Sarıkız topu Başbuğ’da
Ergenekon’da ikinci iddianame, ilki gibi oldukça kapsamlıdır. Kişisel yargılarımızı bir kenara bırakarak, iddianamenin kodlarını gelin birlikte çözelim. Emekli orgeneraller Şener Eruygur ve Hurşit Tolon’un isimleri, ‘kurucu’ ve ‘üst düzey yönetici’ olarak geçiyor. İddianamede yer verilen örgüt şemasını esas alırsak konumları, Ergenekon Başkanlık Konseyi’ne karşılık geliyor. İlk iddianame dahil aynı konumda gösterilen başka sanık/sanıklar yoktur. İki iddianamedeki toplam 142 sanık arasında şimdilik ‘1 Numaralı sanık’ Şener Eruygur olarak gözüküyor.
Levent Ersöz ve Hasan Atilla Uğur sadece ‘yönetici’ olarak anılıyor. Durmuş Ali Özoğlu, İbrahim Özcan, Kemal Aydın, Neriman Aydın ve Mehmet Ali Çelebi de ‘yönetici’ olarak suçlanıyor ama onların yöneticiliği daha alt yapılanma olan ‘Karargah Evleri’ ile sınırlı gözüküyor.
Diğer tüm sanıklar, iddianameye göre ‘üye’ ya da yardımcıdır.
İlk iddianamenin omurgasını ‘hükümeti yıkma planı’ üzerine kurulu darbe teşebbüsü oluşturuyordu. İkincisinde suç kapsamı genişletilmiş; Meclise darbe, örgüt çıkarları doğrultusunda siyaset (AK Parti, CHP, MHP), medya ve sivil organizasyonların yeniden yapılandırılması iddiası, sanıklara isnat edilen suçlar arasına alınmıştır.
Darbe girişimleri ‘Sarıkız’, ‘Ayışığı’, ‘Yakamoz’ ve ‘Eldiven’ simgeleriyle iddianameye eklenmiştir.
İddianamede somut olarak gösterilen 4 örgüt eylemi var:
1-Danıştay cinayeti ve Cumhuriyet’in bombalanması.
2-NATO görevlilerine suikast ve NATO karargahına sabotaj.
3-Yaşar Büyükanıt’a K.K.K olduğu dönemde suikast planı.
4-DTP’li Ahmet Türk, Sebahat Tuncel, Osman Baydemir, Orhan Pamuk ve Fehmi Koru’ya suikast planı.
Bu arada Ergenekon’un bazı eylemlerde PKK, Hizbullah, Hizb-ut Tahrir, MLKP ve TİT gibi terör örgütlerini kullandığı iddiasına yer veriliyor. Daha önce medyaya yansıdığı gibi Bingöl’de 33 silahsız erin şehit edilmesi, 37 kişinin katledildiği Sivas katliamı gibi olaylar, suç listesinde yer almıyor. Ancak yakın tarihteki derin unsurlara ait karanlık eylemlere ışık tutmak amacıyla atıfta bulunuluyor.
Dört aşamalı darbe senaryosu
2003-2004 yılları arasında can verilmek istenen darbe iddiasının dayandığı en önemli belgelerden biri, emekli Oramiral Özden Örnek’e aitlik günlüklerdir. Sarıkız; darbe öncesi ülkede darbe zemini oluşturma hazırlıkları, Ayışığı ve Yakamoz; uygulama projesi, Eldiven ise darbe sonrası dönemi kapsıyor.
Sarıkız’ın mimarları Şener Eruygur, Aytaç Yalman, Özden Örnek ve İbrahim Fırtına olarak tarif ediliyor. Ayışığı, Yakamoz ve Eldiven ise Şener Eruygur ile ekibinin (Levent Ersöz, Hasan Atilla Uğur) planı olarak anlatılıyor.
Sarıkız planının hedefleri; darbe zemini oluşturmak amacıyla basının ele geçirilmesi, ülke çapında üniversite öğrencilerinin sokağa dökülmesi, sendikalarla hareket edilmesi, sokak gösterilerinin teşvik edilmesi, derneklerin devreye sokulması ve halkın isyana zorlanması olarak özetleniyor.
