Yine başörtüsü
Harika!
İnanın hiçbir olay Cumhuriyet tarihi boyunca kimin kim olduğunu bu kadar açık ve net bir şekilde ortaya koymadı.
Başörtüsü, maskelerini düşürdü.
Bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Birilerinin bir takım tehditlerden söz etmeden önce, bu ülkede İslâma ve Müslümanlara karşı açık bir kampanya başlatıldığını görmeleri lazım.
Siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri, şahsi menfaatlerini o çevrelerin çıkarları ile tevhid eden bir grub azınlık bunlar..
İslâma ‘İrtica’, Müslümana ‘Mürteci’ diyen bir azınlık. “Beyaz Türkler”. Kendilerini milletin “efendi”si sanan, “dinde reform” hayalleri kuran, “toplum mühendisliği”ne soyunan birileri..
Bunların, Media, sermaye, siyaset ve bürokrasi içindeki uzantıları deşifre oldu.
Kim derin devletin, kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı siyasetin ajanı, tetikçisi, ortaya çıktı.
Başörtüsü Türkiye’nin üzerine örtülen karanlık örtüyü kaldırıyor..
Başörtüsü bugün özgürlüğün, insan haklarının, hukuk devletinin sembolü haline gelmiştir.
Kim darbeci, kim darbeye karşı açığa çıkmıştır..
Sağcısından solcusuna, Alevisinden Sünnisine herkes bu gerçeği gördü.
Ağır bir bedel ödendi ama, karşılığında çok büyük bir değer elde edildi..
Buyurun işte size derin gerçek! Taraf gazetesinin haberi: “ERGENEKON'DA KORKUNç MUMCU BELGESİ! Uğur Mumcu suikastıyla ilgili korkunç belge, eski Binbaşı Zekeriya öztürk'ün çantasından çıktı.. Ergenekon davasında tutuklanarak cezaevine konan emekli Binbaşı Mehmet Zekeriya öztürk hakkında, Danıştay baskını ve Cumhuriyet gazetesine bomba atılması ile bağlantısı nedeniyle yapılan takibatta önemli belge ve bilgilere ulaşıldığı ortaya çıktı. 17 Mayıs 2006’da Danıştay’a yapılan saldırıdan 6 gün sonra İstanbul Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan ihbar üzerine öztürk’ün kayınvalidesinin evine sakladığı çantalar dolusu belge ele geçirildi. çanta ve poşetler içinde bulunan dokümanlarda gazeteci Uğur Mumcu suikastından, Şemdinli’deki Umut Kitapevi’nin bombalanması olayına kadar çok sayıda olayla ilgili belgenin olduğu tutanak altına alındı. Ancak dava dosyasındaki belgelerden tutanak altına alındığı anlaşılan belgelerde neler olduğu konusunda dosyada hiçbir bilgi bulunmuyor.”
Güldal Mumcu’ya tavsiye, kocanın katillerin yakalamak istiyorsan çevrene iyi bak! Timsah gözyaşlarına kanma!
Hambemitoğlu’ndan Bahriye üçok’a, Aksoy’dan Kışlalı’ya, İpekçi’ye kadar, bakın bakalım kimin eli kimin cebinde bu karanlık ve kanlı ilişkilerde..
Bu çevrelerin asıl korkuları, başörtüsü değil, bu cinayetlerin, soygun ve vurgunların bu gidişle bir gün hesabının sorulması.. Yoksa başörtüsü bahane!
örtü Arap dünyasına aitmiş, dini bir konu değilmiş. Dindardan daha çok din bilgisine sahip adama bakın hele bir..
Kendileri için bir şey istedikleri yok. Başkalarının özgürlüğünü engellemek için bayrak açıyorlar. Darbe çığırtkanlığı yapıyorlar..
Dün Viyana’daydım. Viyana’da İslâmi Gimnasyum’da, her ırktan Müslüman kızlar serbestçe başörtüleri ile derse girebiliyorlar. üniversitelerde de durum farklı değil. Hıristiyanlar başörtülülerden korkmuyorlar. Orada başörtüsü karşıtlığı yapanlar, faşistler.. Onlar arasından biri çıkıp da bir şey söyleyince Cumhurbaşkanı çıkıp Müslümanlardan özür diliyor..
Bizdeki faşistler çok daha azgın çıktılar..
İslâma ve Müslümanlara karşı sokağa dökülenlerin İslâma ve Müslümanlara saygıları sıradan bir Hıristiyan kadar bile değil..
Başörtüsüne karşı çıkanların kim olduklarını biliyoruz artık. Şemdinli’nin arkasındakiler onlar. Onlar Dink’i kurşunlayanları azmettirenler, Onlar Ergenekoncular.. Onlar üniversite içine sinmiş sözde bilim adamları. Onları tanıyoruz, biliyoruz artık..
Bir kısım Media darbe kışkırtıcılarının, derin devletçilerin, Ergenekoncuların, ya da başörtüsü karşıtlarının amiral gemisi gibi.
TüSİAD’da, MEDİA’da aynı çevrenin parmak izlerini görüyoruz. Birileri sanırım, 28 Şubat’tan sonra gömdükleri “savaş baltalarını” çıkarttı.. Yeniden bir “huruç harekatı” başlattılar..
İyi, başlatsınlar bakalım..
Muhteşem bir süreç yaşıyoruz.. Kimlikler ortaya dökülüyor..
Başörtülüler artıyor, başörtüsüne kamuoyunun desteği bir çığ gibi büyüyor ve başörtü karşıtları güneş altında kalan buz kalıplar gibi eriyor..
Her şey biz yaşarken ve toplumun gözleri önünde gerçekleşiyor.
CHP, her zaman olduğu gibi CHP’liğini yapıyor ve tabii yaptıkça kaybediyor..
Kemalistler de öyle..
Büyükanıt’ın herkesin bildiği üslubuna gelince, Ergenekon konusunda konuyu yargıya emanet eden ve sonucun beklenmesini bekleyen Büyükanıt, bu konuda da konunun sonuçlanması için Parlamento iradesi ve yargı kararları ve YöK’ün kararlarının beklenmesi gerektiğini söylese daha iyi etmez mi idi? Ergenekon ve başörtüsü konusundaki iki farklı tutum birlikte masaya konduğunda, Büyükanıt uslubu ile kime daha yakın durmuştur sizce!
Demokratik talepleri, insan hakları tartışmalarını rejim için tehdit olarak görenler, artık açık açık derin devlet ve darbe savunuculuğu yapanlar, size göre nasıl bir rejim istiyorlar?
Bu konuyu çevremizdekilerle konuşmanın vakti geldi.
AK Parti’ye gelince, “dikbaşlılık edin” demiyorum ama, dik durun.. öfkeleri ağızlarından taşan, ihtirasları korkuyla birleşince ağzından çıkanları kulakları duymayan çevrelerin korku ve panik içindeki sözleri sizi korkutmasın. Korkmayalım ama kontrolü de elden bırakmayalım tabii ki! Kuru gürültüye papuç bırakmayın, tereddüt ederseniz birilerinin cür’et ve cesareti artar.. Yüzünüzü Hakk’a ve halka dönün.. Selam ve dua ile.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.