İki gözümüzü de açalım

İki gözümüzü de açalım

Kafamızdaki iki gözümüzle görebilmemiz için gözlerimizin sıhhatli olması yetmez.

Gözün görebilmesi için yeterli ışığa da ihtiyaç vardır.

Güneş, ay, yıldızlar gözümüzün görmesi gerekli olanlardır.

Gönül gözümüz de vardır bizim.

Gönül gözümüzün görebilmesi için de ışığa ihtiyaç vardır.

O ihtiyacı gidermek için Rabbimiz, Peygamberleri aracılığıyla kitaplarını ve sahifelerini indirmiş ve onlara Basiret ve onun çoğulu olan Besair kelimesini kullanmış.

İsra suresi ayet 102 ile Kasas suresi ayet 43'de Rabbimiz Tevrat'ın bir isminin de Besair olduğunu, En'am suresi ayet 104'de, A'raf suresi ayet 203'de, Casiye suresi ayet 20'de Kur'an-ı Kerim için Besair kelimesini kullanmış.

En sağlam göze sahip insanların gece karanlığında göremediği gibi en zeki insanların da en karanlık işler yapması, akıl almaz derecede yalanlar söyleyip talanlar yapması hep basiret bağlanmasındandır.

Gözümüze bir bez bağlasalar (Benim çocukluğumda hiç sevmediğim ve oynamadığım bir oyundur) körebe oyunu için biraz zevkli olur ama gönül gözümüze makam, para, servet, şöhret bezleri bağlarlarsa açması çok zor olum ama imkansız değildir.

Basiret: Hak ile batılı iyi ile kötüyü, hayırla şerri ayırt etme özelliğidir.

Basîret: Çekirdekteki çiçeği görmek o çiçeğin koku ve renginden karamsar gözlerin kara perdelerini dağıtacak göz ve gönül ilacı yapmaktır.

Bülbülün minnacık göğsünden coşup çağıldayan sesleri görmek, bülbül deyince bir çiğnemelik et hatırlayanların kulaklarının ve gönüllerinin pasını bülbül sesiyle temizlemektir basîret.

Birçok köşeyi döndükten sonra masonluğun altıncı köşesini de dönerken başı dönenlerin herkesi dönek görmesini önlemek için kendisi durmayıp, başı dönenleri durdurmak, yanan yüreğin ateşiyle kaynatılmış alın teriyle başını serinleterek ayrılmaktır basiret.

Şairin:

"Saf eyle gönül çeşmesini ta durulunca

Öyle bak gönlüne kim ta gönlün göz olunca"

Dediği gibi gönül çeşmelerini duruluncaya kadar akıtıp pislikten arındırdıktan sonra gönlün göz olmasıdır basîret.

Herkeste gönül gözü vardır. O kafamızdaki iki gözümüzden fazla görür. Kafamızdaki gözümüzle iki senede gördüğümüzü rüyada birkaç saniyede görebiliyoruz. Gönül gözümüzün dışa açılan kapıları olan göz, kulak, el, burun ve dilden oraya nur veya kir girer.

Kişinin gönlüne kir girerse zamanla kalın bir perde oluşturur. Ayet-i kerimede (A'raf 179) de bildirildiği gibi kişi gönül kapısını Hakka kapayınca hayvandan daha aşağı olur ve seksenine gelmiş felçli annesini, üretimi olmayan tüketici veya canlı gübre makinası olarak görmeye başlar.

Gönlüne nur girerse gözü ve gönlü eşyayı aydınlatır ve her şeyi aydınlık görür. Felçli annesi onun gözünde solmaya başlayan boynu bükük sümbül gibidir. Solarken daha güzel koku verir diye ona daha çok yaklaşır ve oradan cennetin solmayan çiçeklerini koklar.

Nur veya kir dolu gönül gözünde bir tek şey ayrı ayrı görünür. Nil nehrinin Kıptiye kan, Müslüman'a su göründüğü gibi .(Bak, A'raf 133'üncü ayetin tefsiri için "Şifa tefsiri" 3/240)

Ağzı hastalara Çamlıbel'in çoban çeşmesinin suyunun acı geldiği, sıhhatli kişilere de Kevser ırmağını hatırlattığı gibi.

Göz ağaçtaki çekirdeği görür. Gönül güzü ise çekirdekteki ağacı görür ve ona talip olur.

Uluslararası ilişkilerde göz diğer devletlerin elindekini görür ve onu ister. Nur ile aydınlanan gönül ise sermayeyi tutan bileği değil, bileği yönlendiren yüreği görür. Onu kazanmak için kalpleri evirip çeviren Allah'a yönelir ve onun kelimeleri ile gönül fethine çıkar. Yürek fethedilince bilek ve bilekteki sermayede diğer gönüllerin fethi için sermaye olur.

İslam alemini yakıp yıkan, taş üstünde taş bırakmayan Cengiz'in orduları Müslüman toplumun içinde eriyip gitmişler. Elleriyle tahrip eden insanların gönüllerine İslâm'ın nuru girince tahrip ettiklerini yine aynı ellerle tamir etmişler. Tahripçi değil, tamirci olalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi