Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Yürek mektuplar

Yürek mektuplar

Fatma Nur;
“Anneannem radyodaki programlarınızı sürekli takip eder. Ayrıca birçok kitabınızı da almış, okumuştur…
“Ben de bu vesileyle kitaplarınızı okudum. Gördüm ki, Osmanlı Devleti ve padişahları hep pozitif yanları ile kitaplarınızda yer alıyor.
“Birkaç haftadır bir televizyon kanalındaki tarih programını izliyorum. Gördüm ki, programı yapanlardan biri her söylediğini belgelendirebileceğini söyleyerek elindeki kâğıtları sallıyor.
“Doğrusu şimdiye kadar hiç duymadığım şeyler söylüyor. Kafam karıştı. Size sormak istedim:
“1. Fatih Sultan Mehmed ve Sultan II. Abdülhamid içki içerler miydi?
“2. Fatih sevilmeyen ve çok vergi alan bir padişah mıydı?
“3. Fatih son seferinde vefat edince, kendisi tahnit edilmiş ama sıcakta çok bekletildiği için kokmuş muydu?
“4. Ulubatlı Hasan yaşamış mı, yaşamamış mı?
Bunlar o programı yapanların iddiaları. Etrafımda bazı yakınlarım artık “yazıklar olsun” dercesinde padişahlara öfke duymakta ve neredeyse padişahların hatalarından utanmaktadırlar!
“Padişahların annelerinin Türk olmaması, çok fazla kadın almaları, haremleri, kardeşlerini öldürtmeleri gibi olaylar da insanları etkiliyor…
“Açıkçası benim de aklım karıştı. Ne diyeceğimi bilemiyorum. Siz de bu programa çıkmaz mıydınız? Bu konular hakkında ne diyorsunuz?
“Vaktinizi ayırır, birkaç satırla da olsa mailimi cevaplarsanız çok müteşekkir kalacağım.
• Bazılarının işi, kafaları karıştırıp hercümerce çevirdikten sonra, kafaları ele geçirmektir Fatma Nur… Bu yüzden hiç şaşırmadım.
Suallerinizin tamamına defalarca cevap verdiğimi hatırlamakla birlikte, hem sizi kırmama adına, hem de o programı seyreden, ancak daha önce yazdıklarımı hatırlamayan dostlarımın da zihinlerini tazeleme adına cevap vereceğim.
Tabii sütunumuz bütün bu konuları uzun uzun konuşmaya ve belge zikretmeye müsait değil; bu yüzden kısaca temas edeceğim.
1. Bu iddia sadece Fatih ve Sultan Abdülhamid’le sınırlı değil, Yıldırım Bayezid’den Veli Bayezid’e, oradan Kanuni’ye ve Sultan IV. Murad’a kadar eski olsun yeni olsun, hemen hemen bütün Osmanlı padişahlarını kapsamaktadır.
Sanırım kendi içki alışkanlıklarına tarihten referans bulmaya çalışıyorlar. Gerek bu konu, gerekse Osmanlı padişahlarının yabancı kadınlarla evlenmesi ve kardeş katli meselesi, benim “Biz Osmanlıyız” isimli kitabımla son çıkan “Osmanlı Demokrasisinden Türkiye Cumhuriyetine” isimli kitabımda (Nesil Yayınları, 0212 551 32 25) genişçe yer alıyor. Harem mevzuu ise Prof. Dr. Ahmed Akgündüz’ün “Bilinmeyen Osmanlı” isimli eserinde tafsilatlı olarak izah ediliyor. Merak eden okurlarım bu kitaplara bakabilirler.
Kısaca belirtmek gerekirse, Osmanlı bir vesika devletidir ve saraya giren bir kilo soğanın bile defterlerde kaydı vardır. Ama saraya alkollü içki girdiğine dair hiçbir kayıt yoktur. Ayrıca da kılı kırk yaran Osmanlı ulemasının böyle bir durum karşısında susup oturması mümkün değildir. Özet olarak, bu daha ziyade kendi kralları gibi düşündükleri Osmanlı padişahlarına müsteşriklerin (Doğulu milletlerin din, dil, edebiyat, tarih ve kültürlerini inceleyen Batılılar) attığı bir iftiradır.
2. Fatih’in fazla vergi aldığı görüşü neye dayanıyor, görmem lâzım, çünkü şu zamana kadar görmedim. Çünkü böyle bir şey yok. Zaten vergileri padişahlar değil ilgili vezir, sadrazamın onayını aldıktan sonra belirlerdi.
Padişahlar devlet yönetimine, özellikle de maliyeye ilişkin kararların ayrıntısına karışmazlardı. Unutulmamalı ki, Osmanlı bir gecekondu devleti değil, tam bir kurumlar devletidir.
Devleti yönetme görevi daha ziyade sadrazamlara aitti. Bu yüzden sadrazamlara “Devletlü”, Padişahlara ise “Şeveketlü” ya da “Hünkâr” denmiştir. (Başka unvanları da vardı, ama bunlar çok yaygın olarak kullanılırdı).
Bu konuda tafsilat isteyenler bendenizin “Fatih Sultan Mehmed” isimli kitabıma bakabilirler.
3. Fatih’in cesedinin kokuşması diye bir şey bilmiyorum, olsa bile bu herhalde padişahın suçu değil, tahnit eden hekimlerin günahıdır.
4. Ulubatlı Hasan’ın tarihsel olarak yaşamadığına dair iddialar yeni değil. Yıllar önce televizyonda tartıştığım biri de böyle bir iddia atmış, ağzının payını da almıştı.
Adı Ulubatlı Hasan mı bilmem, ama biri mutlaka surlara bayrak dikmiştir.
O “Biri” bu milletin hafızasında “Ulubatlı Hasan” olarak kalmıştır...
Bunun kime ne zararı var?
Televizyondaki oturumda muhatabım gemilerin karadan yürütülmediğini de iddia etmişti. Bereket versin Semavi Eyice Hocam, Bizanslı ressamların minyatürlerini çantasından çıkardı da tarihin namusu kurtuldu. Bazıları Bizanslılar kadar bile saygı duymuyor tarihimize.
İleride başka iddialar da çıkacaktır ortaya. Gazeteciden tarihçi olduğu ülkelerde böyle saçmalıklar yaşanır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi