Selâm olsun Saadet’e erenlere (*)
Cumartesi günkü Vakit'in ana sayfasında yazılanlar elhak doğruydu. Hâttâ yazılanlar, yerin yetmezliği hasebiyle eksik kalmış bulunmaktadır. CHF’nın; bir rejim doğuruyoruz diye bağırlarına taş basıp, pozitivizmin maddeci bölümünde kulaç atmaları, namazında sahib-i tertip bilinen merhum Mareşâl Çakmak'ı bile suskunluğa taşımıştır.
Nitekim şimdi lüks otel olarak Bayezid'de varlığını sürdüren Beyazsaray'daki bodrum katında, bir zamanlar İslâmî neşriyatın kalbi sayılan kitapçılar çarşısına, Cumartesi günleri teşerrüf edip, Enderun adlı Sahhaf dükkânının müdavimleri arasında bulunanlardan, eski maarif nazırlarından 10 Haziran 1948 ile 22 Mayıs 1950 yılları arasında 1 sene, 9 ay, 12 gün görev yapmış bulunan merhum Tahsin Banguoğlu, sohbetlerinden birinde bir nedamet olarak kabul edilebilecek beyanda bulunmuş. İfade etmişler ki; “Efendim namaz insanın murakabe anahtarıdır. İnsanı huzuru ilahiye günde 5 defa götüren, geçirdiği vakti tövbeyle kapatma harekâtıdır. Bizler Müslümandık. Büyüklerimiz de Müslümandı. Ancak Cumhuriyet'in bânilerinin ve bizlerin, mühim eksiğinden biri namaza gitmememizdi. Yoksa hepimiz Müslümandık...”
Elbette ki; merhum Banguoğlu bu itirafla, tövbelerine ve tövbeye bir kapı açan bu ifadatıyla, İslâmî anlayışta nedametin güzel bir hâl vasfı ile adlandırılması rahmete vesile olur inşaallah. Fakat ne çâre ki; kurdukları CHP'nin mûrisleri olanlar, 1950 sonrasında, 1960'tan sonra da hâttâ ve hâtta 1974 MSP ile koalisyonu akabinde bile aynı yanlışlarına, lâikliğin uydurma mânâsına değil, gerçek mânâsı olan felsefi mânâsı, yâni Meydan Larus'da yer alan ‘din karşıtlığı’ mânâsına bağlı kalmaya devam ettiler. Onların, CHP kurucularının çoğunun içinin burkularak tercih ettikleri yeni rejim oluşturmanın gereği, milleti dine uzak yetiştirme denemesi muakkiplerince öyle yapışılan bir nesne oldu ki; 2009'da dahi din un çuvalına benzetilerek ve de yargının bâzı müntesipleriyle el ele verilerek yaşatılmaya çalışılmaktadır. Son örneği de günümüzde, sandık başında görev alacak hanımlar, asla başörtülü olmayacak kararını tâmim eden YSK kararıdır. Herhâlde başörtülüler reylerini kullanamayacaklardır kararını, genel milletvekili seçimlerine bırakmış olmalılar. Şunu ifade etmeden geçemeyeceğim:
1982'de Anayasa referandumu yapılırken, Okmeydanı SSK Hastanesi yanında Bilaş bloklarında oturuyorduk. Çocuklarımın okuduğu ilkokuldaydı rey sandıkları. Bunlardan birinde eşim Ebe Hanım sandıkta vazifeliydi. Sandık başkanı da bir ilkokul müdürü idi. Sandık başı yapılırken ben de birlikte gittim. Belki başörtüsüne müdahale olur diye. Fakat o gün akşama kadar hiç üzücü bir şey olmadı. Evimizin okul karşısında olmasından, öğlen de evden getirdiğimiz nevâleyi hep birlikte yedik. Çocuklarım çay demlemişler ve getirmişler, onu da ikram ettik. Güzel bir gün geçirdik. Bizi üzen, yâni eşim ve beni üzen, tesettürlülerin bir bölümünün, tartışılmaya açılmasına dahi müsaade olunmayan Anayasa'ya evet reyi verdiklerini zarfların inceliğinden dolayı görmüş ol mamızdı.. Bunu anlatmakla da şunu söylemek istiyorum...
Darbeciler idâresi dahi sandıkta başörtüsüne hık-mık dememişti.
