YSK’nın iki kararı ve AKP
YSK, sandık görevlilerinin başörtüsü takamayacağı yönünde bir karar verdi. Her kesimden bu akıl dışı karara çığ gibi tepkiler geliyor. Aslında YSK’ya teşekkür etmek lazım, başörtülüler oy kullanamaz, oy kullanmak kamusal bir görevdir gibi bir karar da verebilirdi. En azından başörtülülerin oy hakları ellerinden alınmadığı için şükretmemiz lazım.
Gerçi genel kanaat, YSK’nın başörtülülerin, dindarların oy kullanmaması için de dolaylı bir karar aldığı yönünde.
Biliyorsunuz, YSK nüfus cüzdanında TC kimlik numarası bulunmayanların oy kullanamayacağına karar verdi. Seçimlerin temel hükümleri ve seçmen kütükleri hakkında kanunun 87. maddesi açıktır. “Sandık seçmen listesinde yazılı seçmenin kimliği, nüfus hüviyet cüzdanı veya kimlik tespiti amacıyla düzenlenmiş ve Türkiye Cumhuriyeti kimlik numarasını taşıyan resmi belgelerle belirlenir.” Yasa maddesinden de anlaşılacağı gibi seçmenin kimliği ya nüfus hüviyet cüzdanı, ya da kimlik numarası olan herhangi bir resmi belge ile belirlenecektir. Nüfus cüzdanı varsa TC kimlik numarası taşıyan başka bir belgeye ihtiyaç yoktur. Nüfus cüzdanı yoksa onun yerine geçecek belgede kimlik numarasının olması şarttır. Dünyanın her yerinde bu madde bu şekilde yorumlanır. Kimlik numarası şartı, nüfus cüzdanı bulunmayanlar için getirilmiş bir şarttır. Ama YSK, kimlik numarası şartını kanun koyucunun gösterdiği şekilde anlamak yerine, nüfus cüzdanlarına da teşmil ederek, hem yanlış bir yorum yapmış, hem de kanunu değiştirerek, kendini yasama organının yerine koymuştur.
Seçime 15 gün kala YSK’nın bu akla ziyan kararı, adalet hissiyle, seçimlere hile karıştırılmaması düşüncesiyle aldığını söylemek mümkün değil. Karar alındığında 10 milyon kişinin üstünde kimlik numarası taşımayan seçmen vardı. Bu rakam seçimin sonuçlarını her şekilde etkileyecek, sandık dışı bırakılmaları halinde seçimi tartışmalı hale getirecek bir rakamdır. Ben bazı yorumcular gibi, kimlik numarası şartının seçimi tartışmalı hale getirmek için konulduğunu düşünmüyorum. Yasak, kimlik numarası taşımayan kesimlerin siyasi ve sosyal durumları ile ilgili. Kentli seçmenler için kimlik numarası bakımından bir sorun yok. Çünkü hemen herkes resmi kurumlarla sık, sık muhatap olduğu için kimlik numarası taşıyordu. Sorun, daha çok kırsal kesimlerdeki seçmenlerle ilgili. Şehir ve resmi kurumlarla münasebeti asgari düzeyde olan bu kesimler için kimlik numarası çıkarmak elzem olmadığından birçok kişi nüfus cüzdanında kimlik numarası taşımıyordu. Kırsal kesimlerdeki seçmenlerin ezici çoğunluğu muhafazakâr eğilimli, yani bir bakıma iktidar partisine yakın. Bu karar ile kısa zamanda kimlik numarası alamayanların sandık dışı edilmeleri düşünülmüş olabilir. 10 milyon seçmenden bir milyonunun oy kullanamaması bile önemli sonuçlar doğurur. Çünkü YSK’nın açıklamalarına göre,29 Mart seçimlerinde 42.5 milyon seçmen oy kullanacak. Oy kullanma oranının yüzde 80 lerde kalacağını varsayarsak, bu 32 milyon seçmenin sandığa gitmesi demek. Bir milyon kişinin kimlik numarası münasebetiyle oy kullanamaması ise, seçmenlerin yüzde 3’ünün sandığa gidememesi anlamına geliyor. Bunun 2 puanının iktidar partisinden gitmesi, tarafların birbiri için koyduğu başarı-başarısızlık kriterlerini değiştirecektir. Nitekim YSK kararı, toplumun belli kesimlerinde de bu şekilde algılanmış, özellikle kırsal kesimlerde nüfus dairelerine hücum edilmiştir. Kısa zamanda milyonlarca seçmenin kimlik numarası alması YSK kararının sebep olacağı beklentileri boşa çıkarmıştır. Ardından alınan başörtüsü ile sandıkta görev yapılmayacağı kararı da işin tuzu biberi olmuştur. YSK’nın akla ziyan iki kararı ile iktidar partisi oy kaybedeceğine, yeni seçmenler kazanmıştır.Başbakan YSK’ya ne kadar teşekkür etse azdır.Yasaklar, dayatmalar üzerine kurulan yıpratma stratejileri her seferinde geri tepiyor, ama derin iktidar bir türlü uslanmıyor.YSK ya tavsiyem bundan sonra başörtülüler oy kullanamaz diye bir karar almalarıdır, belki o zaman muvaffak olur, emellerine erişirler.