POLİTİK FIKRALAR
Bir seçim daha bitti…
Akşam sonuçları hep birlikte göreceğiz…
Sonuç ne olursa olsun kazanan sadece Türkiye olsun diyerek bu günümüzü de gülmeye aynı zamanda gülerken düşünmeye ayıralım istedim…
Bütün günlerinizin daima tebbessüm içinde geçmesi dileğiyle…
AMERİKALI, İNGİLİZ VE IRAKLI
Bir Amerikalı, bir İngiliz ve bir Iraklı kahvede oturmuş çay
içiyorlarmış. Amerikalı çayını bitirince bardağı havaya fırlatmış,
silahını çıkarıp bardağa ateş edip parçalamış, “Bizde bardaklar o kadar
ucuzdur ki biz Amerika’da aynı bardakla iki kere çay içmeyiz” demiş.
İngiliz de bunun üzerine çayını bitirip bardağı havaya fırlatmış ve ateş
ederek bardağı parçalamış, “bizim İngiliz kumsallarında bardak yapacak cam
için o kadar çok kumsal vardır ki, aynı bardakla iki kere çay içmeyiz”
demiş.
Bunun üzerine Iraklı da buz gibi soğukkanlı bir şekilde çayını
bitirmiş, bardağı havaya firlatmış, silahını çekip Amerikalı ve İngilizi
vurup öldürmüş; Bağdat’ta bu İngiliz ve Amerikalılardan o kadar çok var ki,
biz aynı adamlarla iki kere çay içmeyiz” demiş.
POLİTİKA BUDUR
Bir bürokrat yoksul bir adamı ziyarete gitmiş demiş ki: “senin
oğlana bir eş bulalım, zamanı geldi artık.”
Adam: “ben hayatımda oğlumun işine karışmadım” demiş.
Bürokrat: “ama demiş bu kız Rahmi Koç’un kızı” deyince
Adam: “a aaa ..tamam o zaman” demiş ve durumu kabul etmiş.”
Sonra bizim bürokrat Rahmi Koç’un evine gitmiş: “kızınız için harika bir
koca adayı buldum” demiş.
Rahmi Koç şaşırarak: “ama benim kızım daha çok küçük” diye itiraz etmiş.
Bürokrat: “ama bu genç adam Dünya Bankası’nda başkan yardımcısı” deyince.
kızın babası: “a aaa... tamam o zaman” diyerek duruma hemen razı
oluvermiş.
Sonunda bizim bürokrat Dünya Bankası başkanını ziyarete gitmiş ve demiş ki:
“başkanım, size harika bir başkan yardımcısı adayı buldum.”
Başkan: “iyi ama benim zaten ihtiyacımdan fazla yardımcım var” deyince
Bürokrat: “ama bu Rahmi Koç’un damadı” demiş.
Başkan da “a aaaa...tamam o zaman” demiş.
İşte politika budur...
BAKAN
Bir ülkede bir bakan, kendisini gazetecilere hiç sevdirememişti. Ne yapsa makbule geçmiyor, basın her gün kendisiyle uğraşıyordu. Nihayet:
-Öyle bir şey yapayım ki, gazeteciler mat olsun, diye düşündü ve ilan etti:
-Pazar günü saat 10’da denizin üzerinden yürüyerek geçeceğim.
Pazar sabahı saat 10’da tüm basın mensupları toplandılar orada. Bakan geldi ve elinde bastonuyla denizin üzerinde yürümeye başladı. Karşı kıyıya kadar da yürüdü geçti. Herkesin gözleri dehşetle açılmıştı.
Fakat ertesi günü tüm gazetelerde şu başlık okundu:
-Bakan yüzme bilmiyor!
MİLLETVEKİLİ
Bir gün bizim Temel milletvekilleri ile uçağa biner başlarlar bir şey sallamaya. Birinci milletvekili şurdan on milyon atsam biri bulur ve bir kişiyi sevindiririm. İkinci milletvekili ben yirmi milyon atsam iki kişi bulur ve iki kişiyi sevindirmiş olurum. Üçüncü dördüncü derken hepsi bir şey sallar. Sıra Temel’e gelir. Temel düşünür ve “ulan ben burdan hepinizi atsam yetmiş milyon sevinir ne diyorsunuz lan…”
GÜNÜN SÖZÜ
İstediğiniz kadar yüksek sırıklar üzerine çıkın. Her koşulda kendi bacaklarınızla yürüyeceksiniz…
MONTAIGNE