İddianameye göre; darbe altyapısı bu şekilde oluşturulduktan sonra projenin ikinci aşamasında Ayışığı devreye sokulacak, bu kapsamda Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök emekliye sevk edilecek ya da etkisiz hale getirilecek, 200-250 arasında milletvekilinin AK Parti’den istifası sağlanacaktı.
Yakamoz’da TSK yönetimi yeniden yapılandırılırken ilk aşamada Aytaç Yalman, ardından Şener Eruygur Genelkurmay Başkanlığı’na, Hurşit Tolon ise 1. Ordu Komutanlığı’ndan Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanacaktı.
Eldiven planıyla da darbe sonrası devletin yeniden yapılandırılması sağlanacak ve Ergenekon ruhu sisteme sinene kadar ara rejimin devamına çalışılacaktı.
İkinci tarihi dosya
İddianamede Sarıkız’da isimleri geçen generaller Örnek, Yalman ve Fırtına’nın Ergenekon’la irtibatının kurulamadığı, ancak görev yaptıkları dönemde Ergenekon yöneticileri ile birlikte darbe zemini oluşturma eylemine iştirak ettikleri değerlendirmesi yapılıyor.
Bu nedenle de Sarıkız, diğer üç darbe planından ayrılmış, hukuki terimle tefrik edilmiştir.
Başından beri benim de savunduğum tez buydu; Ergenekon torba dava haline dönüştürülmemeli, Sarıkız, Ergenekon davasının içine konulmamalıdır. Kimi hızlı hukukçular bizi eleştirdiler ama iddianame açıklandıktan sonra görüyoruz ki, aklın yolu birmiş.
Savcılar, bu ayrıma giderek ince bir işçilik yapmışlardır. Aksi halde GATA örneğinde olduğu gibi Askeri Yargılama Usulü, Ergenekon önüne set çekebilir, dava sürecini sulandırmak isteyenlere koz verebilirdi.
Buradan çıkan başka bir sonuç var. Yani, ‘Askeri Mahkeme’de Ergenekon’a kardeş Sarıkız davası’ geliyor demektir. Tabii, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ izin verirse... Malum, komutanların görevdeyken işlediği suçlarla ilgili yargılanması Genelkurmay Başkanı’nın izniyle mümkündür.
Başbuğ izin verir ve Sarıkız soruşturması açılırsa; eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök ve günlüklerin sahibi olduğu iddia edilen Özden Örnek’in yanı sıra Sarıkız’da isimleri geçen Aytaç Yalman ve İbrahim Fırtına’nın ifadesi, kaçınılmaz görülüyor.
Hilmi Özkök’ün durumu biraz daha farklıdır. Hem Ergenekon hem Sarıkız dosyası için ayrı ayrı ifadesine başvurulabilir. İki dosyanın ortak ismi Şener Eruygur, Ergenekon’un yanı sıra Sarıkız’dan da yargılanabilir.
Bu, başka bir dava kapsamında yeni bir dalgadır. Başka bir ifadeyle, iddianamenin telaffuzundan çıkardığımız sonuç budur.
Ergenekon büyüyebilir mi?
İddianamede dikkatimi çeken bir başka ayrıntı ise MHP ve CHP’yi bölmeye veya yönetimi değiştirmeye yönelik girişimlerle ilgili çok özel notlara yer verilirken, bu notlarda geçen kimi isimlerin soruşturma kapsamında yer almamasıdır.
Bu durum, savcılar için yeterli midir, yoksa devam eden soruşturmanın daha da büyüyeceğine dair işaret midir, onu önümüzdeki günlerde göreceğiz.
Son olarak ifade etmek istediğim husus şudur; 4 Şubat 2009 tarihli ve ‘Ergenekon’daki tehlike’ başlıklı yazımda ‘Ergenekon’, ‘Sarıkız’, ‘Susurluk’ ve ‘JİTEM’ dosyalarının ayrılması gerektiğini ifade etmiştim.
Sarıkız, ayrıldı. Susurluk ve JİTEM de ayrılırsa davanın daha sağlıklı bir zemine oturacağını düşünüyorum.