•
GELELİM ÇAM KERTESİNE
Yazımızın başında Cumartesi günkü Vakit gazetemizin manşetinde yer alan CHP'nin yaptıklarına yer verdik, onların kötü bir mirası, seleflerini aşan şekil de bu mirasın üzücü ahvâlini devam ettirdiğini ve de ettireceğini yazdık. CHP'yi rey defterimizden sildik. Vakit gazetemiz Cumartesi günkü nüshasında CHP'nin maskesini düşüre düşüre bütün çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Böylece de, İslâmî kesim olsun, ister kuvvetliden yana olmayı kendilerine çâre bilmişlere CHP dışında rey tercihi göstermiş zannediliyor. Hayır öyle bir şey yok. Veya ben böyle anlıyorum:
Vakit diyor ki; CHP budur. Buna rey verirsen, yazdıklarımızı yeniden, hâttâ daha başka dinle ilgili engellerin, CHP zihniyeti tarafından önüne konulmasına kendini hazırla demiş oluyor. Yoksa şimdiki iktidarın savunmasını da yaptığı yok. Neden böyle bir savunmaya gerek görmüyor? Çünkü zamanı hep birlikte yaşıyoruz ve sizler şimdiki iktidarın yaptıklarının da şahidisiniz. İnternet ortamında onlara yapılan ithamlara vukufiyetiniz oluyor. Değerlendirme size ait.
Ülkenin bütün kurumlarıyla kavgalı bir iktidar var. Kendi İçişleri Bakanı diyor ki; çoğu yolsuzluktan 34 belediye başkanını görevden aldık. İçlerinde AKP'li de var. CHP'li de var. Bravo, olanı açıklıyor. Demek ki 3000 tane de olsa açıklayacak Sayın Bakan.
Siz seçmenlerle aynı dönemi yaşıyoruz, sizler de biraz araştırıp görünüz. Her şeyi Vakit gazetemizden beklemeyiniz. Bir de 5 yıldızlı parti olan, yâni Saadet Partisi; bütün bu partilerden farklı bir parti, ebrinisan (morbulut) gibi gelip geçmiş RefahYol dönemi tatbikatını hatırlayanlar, unutmuşlara, bilmeyenlere hatırlatıp anlatsınlar. Ülkeyi şimdi hemen, fark var diyerek mahalli seçimlerde Saadet Partisi'ne emanet etmekle Allah'ın (c.c.) emanetini, ehline veriniz emrini yerine getirsinler. Müftüoğlu büyüğüm der ki; “Ümmetin ihtilafında rahmet vardır” ifadesi idâre de değil, ilimdedir. İdarede ihtilaf oldu mu? Ahenksizlik doğar. İhtilaf problem doğurur. Problem çözülemezse, devlet elden gider demektir. Bu bakımdan önümüzdeki genel mahalli seçimler iktidarını SP'ye verelim. Akabinde erken genel seçimde de Millet-i İslâmiye'nin dünya siyasetinde uydu olarak değil, lider olarak ‘Ben de varım..’ demesi için Saadet Partisi'ni iktidar edelim ve cihan iki saadete varacak yükselişe uzansın. Fikriyat ya tam olarak desteklenir, ya da kerhen desteklenir. Bâzı yazarlar İl Genel Meclisi reyleri partinin oy oranı tespitinde bâzdır derler. Hiç! Laf ola beri gele! Kuvvetliden yana olanlar, Meclis'te falanca partiye verelim, reislikte filanca partiye verelim diye ünlüyorlar. Ben buna ya reisini satmak, ya da ilkesiz olmak derim ve Milli Görüş seçmenine yakıştıramam.
Geçtiğimiz hafta Salı akşamı Çekmeköy'de Anadolu Gençlik Derneği'nin tertiplediği Çanakkale Savaşları üzerine konferansımızı hem dinlemeye çalışan, hem de açılış konuşmasını yapan Çekmeköy SP Belediye Başkan Adayı E. Yarbay Halil Mert Beyefendiye buradan hem teşekkür, hem de seçimden zaferle çıkma temennilerimi arz ederim.
Çarşamba akşamı ise; Sakarya Üniversitesi Anadolu Gençlik Derneği grubunun yine Çanakkale Şehidlerini anma gecesinde AKM'deki (Adapazarı Kültür Merkezi) konferansımızı verdiğimizde ecdadımızı anarken, günümüzün o yıllara benzeme eğilimi içinde olduğumuza dikkat çektik ve buna Allah saklasın hazır olmamız gerektiğini, bu toplantıların o ruhu muhafaza toplantıları olduğunu Perşembe akşamı da Marmara Üniversitesi Anadolu Gençlik Derneği'nin mükemmel salonunda yaptığımız uzun bir sohbetle ecdadımıza lâyık torunlar olacağımıza söz verdik. Ülkeyi, bağımsız lider ülke Türkiye olarak yaşatma anlayışı içinde olduğumuzu Milli Görüş'ün bunun teminatı olduğunu bir defa daha müşahade ettik. Önümüzdeki mahalli seçimlerin, SP'nin zaferiyle neticelenmesi, hem kalbî, hem de kavli duamdır.
Velhasıl reyim beş yıldızlı Saadet Partisi'nedir. Sevenlerime de tavsiyeyi vazife addederim. Fiemanillah.
(*) 1970’de Erbakan Hoca’nın İzmir’deki konuşmasından...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.