliz gambotu basıp amiral öldürdü, bazen takalarla Fransız gemilerine saldırdı, bazen de cephane yüklü Yunan gemileri ele geçirip malzemelerini Anadolu’ya sevk etti.
Recep Reis bu mücadelede milis yüzbaşılığına kadar yükseldi. Savaş sonunda İstiklal madalyası ile taltif edilip, maaşa bağlandı. Fakat “Biz bu mücadeleyi madalya için yapmadık” diyerek onu kabul etmedi, maaşını da Tayyare Cemiyeti’ne bağışladı.
Savaş sonrası Ankara’ya davet edilip kendisine siyasete girmesini teklif eden heyete; “Savaşta dik duran başımızı siyasette eğmeyiz. Tilkinin pazarda işi yoktur” diyerek teklifleri kabul etmedi.
Bu romanda İpsiz Recep’in akılları donduran mücadelesinin yanı sıra, Milli Mücadele’nin arka planına dair gün yüzüne çıkan bilgiler de bulacaksınız.
Eserler hakkında bilgi İçin Etkileşim ve Nesil Yayınları: 0212 551 32 25
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.